İnsanın kendine ‘Yolculuk’u | Güney Gazetesi Mersin

İnsanın kendine ‘Yolculuk’u

Mersin’de yaşayan Yazar Hanife Mert, son kitabı Yolculuk ile toplumsallıktan bireyselliğe geçerek yaşamı irdeledi. Kişisel gelişim tarzında olan kitabında insanın kendinden kaçma isteğini ele alan Yazar, “İnsan bu etkiden nasıl kurtulur? Kendine kulak vererek, vicdanının ona neler fısıldadığını duymaya çalışarak. Kendini keşfederek kurtulur” dedi.

İnsanın kendine ‘Yolculuk’u


ELVAN KONUK

 

2012 yılında çıkardığı Düş Batımı kitabıyla okurlarla buluşan Yazar Hanife Mert, ardından çıkardığı Bakış Açısı, Fırçadaki Son Şiir /Bir Orhan Veli Romanı ve Yolculuk kitapları ile hayatın içinden ele aldığı konuları okuyucuların beğenisine sundu. Son aylarda yeni çıkaracağı öykü kitap projesi üzerine çalışmalarını yoğunlaştıran Mert ile yazma serüveni ve edebiyat üzerine konuştuk.

    

Okurlarımız için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1 Mayıs 1963 Samsun doğumlu, aslen Yozgatlıyım. Babamın memuriyeti sebebiyle Muş’ta başladığım eğitimime; İstanbul, Maraş/ Elbistan ve Anamur’da devam ettim. 1982 yılında yerleştiğim Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İktisat bölümünden 1986 yılında mezun olarak yüksek öğrenimimi tamamladım.

Özel sektör ve kamu kurumlarının muhasebe servisinde sorumlu muhasebeci olarak görev yaptım. En son görev yerim olan Mersin Deniz Ticaret Odası’ndan 2008 yılında emekli oldum.

Yazın hayatına 2010 yılında blog yazarlığı ile başladım. www.yaren33.blogspot Milliyet gazetesinin blog sayfasında ve çeşitli edebiyat sitelerinde iki yüz civarında; felsefi, sosyal ve kültürel içerikli yazılarım, amatörce yazdığım şiirlerim, öykü, makale ve denemelerim yayınlanmaktadır.

Tolstoyun Bisikleti Dergisi, Maki ve İlesam dergilerinde de yazılarıma yer verilmektedir. Ayrıca Temmuz 2021 yılından beri Mersin Güney Gazetesinde “Özgür Kalem” köşemde yazıyorum. 1987 yılından beri Mersin’de yaşamaktayız. Evliyim, İki kızım var.

 

Yazma yolculuğunuz nasıl başladı? Bu süreçten bahseder misiniz?

2008 yılında emekli olduktan sonra önce okuma serüvenime kaldığım yerden devam ettim. Ardından 2010 yılında açtığım blog sayfası ile de yazma serüvenim başladı. Özellikle toplumsal sorunlara olan duyarlılığım nedeniyle konu seçimlerimi, yaşanmış gerçekler üzerinden önce makale ve sonrasında öyküye dönüştürdüğüm yaşamları anlatarak okurun dikkatini konuya çekmeye başladım. İlerleyen dönemlerde gerek blog arkadaşlarım gerek okurlarım ve gerekse ailemin teşvikiyle roman yazmaya başladım.

 

 

 

Kitaplarınızı kronolojik olarak sıralar mısınız? Kitaplarınızın oluşum sürecinden bahseder misiniz?

İlk kitabım “Düş Batımı” 2012 yılında yazmaya başladım. 2015 Ocak ayında okurlarıyla buluştu. Kitabımın ana teması aile ve çocuk. “Çocuk ailenin yansımasıdır. O nasıl bir ailede yetişirse topluma yansıması da öyle olur.” Yani çocuk sevgi dolu mutlu bir ailede yetişirse, mutlu başarılı, özgüvenli, kendiyle barışık bir birey olarak toplumda varlığını hissettirir. Aksi halde sorunlu ailede yetişen çocuk da sorunlu, öz güven kaybı yaşayan, agresif, kendiyle ve yaşamla sürekli kavga halinde olan bir birey olarak var olmaya çalışır. Burada ailelere şu mesajı vermeye çalıştım: Anne baba olmak sadece çocuk doğurmakla olmuyor. Eğer dünyaya getirdiğiniz çocuğun sorumluluğunu almayacaksanız, çocuk dünyaya getirmeyin...” açıklamadan da anlaşılacağı gibi Düş Batımı kitabımın konusu dağılmış aileler ve bunların topluma etkileri. Gerçek yaşam öyküsünden hareketle kurguladığım sosyal içerikli bir romandır. Kitabımın 4. Baskısı bitmek üzere. Çok etkili güzel geri dönüş aldım.

2. Kitabım ‘Bakış Acısı’, Düş Batımı okurlarının talepleri üzerine oluşturulmuş bir öz romandır. 2015 yılında yazmaya başladım. 2017 Ekim ayında okurlarıyla buluştu.

Kitap Düş Batımı kitabımın devamı niteliğinde olmasına rağmen ondan bağımsız bir romandır. Burada ağırlığı kadına ve onun eğitimine verdim. Birebir yaşanmış öykülerden kurguladım. Ana tema; “Kadın özgür olmalı. Özgür kadın, özgür çocuklar yetiştirir. Özgür çocuklar özgür toplum demektir. Kadın ekonomik açıdan özgür olmalı. Kadın çalışmalı, kadın saygınlığını eğitimle taçlandırmalıdır.” Bakış Acısı adlı kitabımda farklı açıdan konuları tek bir acıyla bütünleştirdim. Kocası ölmüş bir kadının ayakta kalma mücadelesi, toplumun bu kadınlara bakışı, engelli çocuklara sahip ailelerin dramı ve toplumun yaklaşımı, alevi- sünni evliliği ve bu konuda toplumun tepkileri etkileri gerçek yaşam öykülerinden kurgulayarak yazdığım kitabım 3. Baskısını yaptı. Yakında 4. Baskıya geçilecek.

3. Kitabım “Fırçadaki Son Şiir/ Bir Orhan Veli Romanı” adından da anlaşıldığı gibi ünlü şair Orhan Veli Kanık’ın yaşam öyküsünü anlatan kurmaca biyografik romandır. 2017 kasım gibi yazmaya başladım, 2021 yılının temmuz ayında okurlarıyla buluştu. “Neden orhan Veli?” diye sorabilirsiniz. Bakış Acısı kitabımdan sonra biyografik roman yazmaya karar verdim. Orhan Veli’nin şiirlerini özellikle “Anlatamıyorum” adlı şiirini lise yıllarımda çok severdim. Yaşamı hakkında hiçbir şey bilmediğim bu ünlü şairimizin “Anlatamıyorum” adlı şiirinde neyi anlatamadığını merak etmiş ve yaşam öyküsünü yazmaya karar vermiştim. Şairimizin kısacık yaşamında anlatmak istediği anlatmaya çalıştığı öyle çok şeyin olduğunu araştırmam sonucunda gördüm. Kitabımda Şair Orhan Veli’nin ayrıca insan olarak, dost arkadaş canlısı, aşık Orhan Veli’yi okura tanıtmaya çalıştım. O, köklü Türk şiir geleneğinde hatırı sayılır bir devrim yaparak, şiirimizi burjuva sınıfının tekelinden kurtararak halka getirmiş, halkı da şiire dahil etmiş ve halkın sevgisini kazanmıştır. Ben de kurmaca biyografik romanımda Orhan Veli’nin bilinmeyen pek çok yönünü halka anlatmaya tanıtmaya çalıştım. Kitabımdan beklediğimin üzerinde dönüşler aldım.

4. Kitabım ‘Yolculuk’u 2021 yılının ağustos ayında yazmaya başladım. 2022 yılı Aralık ayında okurlarıyla buluştu.  Yolculuk; kişisel gelişim tadında bir kitaptır. Felsefi içerikli denemelerimden yaptığım seçkilerimi güncelleyerek yaşanmış hikayelerle kurgulayarak, filozofların sözleriyle süsleyerek anlatmaya çalıştığım bir kitaptır. Bu kitapta toplumsallıktan bireyselliğe bir geçiş vardır. Birey olarak yaşam gailesine öylesine kaptırdık ki, kendimizi unuttuk. Sanki yaşamda var olma amacımız yemek yemek, işe gitmek, okumak, evlenmek ve çalışmaktan ibaretmiş gibi davranıyoruz. Kendimize hiç zaman ayırmıyoruz... Kendimizi tanımıyoruz... Dolayısıyla da kendimizi başkalarında bulmaya çalışıyoruz...

İşte ben bu kitapta bireye kendine dön, yolculuğunu önce kendi iç dünyana yap. “Bir yerlere varmadan önce kendine uğra. Gideceğin bütün yollar kendinden geçer” Ragıp İsfehani’nin bu sözünden hareketle okuru kendini tanımaya, onu sevmeye ve kendisiyle barışarak mutlu hissetmesi için kapı aralamaya çalıştım. Ayrıca sevgi, umut güven gibi kavramların insan hayatındaki önemine de dikkat çekmeye çalıştım. Kitabım daha çok yeni, onu okura tanıtma çabasındayım.

 

 

“OKURA BİRŞEYLER KATACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM KONULARI SEÇERİM”

Kitaplarınızdaki konuları belirlerken nelere dikkat edersiniz? Nelerden esinlenirsiniz? Belli bir ön hazırlık süreciniz var mı?

Kitaptaki konuları belirlerken öncelikle okurun kendini iyi hissedebileceği ve ona katkı sağlayacağını düşündüğüm konuları seçerim. Bunu seçerken özellikle yaşanmış öykülerden olmasına özen gösteririm. Ayrıca akıcı bir üslupla anlaşılır günlük konuşma dili kullanımına özen gösteririm. Herkesin rahatça okuyup anlayabileceği bir üslup olmasına özen gösteririm. Yazarken konuyla ilgili kitaplardan, kitap dışında yayınlanmış eserlerden, ilgili kişi ve kurumlardan, en önemlisi de hikâyeyi yaşamış kişilerle birebir görüşmelerden ve gözlemlerimden esinlenirim.

Belli bir ön hazırlık mutlaka yaparım. Öncelikle yazacağım eserle ilgili bir program hazırlarım. O program dahilinde ilerlerim. Diğer yandan yazacağım eserle ilgili çok fazla kitap okuma süreci geçiririm. Kafamda netleştirdikten sonra da yazma aşamasına geçerim.

 

 

 

“İNSAN KENDİNİ KEŞFEDEREK MUTLULUĞA ULAŞIR”

Kitaplarınızda hayatın içinden konular var. Romanlarınızda olduğu gibi Yolculuk isimli kitabınızda da toplumsal normların insan psikolojisine etkilerini anlattınız diyebilir miyiz?

Kesinlikle diyebiliriz. Bildiğiniz gibi toplum bireylerden oluşur. Nasıl ki Düş Batımı kitabımda “çocuk ailenin yansımasıdır” Savını okura vermeye çalıştımsa, Yolculuk adlı kitabımda da “Birey toplumun yansımasıdır” görüşünü temel düşünce olarak ele aldım. Okur bu kitapta kendinin dikkatini çekecek. İç dünyasına yönelecek. Kendine sorular sormaya, yanıt aramaya ve kendisiyle yüzleşmeye çalışacak. Örneğin; “Kendimi seviyor muyum?” “Kendimden başkasını seviyor muyum? Bu sevgide dil, din, ırk, mevki, makam... gözetiyor muyum?” “Kendimi ait hissediyor muyum?” “Çalışmayı üretmeyi, paylaşmayı seviyor muyum?” “Hayvanları, doğayı seviyor muyum?” gibi sorularla karşılaşacak. Ayrıca yaşamın anlamı olan sevgi, umut, vefa, dostluk gibi kavramların önemini anlayacak.

 Bazen öyle bir an gelir ki hayat üzerimize çöreklenmiş de nefes alamaz hale geliriz. Bir an içimizden uzak yerlere kaçıp kurtulmak isteriz. Bu kaçma isteği yaşamın dayattığı sıkıntıların ruhumuzda yarattığı olumsuz etkidir. İnsan bu etkiden nasıl kurtulur? Kendine kulak vererek, vicdanının ona neler fısıldadığını duymaya çalışarak. Kendini keşfederek kurtulur. Zira insan kendini keşfederek mutluluğa ulaşır. Konu kitapta etraflıca anlatıldı.

 

Yeni kitap çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

 

Şu an üzerinde çalıştığım bir öykü kitap projem var. İlk üç ayı öykü kitapları okuyarak geçirdim. “Sarı Kulplu Fincan” adını verdiğim çalışmamda yine yaşanmış öykülerden kurguladığım, 2-3 öyküden oluşturmayı planladığım bir proje üzerinde çalışıyorum.

 

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Son olarak; bizler gecemizi gündüzümüze katarak yazmaya çalışıyoruz. Tek amacımız vardır, yazdıklarımızın okunması. Ülkemiz dünyada kitap okuma sıralamasında üçüncü dünya ülkeleri kategorisine giren ülkeler arasında yer almaktadır. Bu ise bizleri gereğinden çok üzmektedir. Hepimizce malum ülkenin ekonomik durumu istikrarsız, enflasyon en tepelerde, dolar deseniz gel- git yaşıyor. Ayrıca edebiyat ve sanata ve sanatçılara verilen değer de ortadayken, sadece bizim çırpınışlarımız yeterli gelmiyor. Bizi yönetenlerden isteğim kitap maliyetlerini düşürmeleri ve dolayısıyla kitap baskı ve satış fiyatlarının da düşeceği bilinciyle politikalar üretmeleridir. Bu bağlamda topyekün bir okuma seferberliği yapılması dileğimdir. Zira şairin dediği gibi; “Okuyun okuyun mürekkebin akmadığı yerden kan akıyor.”