Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Melekleri Öldürmeyin’ sergisi | Güney Gazetesi Mersin

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Melekleri Öldürmeyin’ sergisi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Plastik Sanatlar Topluluğu, ’Melekleri Öldürmeyin’ isimli sergisini Hastane Caddesi’nde 8-15 Mart tarihleri arasında gerçekleştirecek. Sergi öncesi Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı gerçekleştiren topluluk üyesi sanatçılar tüm Mersinlileri sergiye davet etti.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Melekleri Öldürmeyin’ sergisi


ZELİHA ÖZİPEK

 

Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla 8-15 Mart tarihleri arasında Hastane Caddesi’nde yapılacak olan ‘Melekleri Öldürmeyin’ isimli sergi, Mersin Üniversitesi ve Mersin Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde gerçekleştirilecek.

Sergi öncesi Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı yapan Plastik Sanatlar Topluluğu, tüm Mersinlileri sergiye davet etti. Topluluk adına konuşma yapan Prof. Dr. Nurseren Tor, tüm Mersinlilerin Kadınlar Günü’nü kutlayarak sözlerine başladı.

Tor, öldürülen Mersinli kadınların haberlerini her gün okuduğunu dile getirerek, “Katledilen Mersinli kadınların haberlerini her gün okuyoruz. Bu kadınlar sadece Mersin’de değil ülkemizin ve dünyanın birçok yerinde öldürülüp topraklarına getirilip gömülüyor.  Basında bile haberi olmayıp öylece öldürülüp izi silinen kadınların ise çığlıklarını kulaktan kulağa duyuyoruz. İzleri siliniyor mu yoksa bu izleri çocukları yad a anneleri alın yazısı olarak taşıyor mu bilemedim” dedi.

 

“DÜZENİN ADALETSİZLİĞİ ERKEĞİN ÇOK HOŞUNA GİTMİŞ OLABİLİR Mİ?”

Tor, “Karısını, kızını, kardeşini, anasını, ebesini de cinsiyetsiz “Melek” olarak gören erkek, bu dişi varlıkları, insan olmaya başladıkları an ya da insan olmak istedikleri an öldürmeye, bitirmeye ve yok etmeye başlamıştır. Neden? Doğanın ve düzenin adaletsizliği, erkeğin çok hoşuna gitmiş olabilir mi? Başı sıkışan erkek, “Havva Ana” mıza sığınır da “Adem Baba”mıza neden sığınmaz? Yani ilk sığınacağı yer neden ananın kucağı oluyor? “Bir kadın mazbut değilse ve lakin hafifmeşrep ise, kocasının itibarını iki paralık ediyor ise, bu avrat suya atıla” diyor Hammurabi Yasası. Neden? Tüm bu despotizm yasalar yumağı olan Hammurabi yasası, tüm kültür ve inancımızı etkilemiştir sonucuna varabilir miyiz?” ifadelerine yer verdi.

 

“MERSİN’DE BİRÇOK ÖLDÜRÜLME HİKAYELERİ YAŞANDI”

Mersin’in kuruluşundan bu yana birçok öldürülme ve şiddet hikayeleri yaşandığını dile getiren Tor, “Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde yer aldığı topraklar, M.Ö. 1000 ile M.S.1750 arasında, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Hindistan, Çin ile birlikte suya dayalı toplum düzeninin egemen olduğu bölgeler arasında gösterilmektedir. Avrupa’nın güney kesiminde M.Ö 100 yıllarında Avrupa’nın batısında M.S. 200 yıllarında egemen olmaya başlayan bu düzen, yerini M.S.1000 yıllarından itibaren feodal yapıya bırakmış ve daha sonra da çağdaş demokratik topluma doğru bilinen gelişmeler olmuştur. Buna karşılık, Türkiye’de, Ortadoğu, Hindistan, Çin ve Kuzey Afrika ülkelerinde, su toplumunun kalıntılarının günümüzde de egemen olduğu görülmektedir. Özetlersek Anadolu’da üç bin yıldır su toplumu egemendir. Su toplumu ve düzeni tamamen ortadan kalkmadan, çağdaş bir toplumun oluşması olanaksızdır.” diye Bu Ne Biçim Memleket adlı kitabında görüşlerini bildirmiştir Özdemir İnce.Adil olmayan kültürel düzeninin, değişmeye başlamasıyla günümüzde Atatürk’ün devrim ve ilkeleriyle netliğe kavuşan “Kadın – Erkek eşitliği” Türk kadınına oy verme hakkı, nüfusa kayıt hakkı, okuma, eğitme hakkı, sanat yapma hakkı vs gibi önemli yasal haklarla var olmuşlardır.  Günümüzde yaşanan dil, inanç, kültür, ekonomik ve Corona kriziyle de yeniden bir kaosa sürüklendiklerini görüyoruz. Tüm bu nedenlerle her ne sebeple olursa olsun öldürülen, işkence gören, aşağılanan bu “Melek” lerin (Mersin’de Öldürülen Kadınlar ve Öldürülen Mersinli Kadınlar) anısına “Melekleri Öldürmeyin” adlı sergimizi Uluslararası Dünya Kadınlar günü nedeniyle açacağız” dedi.

 

“TOPLUMSAL BUNALIM YAŞANIYOR”

Mersin’de eğitim krizi ve toplumsal bunalım yaşandığını söyleyen Tor, “Bundan ilhamla kentimizde yaşanan bu eğitim krizine ve toplumsal bunalıma; Kültür –Sanat” etkinlikleriyle bir çözüm olmak, çarpık kentleşme içinde ise bu sergilerle “Estetik- Güzel” algısının gelişmesini sağlamak, iyi–güzel” duygusun gelişmesini sağlamak, insan-doğa” sevgisini geliştirmek, kentimizin, sosyokültürel ve sosyoekonomik kalkınmasına destek olmak asil görevlerimizdendir. Bu anlamlı sergisiyle, galeriye ve müzeye gidemeyen halkımızın ayağına gitmek bizim için en büyük mutluluktur” dedi.