ABİDİN YAĞMUR
Özgecan Aslan Barış Meydanında bir araya gelen Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, “Gezi umuttur, umut bitmez. Karanlık gider Gezi kalır” yazılı pankart açtı.
Burada platform adına açıklama yapan Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır, “Toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin açığa çıkarıldığı, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliğinin ortaya konduğu bir direnişin üzerinden tam 10 yıl geçti. Henüz geçtiğimiz günlerde sonuçlanan seçimlerde gezinin yarattığı değerler ayaklar altına alınmaya çalışıldı, Gezi üzerine yalanlar söylendi, Gezi mahkûm edilmeye çalışıldı. Tıpkı 14 ay önce Osman Kavala, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in haksız ve hukuksuz bir şekilde mahkûm edildikleri gibi. Geziye neden düşman olduğunuzu, onu neden mahkûm etmeye çalıştığınız çok açık. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz. Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz” dedi.
“GEZİ BARIŞÇIL VE HAKLI TEPKİNİN ADIDIR”
Gezi direnişinin bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketi olduğunu ifade eden Nesanır, “Hep birlikte konuşup karar vermenin, hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Her türlü şiddete karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır” ifadelerini kullandı.
“BİZİ YOK SAYARAK ÜLKEYİ YÖNETEMEZSİNİZ”
“Gezi’nin haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğunu asla unutmayacağız” diyen Nesanır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, ekoloji ve kadın hareketinin, LGBTİ+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki: Gezi eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur. Seçimlerde Gezi’nin yarattığı değerlere saldırmasına rağmen yüzde 52 ile seçimleri kazananlara da sesleniyoruz; Biz milyonlarca insanız. Bizi yok sayarak, bizi görmezden gelerek ülkeyi yönetebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz milyonlarca insan Gezi’den gücünü alan ve onun yarattığı değerleri sahiplenen toplumsal bir güç olarak ülkemizin emek, demokrasi, barış, özgürlük ve adalet mücadelesini bundan sonra da tüm gücümüzle sürdürme kararlılığında olduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz.”