O zaman inadına dans! | Güney Gazetesi Mersin

O zaman inadına dans!

*“Sadece Mersin’de değil aslında bence dünyada, özellikle Türkiye’de çok desteklenmeyen bir dal. Çok üzücü ama… Özellikle Mersin’de de çok desteklenmediğini biliyorum. Yıllarca spor il temsilcisi olmama rağmen etkinlik takvimlerine dansları siyasi açıdan koymazlar. Biliyorsun hocam işte ortamı deyip, yapmayalım derler. Böyle gerçekler var.”

O zaman inadına dans!


BAŞAK KARATEPE

 

Türkiye Dans Sporları Federasyonu Mersin Dans İl Temsilcisi Randa, birçok etkinlikte dans gösterilerinin “Hocam biliyorsun ortamı” denilerek programdan çıkarıldığını söylüyor

 

* “Dans siyaset içermiyor ama sanırım kostümleri, tarzı, belki seksapalitesini yüksek buluyorlar. Bilmiyorum dansa çok sıcak bakmıyorlar. Bir kadın ve bir erkeğin birlikte yakın temas dans etmesini çok uygun gördüklerini sanmıyorum.”

 

*“Dans en başta özgürlüğü hissettiriyor. Hemen arkasından sosyallik geliyor. İnsanlar özellikle bu yenidünya düzeninde ruhsal açıdan, psikolojik açıdan kendilerinin bile farkında olmadan kendilerini o kadar kötü hissediyorlar ki…”

 

D&S Dans Akademisi’nde Türkiye Dans Sporları Federasyonu Mersin Dans İl Temsilcisi, Mersin’e bu alanda Türkiye 1.liği, birçok kupa ve ödüller kazandırmış Hüseyin Deniz Randa ile birlikte sizler için röportaj gerçekleştirdik. Keyifle okumanız dileğiyle…

-İlk olarak dansla nasıl buluştunuz, dans hayatınıza nasıl girdi?

Hüseyin Deniz RANDA: Aslında ben müzisyenim. Keman çalıyordum. Müzik kulağım beni dansa çağırdı sanırım. Birkaç arkadaşımın vesilesiyle dans gecelerini izlemeye gittim. Sonra ilgim olduğunu fark ettim. 2008 yılında dünya şampiyonu Aytunç Mentürk Mersin’e bir sanat merkezine getirtiliyordu ve orada dans dersi veriyordu. Çok yetenekli buldular beni ve Aytunç hoca tarafından onun yerine asistan olarak yetiştirildim. Benim en büyük şansım oydu zaten. Aytunç hocanın yerine de devam ettim o sanat merkezinde ve aynı zamanda müdürlüğünü yaptım sanat merkezinin. Bir yıl sonra kendi yerimi açtım. 2010 yılından beri kendi akademimi işletiyorum. Bütün branşlarımız da var. Hiphop, Tango, Salsa, Oryantal, Zumba, Modern Dans, Bale, Zeybek, Harmandalı… Birçok dans dalını veriyoruz. Onun dışında piyano, bateri, keman, yan flüt derslerimizde mevcut.

-İlk sanat hayatınıza kemanla başladığınızı söylediniz. Kaç yaşlarında başladınız?

Hüseyin Deniz RANDA: 2004 konservatuar 2. Sınıf terkim. Ondan sonra Mersin’de belediye konservatuarını bitirdim. Sonrasında müzikten uzaklaşıp dans eğitmenliği yapmaya başladım.

-Mersin’de sanatı değerlendirecek olsanız nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Hüseyin Deniz RANDA: Sadece Mersin’de değil aslında bence dünyada, özellikle Türkiye’de çok desteklenmeyen bir dal. Çok üzücü ama… Özellikle Mersin’de de çok desteklenmediğini biliyorum. Yıllarca spor il temsilcisi olmama rağmen etkinlik takvimlerine dansları siyasi açıdan koymazlar. Biliyorsun hocam işte ortamı deyip, yapmayalım derler. Böyle gerçekler var. Yoksa biz çok üzülüyoruz. Etkinlik takvimleri yayınlanıyor. Forum gibi alışveriş merkezlerinde aslında jimnastikten tutunda voleybola kadar birçok branşı orada yansıtıp, insanlara tanıtımını yapıyorlar. Artı görsel gösterilerini de sunuyorlar ama dansı işin içine koymuyorlar. Belki bir noktada zeybek, halk oyunları ama modern danslar, Latin danslarını falan çok tercih etmiyorlar. Biz kendimiz bir şekilde sanatımızı ifade etmeye çalışıyoruz belli başlı etkinlik ve organizasyonlarla.

-Tercih etmemelerinin nedeni ne olabilir sizce? Baktığımız zaman çok güzel bir görsellik sunuyor ve siyaset içermiyor.

Hüseyin Deniz RANDA: Siyaset içermiyor ama sanırım kostümleri, tarzı, belki seksapalitesini yüksek buluyorlar. Bilmiyorum dansa çok sıcak bakmıyorlar. Bir kadın ve bir erkeğin birlikte yakın temas dans etmesini çok uygun gördüklerini sanmıyorum.

-O zaman toplum bakış açısı olarak çok da açık görüşlü olduğumuzu söyleyemeyiz.

Hüseyin Deniz RANDA: Evet, biraz öyle. Bize ihtiyaç duyduklarını bildiğimiz anlarda bile belediye organizasyonlarında, şunu şöyle giymesek, şunu şöyle yapmasak falan diyorlar ama dünyaya baktığımızda bunların belli başlı kostümleri var. Hatta sporcu el kitabı var ve el kitabında bile kıyafetlerin ne olması gerektiği yazıyor. Talimatnameleri bile var ama o talimatnamelerle bile biz gösteri yapamıyoruz.

-D&S Dans Akademisinden bahsedecek olursak… Ne zaman, hangi tarihte kuruldu?

Hüseyin Deniz RANDA: 2011 yılında akademimizi kurduk. Mersin’de hiçbir şekilde Mersin iline ait bir kulüple bir yarışmacı yetiştirilmedi. İlk yarışmacıları ben yetiştirdim. Hem Türkiye birinciliğini aldık. 2.lik, 3.lük ve bu alanda birçok ödüller aldık. Çok yarışmalara katıldık ve Mersin’e çok ciddi kupalar kazandırdık ama il spor müdürlüğünde bile çoğu zaman bunlar yayınlanmadı. Ya da bir belediye başkanından siz Türkiye birincisi olmuşsunuz bu bizim için çok önemli, Mersin ilini temsil ediyorsunuz demediler hiçbir zaman. Sayısız kupamız var, hepsi girişte zaten. Resmi kupalar bunlar ama çok bir şey ifade etmedi Mersin için.

 

 

-

Mersin halkının dansa olan ilgisi nasıl?

Çok ciddi bir ilgi var. Hatta bilmeyen dansın içine girdiği zaman bu kadar mı rağbet varmış diyor. Çünkü çok kalabalık bir kitleye sahibiz aslında. Özellikle Latin dansları, salsa ve bachata. Hem ortamını sosyal buluyorlar. Aynı zamanda öğrendiğiniz bir dans branşını icra edebileceğiniz bir Latin gece sistemi var. İnsanlar sosyal ortamlarda dans edebiliyorlar. O yüzden çok ciddi rağbet görüyor. Genel olarak Türkiye ve dünyada öyle zaten ama Mersin’de de bizim akademimiz bunu oturttu. Benim gibi akademi olup hem bale, modern dans, hiphop dersleri veren, keman, piyano dersleri veren sanat merkezlerinde bile Latin dansları yok. Latin danslarının tek aktif, illegal olmayan tek okulu biziz Mersin’de. O yüzden salsa ve Latin dansları denilince ilk akla biz geliyoruz. Bizim başarılarımızda onu gösteriyor aslında.

-Kaç eğitmeniniz var?

Hüseyin Deniz RANDA: 10’a yakın eğitmenimiz var. Biri Türkiye şampiyonu olan Kağan Çukur, diğeri Türkiye 2.si olan Yağmur ve Yavuz hoca. Eşim aynı zamanda fizyoterapist, engelli çocuklarla çalışıyor. O da eğitmenimiz. Ben zaten dansta tanıştım onunla, ilk yıl tanışıp evlendik. 2 tane çocuğumuz var. Ayrıca asistanlarımız da mevcut.

-D&S Dans Akademisi’nde yaptığınız çalışmalarla ilgili bize bilgi verir misiniz?

Hüseyin Deniz RANDA: Bizim ana branşımız olan Latin danslarında mevcut kaliteli eğitimi aldığımız derecelerle ortaya koyuyoruz. Bizde yeterli bulmadığımız diğer dans branşlarıyla ilgili Türkiye şampiyonlarını düzenli olarak buraya getiriyoruz. Mesela Arjantin Tango dalında Türkiye şampiyonları her Cumartesi düzenli olarak akademimize geliyorlar İstanbul’dan. Derslerini veriyorlar ve aynı gün Milonga gecesi (Tango gecesi) yapıyoruz. İnsanlar öğrendiklerini icra edebilsinler ve sosyalleşebilsinler diye. Yine keza diğer dans branşlarında da yeterli olmadığımız noktada, özellikle derece yapmış, bu işi iyi bilen insanlarla çalışmaya devam ediyoruz. Balede de Mersin Üniversitesi Devlet konservatuarı Yağmur hoca bizi çok destekliyor sağolsun. Oranın öğretim üyeleri Yaren hocayla akademik olarak devam ediyoruz. Biz daha eğitimcil yaklaşıyoruz duruma. Gerçekten eğitimini verenlerle çalışmayı tercih ediyoruz. Çok iyi bir dansçı çok iyi bir eğitmen olmayabilir her zaman.

Biz aynı zamanda milli eğitim bakanlığına bağlı bir akademi olarak, dans eğitmenliği sertifikası verebiliyoruz. Bu dünyanın her yerinde geçerli bir belge. Sertifika programı ayrıca isteyenler için. Hobi olarak gelenler değil de ben sertifika da almak istiyorum diyenler, belli bir talim terbiyeli programına göre ve müfredatına göre… Bu 8 aylık olabiliyor, 2 aylık olabiliyor. Mesela modern dans 2 ay, 16 saatte eğitimini verip sertifikasını sınavla birlikte alabiliyor. Latin dansları 8 ay sürüyor. Bunlarla halk eğitim merkezlerinde veya bizim gibi akademilerde, hem de milli eğitim bakanlığı üzerinden atanarak sigortaları yapılmış bir şekilde eğitmenlik yapabiliyorlar. Aynı zamanda devlet okulları ve kolejlerde dans eğitmenliği yapabiliyorlar ve topluma en azından hem sanatsal kimlikler kazandırıyoruz hem ihtiyacı olan insanlar bir meslek sahibi olabiliyor.    

 

 

-Eskiden hatırlıyorum bende eşimle katılıyordum salsa gecelerine, oldukça keyifli oluyordu. Bu geceleri nerede düzenliyorsunuz. Mekan olarak akademiyi mi yoksa başka mekanları mı tercih ediyorsunuz?

Hüseyin Deniz RANDA: Akademide olmuyor. Genelde bazı mekanlarda yapılıyor daha sosyal bir ortam olsun diye. Çünkü insanlar eğitim aldıkları yerde geceyi de geçirmek istemiyorlar. Her Cuma yapıyoruz. Cafe Bistro London var Sultaşa’nın hemen yanında Cuma günleri orada yapıyoruz düzenli olarak. Gece 21:00’de başlıyor, 24:00’te bitiyor.

-Bir çocuğun iyi bir dansçı olabilmesi için kaç yaşlarında dansa başlaması gerekir?

Hüseyin Deniz RANDA: Bence bale çok önemli. Dans sadece sahne tozu değil. Sağlıklı gelişimi için özellikle bir kız çocuğunun 3,5 – 4 yaşından sonra bale yapması gerektiğine inanıyorum. Ondan sonra 9 yaş, 12 yaş Hiphop’a geçişi, belki 16 yaşında Kpop’a yada Latin danslarına geçişi çok daha sağlıklı olur. Her şeyin temeli bence bale. Baleyle başlaması lazım çünkü kas yapısı ve sağlıklı gelişi çok önemli. Dansta da çok önemli oluyor. Vücudu parçalara ayırmış olması, onları yönetim yetisini kazanmış olması baleyle başlıyor.

-Mersin’i ele alarak bir özeleştiri yapacak olsak neler söylersiniz?

Hüseyin Deniz RANDA: Ben resmi olarak il temsilciliği de yaptığım için, bu işi yapmayı isteyen hatta işin ucundan tutup bir şekilde yapmaya başlayan insanlar var ama hepsi illegal. Bu büyük bir özeleştiri olabilir. Madem buna gönül veriyorsunuz, insanları yetiştirmek, bu camiayı yeri kabul etmek bence çok onur verici bir şey. Neden bunu resmi yapmıyorlar? Neden biz birbirimize destek olmuyoruz? Eğer kulüp olmamız gerekiyorsa kulüp, milli eğitim bakanlığına bağlı olmamız gerekiyorsa da oraya bağlı olarak ve birbirimizi destekleyerek neden yapmıyoruz? En büyük handikabı sanatın, şuan spor salonlarının birer köşesinde dans dersi vermeye çalışarak başlamış olmaları ki bu bizim dans camiamızı çok ciddi yanlış yansıtıyor aslında. Daha değersiz hale getiriyor. Akademik açıdan yeterli olmayan hocalarla insanları hoplatıp, zıplatmak bir dans dersiymiş gibi görünüyor. İllegal olmamak bence çok iyi olurdu diye düşünüyorum. Mersin için en büyük özeleştirim bu olur, dans camiasına gönül verip bunu yapanlar için. Onun dışında bir özeleştiri yapacak olursak, daha çok şehir dışına açılmalıyız. Hatta dünyaya açılmalıyız. Yarışmalara katılmalıyız. Veliler olarak çocuklarımızın biraz yanında durmalıyız. Sanatsal etkinlik yapmalarını sağlamalıyız. Belediyelerimizin bize çok daha fazla destek vermesi lazım. Burada biliyorsunuz ki bir narenciye festivali yapılıyor, Çin’den tabak çeviren ya da dans eden insanlar getirtiliyor. Bunlar çok büyük meblağlar, halbuki biz Türkiye şampiyonu olmuşuz. Milli sporcu olmaya aday olmuşuz, çok iyi bir performans çıkarmışız ama bizi narenciye festivaline bile çağırıp, davet etmiyorlar ki biz hiçbir ücret bile talep etmiyoruz. Mersin’de yaşayan bir halk olarak, Mersin’de bu işi icra eden insanlar olarak kendi tanıtımımızı yapıp, Mersin’i daha iyileştirecek yönde çalışma yapmak istiyoruz ama onu bile yapamıyoruz.

-Mersin’de bütün dansçıların buluştuğu ortak bir kulübünüz var mı?

Hüseyin Deniz RANDA: Ortak değil herkes kendi kulübünü kuruyor, bende onların temsilini yapıyorum. İnsanları kulüpleştirmek, bu işi resmi yapmak, dansın yayılımını sağlamak benim ana görevim. Dans il temsilcisi olarak birleştirici olmam gerekiyor ama resmiyette baktığımızda çok yok. Diğerleri de resmi olmadıkları için bir noktada buluşturamıyoruz. Çünkü ortak bir payda olmamış oluyor. Hatta pastanın bir yerlerinden yemeye başlıyorlar ve insanlar birbirlerine kırılmaya başlıyor.

-Mersin’de dansın gelişmesi için neler yapılması gerekir?

Hüseyin Deniz RANDA: İnsanlar biliyorsunuz okumaktan çok yoksunlar. Bir afiş, iki satır cümleyi bile okumaktan aciziz. Hep görsel istiyorlar. İnsanların bir şeyi gerçekten anlayabilmesi için onlara gösterebilmemiz lazım. Bunu da ancak bazı etkinlik ve organizasyonlarla yapabiliriz. Ben isterdim ki Mersin’de büyük bir dans festivali yapılsın. Küçük organizasyonların bile adına dans festivali diyorlar. Çünkü çok ciddi ve coşkulu bir açılım bu. Bence bunu kullanıyorlar ama bir dans festivali yapmıyorlar. Dans festivali demek dünyaca veya Türkiye’de olsun belli şampiyonluklar almış, derece yapmış insanların şovlarını her dalda, sahnede insanlara görsel bir şölen olarak izletmektir. Belediyenin keşke böyle bir desteği olsa da bildiğimiz çok iyi dansçılardan Mersin halkına getirtsek, şöyle güzel bir sahnede 2 saat boyunca Hiphop’tan tutunda Latin, tango bütün dans branşlarının şovunu yapsalar ve bunlara nereden erişebileceklerini göstersek ki sanatı yaygınlaştırabilsek. Biz oluruz, bizim gibi diğer sanat merkezleri olur. Gerçekten çok ciddi destek vermiş olurlar ki bunlar çok ciddi maliyetler biliyorsunuz. Dünyanın bir ucundan dünya şampiyonunu buraya getirtmek kolay bir şey değil. Böyle bir destek verirlerse başta sanat merkezlerine, ardından Mersin’e çok ciddi bir sanatsal yatırım yapmış olurlar gelişim açısından.

 

 

-Türkiye’de gerçekleşen dans yarışmalarından bize biraz bahsedebilir misiniz?

Hüseyin Deniz RANDA: Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun kulüpler arası yaptığı bir yarışma var. Yaklaşık 7-8 etaptan oluşuyor. En güçlü illerde gerçekleşiyor. Daha doğrusu belediyelerin en çok desteklediği illerde. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi. Aslında en azından Türkiye şampiyonası değil de kulüpler arası yarışmasının herhangi bir etabını bizim Mersin’de yapmak isterdik. Bu Mersin Belediyesi’nin hem çok güçlü bir reklam yüzü olurdu hem de sanatın ve dansın gelişimi için çok ciddi bir reklam olurdu. Tabi bu organizasyonu yapmak çok kolay değil. Genelde bu organizasyonu dans il temsilcileri veya dans akademileri üstleniyorlar işin içinde olduklarından ve yarışmacı yetiştirdiklerinden. Biz zaten 3-4 yıldır Türkiye 1.’liği 2. 3.’lüğü alıyoruz ki başka illere gidip bu kupaları alıp getiriyoruz. Nasıl gerçekleşmesi gerektiğini a’dan z’ye biliyoruz. Bize bir spor salonu tesis etmeleri, özel otobüsler, ses sistemleri, güvenlik görevlileri falan temin etmeleri gerekiyor. Tabi bütçeleri de var bunun kolay değil. Bu anlamda belediyelerin ciddi bir desteği olsa herhangi bir etap yarışmasını burada yapmak isterdik. Hem sanatçı hem de sporcu gelişimi için çok büyük bir etken olurdu diye düşünüyorum.

-Dans sizin için ne ifade ediyor?

Hüseyin Deniz RANDA: Dans önce özgür olmayı ifade ediyor en başta. Hatta modern dans dünyada ayaklara zincir vurulamayan tek dans branşı olarak görülür. Belli bir kural kaidesi olmayan tek dans branşıdır. Ne istiyorsanız, yerde yuvarlanarak, havada zıplayarak, ellerinizi sağa sola sallayarak modern dans yapabilirsiniz ama diğer dans branşları kurallı ve kaidelidir. Adımlamaları vardır, teknikleri vardır. Dans en başta özgürlüğü hissettiriyor. Hemen arkasından sosyallik geliyor. İnsanlar özellikle bu yenidünya düzeninde ruhsal açıdan, psikolojik açıdan kendilerinin bile farkında olmadan kendilerini o kadar kötü hissediyorlar ki… İşsizlikten tutun, gelecek kaygısı, sayamayacağım bir sürü nedenden ötürü sosyal açıdan iyi değiller. Bir kere sosyal oluyorlar. Benim salonuma girdikleri andan itibaren işlerini, özel ilişkilerini, bütün problemlerini kapının dışında bırakıyorlar. Sadece dans etmeye, onu öğrenmeye odaklanıyorlar ve öğrenince de çocuk gibi çok mutlu oluyorlar. Hatta bunu arkadaşlarıyla icra edebildiklerinde, birbirleriyle dans ettiklerinde mükemmel bir hazza ulaşıyorlar. En önemli iki faktör benim için bu açıkçası, tabi sayamayacağım bir sürü şey var.

-Benim hiç müzik kulağım yok diyen birisi de dans edebilir mi?

Hüseyin Deniz RANDA: Bununla ilgili bir söz var. Müziğin sesini duymayanlar beni deli sanıyorlar gibi. Hatta Dünya şampiyonu Aytunç Mentürk’ün de bir lafı var. “Hiç kalbin kırılmamış gibi sev, kimse izlemiyormuş gibi dans et.” derdi. Müziği duymamanız, kulağınızın hiç olmaması da önemli değil. Kendinizi mutlu hissediyorsanız titreşimlerle bile dans edebilirsiniz ya da hiçbir şey duymadan sadece o figürleri yapmak bile sizi mutlu edebilir.

-Son olarak “Sanat İyileştirir” diyip başlığımı bırakıyorum, gerisini sizin getirmenizi istiyorum.

Hüseyin Deniz RANDA: Öncelikle size çok teşekkür ediyorum “Sanat İyileştirir” başlığı adı altında bir projeyle, insanlara bir şeyler kazandırmaya çalışmak herkesin aklına gelebileceği bir şey değil. Özellikle bende sanatçı kimliği olan biri olarak bunun önemini herkesin anlayamayacağını ama çok değerli bir şey olduğunu çok iyi biliyorum. Sanatı iyileştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Çünkü sanatsız yaşayan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Sanat her zaman bizi her açıdan hep iyileştirmiştir. 

*

Bu röportajı benimle gerçekleştirdiği için Hüseyin Deniz Randa’ya teşekkür ediyorum.

Gelecek hafta yeniden görüşebilmek…

Sanatla ve hep dostça kalmanız dileğiyle…

“SANAT İYİLEŞTİRİR”