Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), ‘Deprem ve Gerçekleri’ Konferansı düzenleyerek deprem sırasında bina güvenliğinin önemine dikkat çekti. Konferansın açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, pandeminin insanlara hijyenin önemini, depremin ise denetimin önemini gösterdiğini söyledi. Yaşanan sorunların kurallara uymamak, denetimleri bypass etmekten kaynaklandığını hatırlatan Kızıltan, “Aslında kurallarımız, yönetmeliklerimiz var. Teknik yönden, deneyim açısından hiçbir eksiğimiz yok. Ancak sorun kontrolsüzlük, kuralsızlık” dedi.
İnşaat Yüksek Mühendisi ve Yatırım Danışmanı Celal Toroğlu sözlerine 17 Ağustos 1999 Marmara depremi ile 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremini karşılaştırarak başladı. İlkinde 20 bin, ikincisinde 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini belirten Toroğlu, “Her iki depreme de baktığımızda 24 yılda büyük bir aşama kaydedilmediğini görürsünüz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de ise birçok binanın mimarlar mühendisler yerine müteahhidin ustalara güvenmesiyle yapıldığını kaydeden Toroğlu, “İnşaatlar beton ve demir olarak görülmemeli. İnşaat, teknik bir projenin tasarımı ve yönetimi sürecidir” diye konuştu. Bir Mersinli olarak Mersin’in eski konut stok fazlalığı ve alüvyonlu arazi üzerine kurulu olmasından dolayı duyduğu endişeye de değinen Toroğlu, biran önce doğru ve planlı şehirleşme için çalışmalara başlanması gerektiğini söyledi.
TONGUÇ: “TÜRKİYE’NİN YAPI STOĞU DEPREM GEREKLERİNİ SAĞLAMIYOR”
Promer Müşavirlik ve Mühendislik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Tonguç ise binaların nasıl güçlendirilmesi gerektiği, yeni nesil güçlendirme yöntemleri konularında teknik bilgiler paylaştı. Türkiye’deki yapı stoğunun yaklaşık 10 milyon binadan ve içinde de 28 milyon daireden oluştuğunu ifade eden Tonguç, bu yapı stoğunun büyük çoğunluğunun bugünkü deprem şartnamesini ve gereklerini sağlamadığını bildirdi.
Binalar güçlendirilmeli mi, yoksa yıkılıp tekrar mı yapılması gerektiği sorusunu da yanıtlayan Tonguç, onarım ve güçlendirmenin farklı şeyler olduğuna değinerek, bina az ya da orta hasarlıysa onarılacağını, hasarsızsa güçlendirileceğini ifade etti. Her ikisinde de binanın güncel şartnamelerin gereklerini sağlar hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Tonguç, yapılacak güçlendirme maliyetinin bina maliyetinin yüzde 40’ını aşması halinde ise binanın yıkılıp yeniden yapılmasını önerdiklerini söyledi. Ardından istenen kalitede binaların oluşmamasının sebeplerine değinen Tonguç çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
Türkiye’deki mevcut tasarım şartnameleri çok ağır maddeler içeriyor. Birçok kişi anlamakta zorlanarak hatalı uygulamalara gidiyor. Tasarım şartnamelerini bölmek lazım. 1975 yönetmeliği gibi basit ve herkesin anlayabileceği bir yönetmelik olmalı. 18-20 katlı binayı belki bu ağır şartnameye göre yapmalıyım ama 4-5 katlı bina için aynı şartname kullanılmamalı. Oradaki detayları yumuşatarak yaklaşabilmeliyim. Uygulayıcıları sertifikalandırmalıyız. Kalıpçı, demirci bunlar sertifikalı ve işinin ehli olmalı. Ruhsat veren, fenni mesul, kontrolör önemli. Bu kişilerin kontrol edeceği bina sayısı sınırlandırılmalı ki doğru kontroller çıksın. Uygulayıcıların eğitimli olması çok önemli. Bugün bir doktor mezun olduğunda en az 6 yıl uzmanlık alıp ameliyata giremiyor ya da bir avukat 4 yıl staj yapmadan mahkemeye çıkmıyorsa inşaat mühendisi de mezun olunca hemen statik projesi hazırlayamamalı. Ahlak ve dürüstlük ise her meslekte önemli. Kalite kontrol sorunu çözülmeli, eğitimle bilinç oluşturmalı. Ben sistem kuruyorum diyen herkes kuramamalı, sistemler gelenekler üzerine ve kurumsal kültür tabanlı olmalı. Sonuç olarak yaşadığımız manzaranın sebebi deprem olarak görülmemeli.” (Haber Merkezi)