ELVAN KONUK
Sadak isimli şiir kitabıyla tanınan ve birçok platformlarda eserleri bulunan Şair Gönül Demircioğlu, yazmaya başlama serüvenini okurlarımız için anlattı.
Okurlarımız için kendinizden kısaca bahseder misiniz?
G.D: 1987’de Kastamonu’da doğdum. Uzun yıllardır şiir ve çeşitli türlerde düzyazı metinler kaleme alıyorum. Yazdıklarımdan kimileri bazı dergilerde yayımlandı, halen de yayımlanmaya devam ediyor. İlk şiir kitabım Sadak 2021 yılında yayımlandı. İkinci şiir dosyam düzyazı şiirlerden oluşmakta olup şu an yayım aşamasında.
Yazma yolculuğunuz nasıl başladı? Hatırladığınız ilk şiir anınız nedir?
G.D: Varlığımın farkına vardığım yaşlardan beri en çok da okuyucu olarak edebiyatın içindeydim. Altı yaşımda anneme söylemek için ezberlediğim bir şiir vardı, “Anneciğim seni ben çiçeklerden, yemişten, sarı saçlı bebekten, canımdan çok severim. Gitme hep yanımda kal, beni kollarına al. Pembe gülden daha al yanağından öperim.” Benim değildi, bir yerden öğrenmişim ama şiir ezberlemeyi, söylemeyi sevdiğimi keşfettiğim ilk noktaydı.
Dokuz yaşımda yaşadığımız mahalledeki müezzin bir gün camiden çıkarken elindeki Yunus Emre’nin şiir kitabını bana uzattı, “Bunu oku bakalım. Duyduğuma göre şiir seviyormuşsun,” dedi. Aldım, günlerce okudum, anlayabildiğimce. Etkilenmiştim. Bitirdikten sonra ilk kez şiir okumayı sevdiğimi keşfettim.
On bir yaşımdayken okulların tatil olduğu bir gündü. Annem kurumsal bir iş yerinde aşçılık yapıyordu. Okul olmadığından ben de yanında gitmiştim. Yemekleri pişirirken radyoda Kral FM’i açıp dinlerdi. O dönemler yayın akışında “Kader Mahkûmları” diye bir program vardı. Orada, cezaevine girmiş kimselerin duygu dolu, şiirsel mektupları yakınları tarafından okunurdu. Sonra yakınlarının da onlara yazdıkları. Cezaevinin nasıl bir yer olduğunu yeni yeni öğreniyordum ve çocuk kalbime dayanılmaz gelmişti. Onu o kadar içselleştirmiştim ki, eve gittiğimde “Bu Mahpusluk Çekilir Dert Değil” diye ilk şiirimi yazmıştım.
Kitabınız Sadak’ın ortaya çıkış öyküsünden söz eder misiniz?
G.D: Sadak benim ilk gençliğimden itibaren yazıp biriktirdiğim, kendime sakladığım şiirlerden oluşan bir kitap. Bir karma kitap diyebilmemiz mümkün. Onda bir araya getirdiğim metinler farklı zamanlarda, farklı tekniklerle, farklı biçimlerde ele alınan şiirlerdi. Samimi bir dille ifade edecek olursam, Sadak benim için bir arayış kitabıydı.
“ARTIK TAMAMEN DÜZYAZI ŞİİRLER KALEME ALIYORUM”
Daha çok düzyazı şeklinde şiir yazdığınızdan söz ettiniz. Bu şiir türünden söz eder misiniz, bu türü sizin için ayrıcalıklı kılan nedir?
G.D: Sadak’taki şiirleri bilinç akışıyla kaleme aldım. Fakat o zamanlar elime makas alıp onları budayarak mısralara bölüyordum. Kendi yazma ritüelimi bilinç akışı üzerine kurduğumdan, zamanla buna yetişememeye başladım. Mısra beni kısıtlıyordu. Bu noktadan sonra da son şiir kalıbım, dilim kendiliğinden doğmuş oldu. Kendi şiir dünyamda yeni bir yola girdim. Artık tamamen düzyazı şiirler kaleme alıyorum.
Çeşitli dergilerde yayınlanmış şiirlerinizi görmekteyiz. Bu tür mecralarda bulunmak bir yazar için ne ifade eder?
G.D: Benim için ifade ettiği anlam, kendi şiirimi doğal haliyle kabul ettirmiş olmakla ilgili. Yani biraz daha öznel. Çünkü şiir dilimin, biçimimin ayrıklığı, uzunca bir süre ötelenmeme sebep oldu. Bir yerden sonra çıta kırıldı, ama oraya kadar inandığım türde ısrar ettim, vazgeçmedim. Yeni yeni yayımlandığı dönemlerde şiirlerimi “deneme” türü altında yayımlayan dergiler bile oldu. Çünkü onlara yabancı geliyordum. Şimdiyse pek çok dergide şiirlerim, öykülerim, denemelerim yer alıyor. Bu elbette keyif verici bir durum. Yazdıklarımın okuyuculara daha konforlu bir şekilde ulaşmasını sağlıyor. İster basılı isterse de dijital olsun edebiyata hizmet eden tüm mecraları bu bakımdan önemli buluyorum.
“ŞİİRİ PLASTİK SANATLARA DAHA YAKIN BULUYORUM, EN ÇOK DA RESME”
Edebiyat türleri arasında şiirin yeri hakkında neler düşünüyorsunuz?
G.D: Şiir edebiyat türleri arasında ayrık bir yere sahiptir. Düzyazı metinler açık denizde rotası belli gemiyse, şiir dalgadır. Hiçbir dalganın şiddeti diğeriyle kıyaslanamaz. Buna göre şiiri plastik sanatlara daha yakın buluyorum, en çok da resme. Düzyazı metinlerde bir cümlenin önündeki cümleyle ardındaki cümle arasında uyum aranır, bağ kurulur. Şiirdeyse şairin renkleri metaforlar, imgeler arasında sıçrar. Şiirin mısralarını uyumlayıp onunla bir şeyler anlatmaya kalkışırsak öyküye döner. Şiir vurup kaçmalıdır. Anlatmak değildir esas olan, kimde hangi imgeleri uyandırırsa odur.
Yeni kitap projeleriniz olacak mı?
G.D: Yeni kitap projem elbette var, hatta projelerim var. Zaman her şey için ayrı ayrı akıyor. Benim edebiyat yolculuğumda ne hızda seyredecek bunu henüz bilemesem de oldukça üretken bir zihnim olduğunu, yazmadan duramadığımı söyleyebilirim.