Yapılan iş aynı, maaşlar farklı | Güney Gazetesi Mersin

Yapılan iş aynı, maaşlar farklı

Eğitim-Sen, tüm öğretmenlerin yoksulluk sınırının üzerinde maaş alması talebiyle eylem yaptı. Aynı dersleri işleyen normal öğretmenin 14 bin 200 lira, başöğretmenin ise 19 bin 500 lira maaş aldığını söyleyen Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, “Aynı işi yapan öğretmenler arasında bu kadar yüksek maaş farklılığının olduğu bir eğitim sisteminde eşitlikten, adaletten ve nitelikli eğitimden bahsetmek mümkün değildir” dedi.

Yapılan iş aynı, maaşlar farklı


ABİDİN YAĞMUR


 

Eğitim-Sen Mersin Şubesi, Öğretmenlik Meslek Kanununun yarattığı ayrımcılık ve eşitsizliğe son verilmesi, tüm öğretmenlerin yoksulluk sınırı üzerinde maaş alması talepleriyle eylem düzenledi.

Basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Şube Başkanı Mahmut Sümbül, “Yıllardır ekonomik, sosyal ve özlük haklarımıza yönelik taleplerimiz, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret taleplerimiz siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmektedir” ifadelerini kullandı.

 Siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin ve eğitim emekçilerinin, çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) üzerinden eğitim emekçilerine yönelik ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları hayata geçirdiğini savunan Sümbül, “ÖMK ile öğretmenler arasında halen var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenileri eklenmiştir” dedi.

 

“ÖMK ADALETSİZLİKLERİ DERİNLEŞİTİRDİ”

 

Yeni kanunla ‘uzman öğretmenlik’, ‘başöğretmenlik’ gibi yeni statüler yaratıldığını kaydeden Sümbül, “Türkiye'de aynı işi yaptıkları halde farklı statü ve maaş kaleminde çalışmak zorunda kalan, bu kadar farklı ve dengesiz ücretlendirme uygulaması yapılan ikinci bir meslek grubu bulunmamaktadır. ÖMK sonrasında, aynı işi yapan öğretmenler arasında ciddi ücret eşitsizlikleri ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

 

3 FARKLI MAAŞ UYGULANIYOR

 

Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Kariyer Basamakları Sınavı sonucunda 67 bin öğretmenin ‘başöğretmen’, 517 bin öğretmenin ‘uzman öğretmen’ unvanı aldığını, sınava girmeyen ve on yıldan az kıdemi olan öğretmen sayısının ise 400 binin üzerinde olduğunu kaydeden Sümbül, “Göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı bugün 12 bin 224 TL’dir.  Bir okulda aynı derse girip, tamamen aynı müfredatı işleyen ve 25 yıllık kıdemi olan üç öğretmenden kariyer basamakları sınavına girmeyen normal bir öğretmen yaklaşık 14 bin 200 TL; ‘uzman öğretmen’ 17 bin TL; ‘başöğretmen’ ise 19 bin 500 TL maaş almaktadır. Okullarda ‘başöğretmen’ ve ‘uzman öğretmen’ unvanı alan öğretmenler aynı derece ve kademede görev yapan öğretmenlerden daha yüksek maaş almaktadır. Örneğin 1. ve 2. derecede olan bir ‘başöğretmen’ aynı derece ve kademedeki diğer meslektaşlarından net 4 bin 944 TL; ‘Uzman öğretmen’ ise aynı derece ve kademedeki meslektaşından farklı bir iş yapmadığı halde net 2 bin 472 TL daha fazla maaş almaktadır. Aynı işi yapan, aynı müfredatı uygulayan öğretmenler arasında derece ve kademe farkı dışında göstermelik bir sınav üzerinden bu kadar ücret farkı olması adaletli bir uygulama değildir. Aynı işi yapan öğretmenler arasında bu kadar yüksek maaş farklılığının olduğu bir eğitim sisteminde eşitlikten, adaletten ve nitelikli eğitimden bahsetmek mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

 

 

“Yeni bir meslek kanunu yapılmalı”

 

Eğitim-Sen Genel Merkez yöneticisi Sinan Muşlu da sadece öğretmenlerin değil eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Eğitim Sen, 14 Mayıs seçimleri sonrasında oluşacak yeni hükümetten taleplerini şu şekilde özetledi: “ILO-UNESCO ortak metni olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’ni esas alan yeni bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.  Kamuda en düşük maaş yoksulluk sınırı üzerinde belirlenmelidir.   Mevcut ücret farkları derece ve kademe gibi kriterler dikkate alınarak, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi doğrultusunda düzenlenmelidir.  Kamuda maaşlar başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve demokratik hak ve özgürlüklerimiz siyasi iktidarın ya da Cumhurbaşkanı’nın insafına bırakılmamalıdır.  Sendikalarımızın ilk kurulduğu yıllardan bu yana temel talebimiz olan grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı yasal güvence altına alınmalıdır.”