“Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması için mücadele edeceğiz” | Güney Gazetesi Mersin

“Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması için mücadele edeceğiz”

Ahmed Budan: Herkes için çalışan bir devlet yönetimini 14 Mayıs’tan sonra inşa edeceğiz

“Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması için mücadele edeceğiz”


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Aday Adayı olan deneyimli iş insanı ve Kazakistan Cumhuriyeti Mersi Fahri Konsolosu Ahmed Budan, ekonomiden eğitime, sağlıktan yerel kalınmaya kadar Mersin’i ilgilendiren pek çok konuda çarpıcı ve çözüm getiren açıklamalarda bulundu.

Gazetemize özel değerlendirmelerde bulunan Ahmed, temel toplumsal sorunlara yönelik yapıcı çözümleri öne çıkardığı söyleşisinde Partisinin iktidarında yaşama geçirecekleri politikaları ayrıntılarıyla şöyle anlattı:

 

“MERSİN HERKES İÇİN REFAH İÇERİSİNDE YAŞANILABİLİR BİR KENT OLACAK”

 

Ben 33 yıldır Mersin’de yaşıyorum ve Mersin gittikçe yoğun göç alan bir kent, bundan dolayı sorunları her gün artıyor. Özellikle merkezi hükümetin buradaki yerel yönetimlere bakışından dolayı, yerel yönetimlerin güçlenmesinin önünü açmamasından dolayı büyük problemler yaşıyor.

Mersin çok önemli bir kent; limanı olan, serbest bölgesi olan bir kent. Mersin’in gelişmesi için öncelikle göçe hazırlıkların tamamlanması lazım ya da bu göçün bir şekilde önlenmesi lazım. Dolayısıyla burada mevcut yaşayan insanların hakların ve hukuklarının gasp edildiğini düşünüyorum. Tedbir almazsak Mersin’de yıllardır yaşayan insanların mağduriyeti daha da artacağını düşünüyorum. Ben hedefim geldiğimizde merkezi iktidarın bütün imkanlarını Mersin’in hizmetine sunmak.

Burada özellikle yerel yönetimlerin çalımaları var; ben görüyorum, mesela Vahap Bey’in çok çalışmaları var ama o çalışmaları desteklemek için merkezi hükümetin engellerini kaldırmamız gerek. Engelleri kaldırırsak, Mersin herkes için yaşanabilinir bir kent olacaktır düşünüyorum.

 

“TAŞLAR YERİNE OTURDUĞUNDA MERSİN CANLANACAK”

 

İthalat ve ihracat açısından Mersin çok büyük önem arz eden bir şehir. Bu şehirde transit ulaşımın önünü açmamız gerekiyor.

1990 yılında otoyolları biz yaparken, rahmetli Özal’ın hedefinde bu otoyolun Antalya’ya uzanması gündemdeydi. Otoyollar o zamanlar 1500 km tamamı ihale edilmişti ama bunun 3000 bin km’ye daha fazla ulaşması gerek.

Ana arterlerin bu sefer tamamı oto yol standartında olması gerek. O zamanlar bir politika olarak bize söyleniyordu ama maalesef Çeşmeli tarafında durdu otoyol. Ondan sonra bu bölünmüş yollara döndü ve halen Antalya’ya tam bağlanmış değil.

Ben umut ediyorum kısa bir zamanda taşlar yerine oturduğu zaman yeni bir hükümet anlayışında bu otoyol ağı devam edecek ve transit yollar Mersin’i daha da canlandıracak diye düşünüyorum.

 

“MERSİN OLARAK POTANSİYELİMİZİ AVANTAJA DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”

 

Havaalanı ihtiyacı ise yıllardır gündemde. Ben geçmişte burada otoyol yaparken de Tarsus Baharlı’da temeli atılmıştı ama hala o havaalanı hayata geçirilmiş değil.

Bir an önce ortak bir havaalanı oluşmasında büyük fayda var. Mersin’in iç turizmden pay alan bir il ama şimdi dış turizmiden de pay alan bir kent haline geliyor ve bu yönde talepler de var. Dış turizmden yeterli düzeyde pay alabilmesi için de havaalanı ve yol ihtiyacını halletmemiz gerekiyor.

Bir insan gelip İstanbul, İstanbul’dan Adana’dan tekrar arabayla buraya gelmesinin değerlendirdiğinde Antalya’yı daha avantajlı görüyor. Profesyonel uluslararası havaalanın olması şart. İktidarımızda bunu hızlı bir şekilde değerlendirebileceğimize inanıyorum. Bunları geçmişten gelen deneyimlerimle söylüyorum. Maraş Havaalanını ben yapmıştım, Bingöl Havaalanı temelini biz attık. Havaalanı ve yol konusunda yeterince deneyimim var, gerekli politikaları kolayca geliştirerek yaşama geçirebileceğimize inanıyorum.

 

“İSTİHDAM İÇİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DOĞRU İNSANLARIN YÖNETİMİNDE FAZLASIYLA GÜCÜ VAR”

 

Uluslararası alanda da gelişen devlet anlayışında benim gördüğüm şu; devletin işsizliğe yönelik istihdam politikalarını planlaması gerekiyor. İşsizlik ile ilgili şimdiye kadar yaratılamayan istihdam politikalarının gerek devlet gerek özel sektör bazında sağlanması gerekiyor.

Örneğin Avrupa’nın yaptığı gibi; bir insan işe girene kadar işsizlik sigortasını herkese bir kaynağa bağlıyor. Benim devlet anlayışında gördüğüm, aslında devletin eğitim, sağlık ve güvenliğe dönük bütün işsizlik özel sektöre ve yatırımcı insanlara rehberlik etmesi gerekiyor. Özellikle istihdama yönelik çalışmalar burada rahatlıkla yaşama geçirilebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğru insanlar tarafından yönetildiğinde buna fazlasıyla gücü olduğunu düşünüyorum.

 

 

 

“EŞİT ŞARTLARDA HERKESE YATIRIM FIRSATI SUNULMALI”

 

Bugün eğer biz memleketimize güven sağlarsak, yasalar çerçevesinde pek çok insanın Mersin’e yatırım yapacağını görüyorum. Yatırımlar çoğaldıkça işsizlik doğalında azalacaktır.  Şu anda ülkemize yönelik yaratılan güvensizlikten dolayı potansiyel dış yatırımcının önü kesildiği gibi içerdeki yatırımcının da yatırım yapma isteği azaldı. Bir iktidar aparatına dönüşen ve fazlasıyla politize edilmiş kişilere sağlanan ayrıcalıklar doğru yatırımların teşvik edilmesine yetmiyor. Bana göre devlet yönetiminde artık dar politik çıkarların gözetilmesinden çıkılıp, eşit şartlarda herkese yatırım fırsatı sağlanması gerekiyor. Bizim iktidarımızın devlet anlayışında, partizanlığı bir kenara bırakıp herkese eşit şartlarda değer verdiğimizde işsizliğin önlenmesinde büyük katkı sağlayacağımıza inanıyorum.

 

“DEPREM ÖNLEMLERİ VE HERKES İÇİN YARDIM ACİLEN YAŞAMA GEÇİRİLMELİ”

 

Depremi gibi bir felaketi Allah bir daha göstermesin. Öncelikle Türkiye’mize geçmiş olsun, hepimizin başı sağ olsun. Yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ben depremi bir kaç boyutta değerlendiriyorum.

Birincisi, deprem riski bilindiği halde bu bölgelerde fay hattının olduğu bilindiği halde yıllardır bu depreme karşı tedbir alınmadığını görüyorum. Bu büyük bir üzüntü, büyük bir basiretsizlik. Tabii ki buna tedbir almadığımız gibi bunun suçunun da vatandaşımızda olmadığını kanunlar çerçevesinde görüyoruz. Özellikle imar afları ve orada verilen ruhsatlar bazında yapı denetimlerin işlemediğini, orada yine partizanlık yapıldığını, af yoluyla aslında insanları ölüme terk ettiklerini görüyoruz. Bu bir büyük felaket bizim için. Bundan sonra olası depremlere karşı devletimizin acilen tedbirler alması gerekiyor.

İkinci boyutu ise; deprem oldu ama maalesef yönetenler depremi ve ardından ortaya çıkan krizi yönetemedi. İnsanımız bile bile ölüme terk edildi ve bundan büyük bir üzüntü duyuyorum.

Üçüncü aşamasında da vatandaş olarak hep birlikte elimizden geldiğince dayanışmaya koştuk. Biz de gerek Bingöl’den gerekse Mersin’den deprem bölgesine dayanışma tırlarımız gönderdik. Şimdi de Adıyaman’da bir büyükşehirin kontrolünde yapılan konteyner kentin bir bölümünü biz yapıyoruz. Vatandaşlarımızın ihtiyacına yönelik ne kadar katkı sağlarsak o kadar faydalı olacağımıza inanıyoruz. Keşke herkese ulaşabilsek, herkese çare olabilsek ve bu insanlarımızın mağduriyetini kısa bir zamanda giderebilsek. Bunun da bütün yetkililerden talep ediyorum. Şu anda elinde yetki bulunduran insanların herkese karşı daha hassas ve daha eşit şartlarda yaklaşarak, gelen yardımları ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasında adil davranmalarını diliyorum.

 

“EĞİTİM, SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNCELİKLERİMİZİN BAŞINDA GELECEK”

 

Deprem bölgesi başta olmak üzere farklı bölgelerden okumak isteyen öğrencilere burs veriyoruz. Keşke bütün öğrenciler verebilsek, çünkü çok talep var ama imkanımız olduğu kadar veriyoruz. Partimizin ve Millet İttifakımızın yönettiği yerel yönetimlerin çalışmaları da gösteriyor ki iktidarımızda çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi için ayrım gözetmeksizin herkese Fırat eşitliği sağlayan eğitim politikalarını ve desteklerini sağlayabileceğiz.

Eğitim ve sağlık gibi evrensel temel insan hakkı olan konularda çözüm getiren yapısal politikaları yaşama geçireceğiz.

Eğitim sisteminin Hakkari’den Tekirdağ’a, Trabzon’dan Mersin’e her yerde herkes için eşit ve parasız bir şekilde devlet güvencesiyle sağlanması gerekiyor. Eğitimde fırsat eşitliği şart. Bugün bakıyorum ki öğrenci çok okumak istiyor, aileler çocuğunu okutmak istiyor ama okutamıyor. Bu mağduriyetleri görüyoruz. Bundan sonra devletimizin bu görevi tam olarak yapması gerekiyor. Parası çok olan gitsin başka yerde paralı okusun ama herkes için eşit, kaliteli ve adil bir eğitim sistemi olmalı.

Diğer yandan sağlık sistemi ve sağlık hizmetinde devletin yine Güney’den Kuzey’e, Batı’dan Doğu’ya bütün Türkiye’de eşit bir sağlık hizmeti sunması gerekiyor. Ülkemiz açısından bu için mesele olmazsa olmazımıdır.

Ve elbette toplumsal güvenlik sistemi… Bu güvenlik sistemi sadece askeri veya polisiye güvenlik tedbirleri olarak algılanmamalı. Güvenlik yasalarla belirlenmiş, kişilerin temel haklarına dokunulmazlığı dahil her aşamada sağlandığı taktirde yatırımlar da gelir, huzur da gelir, refah da gelir. Şeffaf bir şekilde yatırımcıdan her düzeyde vatandaşa kadar herkes devletimize vergisini seve seve verir ve bundan gurur duyar. Her alanda, herkes için çalışan bir devlet yönetimini inşa etmemiz gerekiyor ve 14 Mayıs’tan hemen sonra kollarımızı sıvayıp bunu mutlaka inşa edeceğiz…