1 Mayıs’ın gündemi yoksulluk | Güney Gazetesi Mersin

1 Mayıs’ın gündemi yoksulluk

1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, Mersin Emek ve Demokrasi Platformunun düzenlediği yürüyüş ve mitingle kutlandı. Kutlamalara KESK, DİSK ve Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikaların yanı sıra siyasi partiler ve dernekler de katılım sağladı. Binlerce emekçinin gündeminde hayat pahalılığı, yoksulluk ve deprem felaketinin yaratığı yıkım vardı. vardı. Emekçiler “Patates soğan güle güle Erdoğan” şeklinde sloganlar da attı.

1 Mayıs’ın gündemi yoksulluk


 

ABİDİN YAĞMUR


Mersin’deki 1 Mayıs kutlamaları sabah saatlerinde Millet Bahçesi yanındaki alanda kortejlerin toplanmasıyla başladı. DİSK’e bağlı işçi sendikaları ile KESK ve Birleşik Kamu-İş’e bağlı memur sendikalarında örgütlü emekçilerin yanı sıra Mersin Tabip Odası, TMMOB, Muhasebeciler Odası, Mersin Barosu, Tüm Emeklilerin Sendikası, 2021 Emekliler Sendikası, Halkevleri, Dersimler Derneği, Sözyüzü Dergisi, Tiyatro Agon, Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Mimoza Kadın Derneği, LGBTİ+ dernekleri üyeleri de kortej oluşturdu.

CHP, Yeşil ve Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi, Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi, Devrimci Parti üyeleri de kortej oluşturarak yürüyüşe katıldı.

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Mersin milletvekilleri Ali Mahir Başarır ve Alpay Antmen, milletvekili adayları Gülcan Kış, Talat Dinçer, Hasan Ufuk Çakır, Emre Yılmaz, Nursen Yücesoy Temizkan, Şerife Arıcı Yıldız da katılımcılar arasında yer aldı.

“DEPREMDE SADECE EVLER DEĞİL KURUMLAR DA YIKILDI”

 

Kortejlerin Cumhuriyet Alanına ulaşmasının ardından deprem felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlar ile işçi hakları mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına saygı duruşunda bulunuldu.

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına bir konuşma yapan Genel-İş Şube Başkanı Kemal Göksoy, “Yıkıcı bir felaket ve ardından tarihi bir seçim gündemiyle 1 Mayıs’ı kutluyoruz. Üzerinden geçen 3 aya rağmen depremin yarattığı enkaz öylece dururken işçiler, emekçiler dayanışmayla yaralarını sarmaya çalışıyor. Deprem felaketiyle, barınma ve beslenme hakkının, enerji, sağlık, iletişim eğitim ve ulaşım hakkının sermayenin çıkarlarına kurban edilişini, bunlar olmadan yaşamın ne hale geldiğini bir kez daha gördük. Bu depremle yıkılan sadece kentler olmadı devletin kurumları da çöktü. İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular, dar gelirliden alıp rantiyeye kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular; asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü evet memleketi bir şirket gibi yönettiler!  Bizi ayağa kaldıran dayanışmamız, birliğimiz, örgütlülüğümüz oldu” dedi.

 

“SERMAYE DOYMUYOR”

 

Tüm dünyada işçi sınıfı sayısal olarak hızla büyürken, ücretli emek yaygınlaşırken, üretenlerin toplumsal zenginlikten aldığı payın azaldığına işaret eden Göksoy, “Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm insanlık sermaye düzeninin bu ağır tahribatına ses çıkarmasın diye baskıcı rejimler destekleniyor. Halk iradesi ile seçilmiş Belediyelere kayyumlar atayarak seçilmiş siyasetçileri cezaevlerine atarak yetmedi her seçim döneminde özgür basın emekçilerini haksız, hukuksuz yere gözaltına alarak, halkın haber alma özgürlüğü engellendiği gibi çözümsüzlük dayatılmaktadır. Çözüm ancak Kürt sorununun kalıcı, demokratik bir yolla yasal statüye kavuşturulmasıyla olur” ifadelerini kullandı.

“HALKIN MECALİ KALMADI”

Türkiye ekonomisinin son 20 yılda bir arpa boyu yol alamadığını ileri süren Göksoy, “Üstelik masallar ve ninnilerle uyutulmaya çalışılan yoksul halkın artık açlık sınırının çok altındaki alım gücüyle uyumaya bile mecali kalmadı. Mızrak çuvala sığmıyor, Türkiye toplumunun sabır taşı çatlayalı çok oldu. Başarısız, bilimden ve emekten uzak bir ekonomi yönetimi halkı giderek daha da yoksullaştırırken kuru soğana bile muhtaç hale gelmiş olmamız muhteşem yüzyılımızı özetlemeye yetiyor. Sadece başkanlık rejiminin sonrasında, pandemide, ekonomik krizde ve depremde karşı karşıya kaldığımız hakikat belli: İnsanca çalışmamız ve insanca yaşamamız bir yana, hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzenle karşı karşıyayız” dedi.

 

“HER ŞEY ARTTI, MAAŞLARIMIZ YERİNDE SAYDI”

 

KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher de “Kapitalizmin yarattığı ekolojik yıkımın, patriyarkanın ağır sonuçları karşımıza deprem gibi afetlerde daha fazla ölüm ve yıkım, daha fazla yerinden göç, mültecilik, daha fazla açlık olarak çıkıyor. Zamlar, alım gücündeki erime hayatı yaşanılmaz kılıyor. Başta kadın emekçiler olmak üzere tüm emekçilere gittikçe daha güvencesiz bir çalışma yaşamı dayatılıyor. Ülkemiz her alanda Güvencesizler Cumhuriyeti haline geldi. Kadın işsizliği ve güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz, şiddet ve mobbing her geçen gün artıyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. Hiçbir dönemde olmadığı kadar yurt dışına beyin göçü yaşanıyor. İşçi cinayetlerinde adeta katliam yaşanıyor.  Her şeye zam gelirken artmayan, yerinde sayan tek şey bizim maaşlarımız! Bereket fışkıran topraklarımızda tarım, çiftçilik, besicilik adım adım bitirildi. Sanayiden sonra tarımda da bu iktidar döneminde dış sermayeye bağımlı hale getirildik. Ciddi bir gıda krizi ile karşı karşıyayız. Gerçekten de yiğidin kuru soğana muhtaç hale geldiği günlerden geçiyoruz. Bu karanlığı işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, gençler, Aleviler, farklılıkları, cinsel yönelimleri ret edilenler, kölelik şartlarında yaşayan göçmenler, sizler, bizler yırtıp atacağız. Bizleri karanlıktan çıkaracak olan işte bu 1 Mayıs meydanlarında açığa çıkan iradedir” ifadelerini kullandı.

“HESAP SORMAK İÇİN ALANLARDAYIZ”

 

1 Mayıs kutlamasında Mersin Kadın Platformu adına söz alan Günebakan Kadın Derneği’nden Ferruze Kapı da şunları söyledi:

“Şiddete, emek sömürüsüne, erkek egemenliğine, yoksulluğa karşı alanlardayız. Görünmeyen emeğimizi görünür kılmak için cinsiyeti ve cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa uğrayan, hor görülen, yaşam hakkı elinden alınan, şiddete maruz bırakılan kadınlar ve LGBT+’lar olarak alanlardayız. Acımız ve öfkemiz büyük. Çok büyük yıkımların, binlerce can kaybının yaşandığı 6 Şubat depreminin yaralarını saramayan, görevini yapamayanlardan hesap sormak için alanlardayız.”