ELVAN KONUK
Depremin ardından Mimarlar Odası Mersin Şube Başkanı Ünal Şahin, doğayla uyumlu mimari hakkında açıklama yaptı. Depremlerin yalnızca Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde benzer şiddette gerçekleştiğini ifade eden Şahin, “Ne yazık ki aynı şiddete olan bu depremler yıkıcılığını, öldürücülüğünü, tarihten silinmeye varan yok ediciliğini, bölgede iktidarda olan merkezi idarelerin bilime, tekniğe, kültüre, sosyal devletçiliğe, önem verme sırasına göre etkisinin değiştiği açıktır. Eğer bölgemizde oluşan bu felaketlerin karşısında çaresizce, korku içinde ölümü bekleyen bir nesil olmakla yüz yüze bırakılmış isek bunun nedeni devleti teşkil etme, devlet olma sürecinde salt rantın, emek sömürüsünün, neo-liberal politikaların ve sadece spekülatif mantığın devlet yönetiminde hüküm sürmesidir” dedi.
“MEKANLARIN BİZLERİ FELAKETLERDEN KURTARACAK YUVA OLABİLECEĞİNİ BİLİYORUZ”
Deprem gerçekliğini bilerek yaşamak gerektiğini vurgulayan Şahin, “Bizler biliyoruz barındığımız mekanların felaketlerde bizim barınağımız olabilmesi için nasıl tasarlanması gerektiğini. Bizler yaşanabilir bir dünyanın ve çevrenin ve mekanın hem korunaklı hem estetik ve sürdürülebilir olması ile donanmış meslek örgütüyüz. Ancak yaşadığımız felaket sonrası kişiler, kurumlar, idareler meslek odalarına danışmadan geleceğe dair felaketlere karşı kendilerince önlem alma çabaları da devam etmekte. Bu çabaların en rastlanan örneği ruhu, estetiği, mekânsal kaygısı, yapılı çevre ve doğa silueti kaygısı, kentsel tasarım kaygısından yoksun, sürdürülebilirlikten uzak salt yapısal çözümler. İşte esas felaketlerden birisi de bu felaket” ifadelerini kullandı.
“YENİ YAPILARI YAPARKEN BİLİMDEN MÜHENDİSLİKTEN UZAK KARAR ALIYORLAR”
Depremin ardından yapılan yapıların insanların felaket sonrası canlarını kurtarabileceği mekanlar olmak yerine labirentten öteye geçmeyeceğini dile getiren Şahin, “Bunu yanı sıra kimi idare veya yerel yönetimlerin yapıların mekansal biçimlendirme ve tasarım süreçlerinde yapıların teknik ve yapısal özelliklerini ve tasarım sürecindeki bilimsel, mühendislik tasarım kaygılarından uzak kararlar aldıkları izlenmektedir. Buna tanık olmayacağız, karşı olacağız, karşısında durarak, çağdaş medeniyetler gibi deprem gerçeği ile birlikte onu bilerek, kabullenerek yaşamak ama mutlu ve insan olmanın gerektirdiği sıra dışılığının, mutluluğunun, hüznün, heyecanlarının, sürprizlerin, şaşkınlıklarının, çevremizden haz alarak yaşamanın farkındalığını hissederek ve felaketlerden korkmadan yaşayacağız” diye konuştu.
“SAĞLIKLI YENİDEN İNŞA SÜRECİNİN OLMAYACAĞI AŞİKAR”
Mimarlar Odası olarak hangi ideolojiden olursa olsun muassır medeniyetlerin devlet anlayışı dışındaki tüm faaliyetlerin karşısında olacaklarını belirten Şahin şu şekilde konuştu:
“En acısı mimari ve mühendislik hizmetlerinin olmadığı ve yaklaşık 10 milyon mekanın para tedarik etmek uğruna ve afet sürecinde ‘sorumluluk sana ait’ diye ellerinden imza alınmış ve ‘ölebilirsin ama istiyorsan seni imara aykırı, planlama ilkelerine aykırı, fen ve sanat kurallarına aykırı olsa da bana ödeme yap affedeyim’ denen imar barış süreçlerinin sonsuza kadar kaldırılmasını önermekteyiz.
Bugün yaşadığımız coğrafyada, doğayla uyumlu mimarlık ve kentleşme yerine doğaya hükmetmeye çalışan, dere yataklarını vadileri, ormanları, tarım arazilerini, ovaları, kıyıları yapılaşmaya açan, coğrafyanın ve bilimin yol göstericiliğini reddeden anlayışlarla sağlıklı yeniden inşa sürecinin olamayacağı aşikâr.”
“Mersin’de depremle ilgili karamsar tablo önümüze konmuyor”
Mersin’de sağlıksız zeminlerde inşa edilecek yapıların mevcut yönetmeliklerle değil meslek odalarının vereceği çözüm önerileriyle yapılaşmasını savunan Mimarlar Odası Mersin Şube Başkanı Ünal Şahin, Mersin’de depremle ilgili karamsar tablolarla ilgili konuşulmadığına dikkat çekti.
Sadece kamusal alanlarda değil özel mülkiyetler de de dönüşüm ve yenileme projelerini savunduklarını ifade eden Şahin, “Mersin de depremin tarihçesi, periyotları, şiddeti ile ilgili bilim adamları ve yetkililerin belirlediği çok karamsar tabloların önümüze konmaması çok iyimser bir tablo. Ancak özellikle Soli Pempeiopolis te kazı yürüten bilim adamları daha geniş periyotta olan depremlerle yıkıldığına dair belirtiler bulmaktadır. Kaldı ki yaklaşık 400 km uzakta olan Pazarcık- Hatay depremleri Mersin’e gelinceye değin sönümlense dahi bu kadar şiddetli hissettiysek, henüz faaliyete geçmemiş olan Ecemiş ve Ceyhan fay hatlarının harekete geçmesiyle nasıl etkileneceğimizi düşünmek bile istemeyiz. TMMOB bileşenlerimizden diğer meslek odalarımızın bu sunumda Mersin özelinde oluşturduğu veriler, özellikle sıvılaşma ve yapı stoğu verileri olası bir depremin felaketle sonuçlanacağının göstergesidir” şeklinde konuştu.