Kulübede işe başladı, Mersin markası oldu | Güney Gazetesi Mersin

Kulübede işe başladı, Mersin markası oldu

41 yıl önce, o zamanlar İngiliz fabrikası denilen, şu an yeni Adliyenin olduğu yerde küçük bir kulübe kiralayarak başlamış işe Ciğerci Doğan. Altı yedi arkadaş hep beraber işin bir ucundan tutarken Doğan Özgişi’ye ise ciğer yapmak düşmüş. O güne kadar hiç tecrübesi olmadan işe başlayan Ciğerci Doğan, ciğer yapa yapa öğrenmiş işi. Giderek el lezzeti ve özverili çalışması sayesinde tanınırlığı da artmış. Yarım asra yaklaşan ciğercilik serüvenin en verimli dönemlerinde şimdilerde Doğan Özgişi.

Kulübede işe başladı, Mersin markası oldu


ELVAN KONUK


Ciğerci Doğan’ın işletmecisi Doğan Özgişi, kaliteli malzeme kullanımı ve yıllardır süregelen hizmet anlayışı ile müşterilerini ağırlıyor. 7 şubesi olan ve “Mersin’i seviyorum, ciğeri Ciğerci Doğan’da yiyorum” sloganı ile ünü yayılan Ciğerci Doğan lezzet duraklarının başında geliyor.

 

“İŞİ BİLMEDEN BU İŞE GİRDİM”

 

1960 Mersin doğumlu olan Doğan Özgişi, işe seyyar olarak başlamış. Askerden geldikten sonra bir süre babasının işyerinde çalışan Özgişi, babası ile tartışması üzerine kendi işini kurmaya karar vermiş. Mehmet isminde bir abisi ona ciğer işini önermiş ve kiralık bir kulübeden söz etmiş. Böylece Doğan Özgişi, o zamanlar Mersinlilerin İngiliz fabrikası olarak bildiği, şimdilerde yeni Adliye sarayının yükseldiği bölgede kulübe kiralayarak ciğerciliğe ilk adımı atmış. Yıl 1981…

Özgişi o süreci şöyle anlatıyor: “Şu an yeni adliye civarındaydı kulübe. Olur mu olmaz mı? Derken cebimde beş kuruş para yok, çünkü son parama kadar bıraktım işyerinde. Kız kardeşimden 7,5 lira borç aldım. Ertesi gün gittik et, ciğer bir şeyler aldık. Kulübeyi tuttuk aylık 5 lira. Başladık ertesi gün, ben tabi soğan bile doğramasını bilmiyorum, hiç mesleğimle alakası yok. Arkadaş çevrem vardı, biri ciğer doğramayı ben yaparım dedi, biri temizlik müdürüyüm dedi, biri ben şunu yaparım dedi. Altı yedi arkadaşım bana yardım ediyor. Herkes kendi işinin dışında bir şeye karışmıyor. Böyle bir arkadaş topluluğu içerisinde biz bu işe başladık.  Derken 4 -5 ay sonra el lezzetim varmış ki insanlar gelmeye başladı. Saat 1 dedin mi bitiriyordum ciğeri. 1986 yılında ise ilk dükkanımı açtım.” 

 

 

 

“Ciğer mutlaka kuzu ciğeri olacak. Sumak Gülnar’dan gelecek”

 

Başarılarındaki sırrın kaliteden ödün vermemek olduğunu vurgulayan Ciğerci Doğan, kendi yemediği şeyi müşterilerin önüne koymadığını söylüyor.

 İnsanların lezzet ve hizmet anlayışı için bir mekanı tercih ettiğini söyleyen Doğan Usta, “Günlük taze kuzu eti, kuzu ciğeri kullanıyorum. Başka bir et kapıdan sokmuyorum. Eskiden ciğercilerin yüzde 99’u hepsi kuzu ciğeri kullanıyordu. Şimdi ciğercilerin yüzde 99’u hepsi dana ciğeri kullanıyor. Kuzu ciğerinin kilosu bugün 150 lirayı buluyor, dana ciğeri ise 65-70 lira. Adamlar ticaretini düşünüyor, dana ciğeri kokar. Ama kuzu ciğeri öyle değil, kalitesi her zaman için farklıdır. Sumağımı Gülnar’dan getiriyorum, orijinal Gülnar sumağı kullanıyorum. Daha uyguna da var ama adı sumak, boya. Ben 100-110 liraya alıyorum. Bugün 50 liraya zeytinyağı var. Ben 90 liraya kilosunu alıyorum Bugün domates bile özenle seçiliyor. Çoğu ucuz diye ezik domates alıyor. Sen bunu müşteriye nasıl verirsin. Müşteriye bir şey verirken içine sinmesi lazım. Müşteriye ürünümü verirken ben buna yüzde 100 kefilim diyorum” diye konuştu.

 

“Yanımda yetişen 180 kişi usta oldu, mekân açtı”

 

Bugüne kadar birçok kişiye ekmek kapısı olmanın kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Ciğerci Doğan “Mersin’de 7 tane şubemiz var. Kapattığımız yerler de oldu. Bugün bu şubelerde yanımda yetişip de Türkiye genelinde iş yeri açan 180 taneye yakın elemanım var. Bunların hepsinin yanında 10 kişi 20 kişi çalıştırıyor. Bu beni çok mutlu ediyor” dedi.

Sabah 8.00’den akşam 24.00’a kadar işinin başında olduğunu belirten Ciğerci Doğan, yurtdışından kendisine iş teklifi geldiğini ama Mersin’i sevdiği için burada kaldığını söyledi.

Dükkanında kırmızı lacivert renkleri kullanan Ciğerci Doğan, radyo reklamları ve buldukları reklam sloganı sayesinde tanınırlıklarının arttığını anlattı. 

Doğan Usta, “En büyük hedeflerimizden biri insanlara yardım edebilmek. Mutlu olabilmek. Dünyayı da gördüm, 14-15 ülke gezdim ama ben ülkemi ve şehrimi daha çok seviyorum. Yoksa işim hazır Amerika vizem var. Buna rağmen burada mücadele ediyorum. İnsan hasta olmuyor mu yataklara düşmüyor mu? Pandemi olsun başka şeyler olsun bazen işyerleri de böyle şeyler yaşıyor. Ben sağlığımla işe gidip gelebiliyor muyum, önemli olan bu” şeklinde konuştu.

 

 

“Ezme salata küçük domatesten olur”

 

 

İnsanların farklı lezzet arayışı olduğunu söyleyen Ciğerci Doğan, tesadüfen ezme salatayı bulduğunu anlattı. Ciğerci Doğan, “Salata yaparken domatesi ezmeye başladım, milletin hoşuna gitti. Küçük lezzetli domatesleri seçerdim özellikle. Şimdiki ustalar büyük olmazsa yapmıyor. Küçük domateslerle yaptığım salatanın tadı muhteşem olurdu, üzerine bir de el lezzeti eklenince. İlk işe başladığım gün kristal zeytinyağı aldım. Hala 41 yıldır kristal zeytinyağından başka yağ kullanmıyorum. Ezme salatanın içine zeytinyağı, soğan, domates, maydanoz, tuz, kimyon, toz biber ve sumak koyuyorum” ifadelerini kullandı.

 

“Kliplerim var, beste yazıyorum”

 

Doğan Özgişi, başarılı işletmeciliğinin yanı sıra müzikle de ilgili olduğunu söyledi. Youtube’da Ciğerci Doğan olarak kendi yazdığı şarkıları seslendiren ve klip çeken Doğan Özgişi’nin videoları binlerce tıklanmaya sahip. Ciğerci Doğan, bu yönünü şu şekilde anlattı:

“Çocukluğumdan beri bestelerim var ama ortaya çıkarmıyordum. Besteler doğaçlama ortaya çıkıyor İşin garip tarafı sanat camiasının hep içindeydim. Arkadaşlarımın hiçbiri bilmezdi. Turgay diye bir arkadaşım var, bir gün klip çekeceğini söyledi. ‘Tamam’ dedim. Onunla beraber gelen hocaya sesimden bahsetti, ‘Kime Gidem’ diye bir eserim vardı. Onu seslendirdim, sonra düzenlemesini yaptık. Dükkanlara asmadan, reklamını yapmadan 30 bine yakın izlenmesi oldu.”