Mezitli’nin Tezenesi | Güney Gazetesi Mersin

Mezitli’nin Tezenesi

Alışkın değiliz. Orada bir belediye var: Borcu yok. Kredi kullanmıyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyor. İşçiye en yüksek ücreti ödüyor.

Mezitli’nin Tezenesi


Röportaj: Necdet CANARAN

 

Alışkın değiliz. Orada bir belediye başkanı var: Neşet Tarhan. Her şeye burnunu soktuğundan ölüm tehditleri alıyor, korumasız dolaşıyor. “Belediye başkanının koruması halktır” diyor, halkına güveniyor. Partili, muhalif her kesimden, her siyasi görüşten oy alıyor.

Başardığı projelerle Türkiye’de, Çin’de, İtalya’da dünya birinciliği dâhil 9 ödül topluyor.

 

Cemevlerinin ibadethane sayılması kararını, “Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan” anısına “Özgürlük Anıtı” yapılması kararını CHP, AKP, MHP ve İyi Partili üyelerin olduğu belediye meclisinden oy birliğiyle çıkartabiliyor.

 

ÇARŞAMBAYI PERŞEMBEYİ UNUTAN ADAM

 

Orada bir kent var, “Mutlu Kent” Mezitli. Orada bir belediye var, Mezitli Belediyesi.

Borcu yok. Kredi kullanmıyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyor. İşçiye en yüksek ücreti ödüyor. Gelir ve giderini “on yıldır, her ay” şehrin dört bir yanında ilan ediyor. Toplu Sözleşmede olmamasına rağmen işçisine, mevzuatta olmamasına rağmen emeklilere ikramiye ödüyor. Başardığı projelerle Türkiye’de, Çin’de, İtalya’da dünya birinciliği dâhil 9 ödül topluyor.

 

 

Alışkın değiliz. Orada bir belediye var. Orada Türkiye’nin “alışkın” olmadığı bir belediye başkanı, Türkiye’nin en deneyimli belediyecisi var: Neşet Tarhan.

“Siyaseten ayrımcılık yok” diyor… “Farklılıklarımız zenginliğimizdir!” diyor… “Bize iyi olmak yetmez, en iyi olmak yakışır.” diyor. Reel siyaseti sevmiyor. Çıkar odaklarına set olduğundan ölüm tehditleri alıyor, korumasız dolaşıyor. “Belediye başkanının koruması halktır” diyor, halkına güveniyor. Partili, muhalif her kesimden, her siyasi görüşten oy alıyor. 

 

*

 

Neşet Tarhan, Mersin’in en uzun boylu, 24 yıl Belediye Başkan Yardımcılığı yapmış, 10 yıldır Belediye Başkanlığı yapan Türkiye’nin en deneyimli belediyecisi.

Âşık Veysel gibi, “Uzun ince bir yolda…”

Âşık Reyhani gibi çarşambayı perşembeyi unutmuş hâlde

Şehrine âşık, şehrine sevdalı. Mezitli’nin gündüzünde, gecesinde dursuz duraksız ilerliyor.

Sahi ne demişti, Neşet Ertaş ne demişti: Aşkınan Çalışan Yorulmaz.

 

*

 

“Şuraya küçük, mutlu ağaçlar çizelim.”

Türkiye onu, “Resim Sevinci” programında, yarım saat içinde yaptığı doğa resimleriyle tanıdı.

Ressam Bob Ross, 52 yaşında lenfomaya yenilmeden önce 30 binden fazla resim yaptı.  Ross’un yaptığı resimlerin yüzde 91’inde ağaçlar vardı.

“Şuraya mutlu bir ağaç çizelim lafını neden bu kadar fazla duyduğumuz şimdi daha net anlaşılıyor.

 

*

 

“Şuraya mutlu bir şehir çizelim.”

Mersin ve Türkiye onu, “Mutlu Kent Mezitli” mottosuyla tanıdı, sevdi.

Mor, kadınların rengiydi. Mezitli’de jakaranda fidanlarını toprakla buluşturdu, 72 koruluk kurdu. Sonbahar ve ilkbaharda çiçek açan Jakarandayla çevre kirliliğini absorbe etti. On yılda bir metrekare yeşil alanı imara açmadı. Yeşil alan olan her yerin yüzde 99’unu değerlendirdi. Yeşil Mezitli yarattı.

“Mutlu Kent, Yeşil Mezitli” mottosu lafını neden bu kadar fazla duyduğumuz şimdi daha net anlaşılıyor.

*

 

Uzun lafın kısası “uzun” belediye başkanıyla uzun oturduk, uzun uzadıya konuştuk.

De haydi yolcu yolunda gerek…

De haydi, İKİMİZ KONUŞTU, BEN YAZDIM.

De haydi, “Mutlu Kent, Yeşil Mezitli” yolcusu kalmasın. Teker dönüyor, Neşet Tarhan anlatıyor…

 

 

 

Yeniden aday gösterilirseniz seçmen size neden oy versin?

Göreve geldiğimiz zamandan bugüne çok büyük değişiklikler oldu. Birkaç sloganımız vardı. ‘Bu kentin kimliği olması gerekir’ diyorduk. Mersin’in kimliğinin ne olduğu konusu hâlâ tartışılır ama Mezitli’nin sosyal dokusuna baktığımızda burası olsa olsa bir ‘kültür sanat kenti’ olur. Burada eğitim düzeyi Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Ekonomik düzey yüksek. Emekliler de yoğun olunca hâliyle kültür ve sanata ilgi çok fazla.

Bu nedenle pusulamız belli, nereye gideceğimiz belli. Kolay mı Kültür Sanat Kenti yapmak? On yılda mümkün değil. Uzun soluklu bir iş ama bir noktaya geldiğimizi zannediyorum. Daha çok emek harcamamız gerekiyor, kültür sanat kenti sürecini devam ettirmek gerekiyor.

İkincisi, ‘Mezitli’ye değer katacağız’ demiştik. Mütevazı değiliz, Mezitli’ye tahminimizin çok üzerinde değer kattık. On yılda, hakikaten baş döndürücü bir hızla değer kattık.

Üçüncü konumuz ise, “insanları mutlu etmek...”

 

Yeri gelmişken. Nazım Hikmet ‘Saman Sarısı’ şiirinde “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” diye sormuştu Abidin Dino’ya. Siz Mezitli’de mutluluğun resmini çizebildiniz mi?

İnsanları mutlu etmek kolay değil. Bunun birçok nedeni var. Bir zamana yayılması gerekiyor. Beş yılda, on yılda olacak iş değil ama insanların mutluluğu konusunda on yılda ciddi şekilde yol aldık. ‘Mutlu Mezitli’ diyoruz. Kentin otoban girişinde dikkat ederseniz Atatürk silüeti var. Çünkü bu kent Atatürkçü, Cumhuriyet değerlerine inanan insanlardan oluşuyor. Mersin tarafından girişinde ise bilboardda şu yazıyor: Özgürlük kenti, mutlu kent. Mezitli, özgürlüğün içselleştiği, insanların daha özgür yaşadığı bir kent. Bunu herkes hissediyor. Bu bir hayaldir belki ama biz bu yolda gidiyor ve önemli mesafe kat ettiğimize inanıyorum. Zaten, Türkiye’de çizilse çizilse mutluluğun resmi herhalde Mezitli’de çizilir.

 

“Biz bir aileyiz…”

 

Belediye başkanının görevi insanlar arasında sevgiyi, kardeşliği, tesis etmek ve kucaklayıcı olmaktır. Bu nedenle biz aile olmak durumundayız. Belediye başkanının önce çekirdek ailesi içinde huzurlu olması şart. Çemberi biraz büyüttüğümüzde belediye başkanının çalışanlarıyla, işçisiyle, memuruyla, yine aile ve huzurlu olması gerekir. Bunu da yaptık Mezitli’de. On yıl önce göreve geldiğimde belediyede kurumsal yapı yoktu. Belediyeden başka her şeye benziyordu açıkçası. Çalışanlarıyla, vatandaşa olan saygısıyla, kendi içindeki hiyerarşisiyle Türkiye’de örnek gösterilen bir belediye oldu. Huzurlu bir belediyeyiz.

Aile çemberinin üçüncü ve tabii ki en büyük halkası şehrin de bir aile olması gerekiyor. Belediye başkanının halkla beraber aile olması gerekiyor.

 

Partili ve muhalif diğer belediye başkanlarıyla da aile olabildiniz mi?

Seçildiğimde ilk ziyaretimi muhalif olan Toroslar Belediye Başkanı ve Akdeniz Belediye Başkanına yaptım. Sonra Tarsus Belediye Başkanımızı ziyaret ettim. Yenişehir Belediye Başkanı ve Tarsus Belediye Başkanımızla birlikte Büyükşehir Belediye Başkanımızı ziyaret ettik. Olması gereken bu. Sadece aynı partili belediye başkanları için söylemiyorum, farklı belediye başkanlarının da bu ailenin içinde olması gerekir. Merkezi idareyle yerel idareyi bu bağlamda birlikte düşünüyorum. Merkezi idareyle sıkıntılarımız oluyor ama bireysel ve iyi ilişkilerle birçok iş yapmış, hak eden insanlara teşekkür etmişimdir. Örneğin Devlet Hastanesinin yapımında ben de çaba gösterdim. Dönemin milletvekili Lütfi Elvan da çaba gösterdi, teşekkür ettim ve hastane inşaatı şu anda hızla ilerliyor.

Çalışma arkadaşlarıma şunu söylüyorum: Biz iyi belediyeyiz, başarılı belediyeyiz ama amacımız bu değil, ‘biz en iyisi olacağız.’

Çıtamızı yüksek tutuyoruz. Yirmi dört yıl belediye başkan yardımcılığım, 10 yıl belediye başkanlığım var. Bu kadar tecrübeden sonra bize iyi olmak yetmez, en iyi olmak yakışır.

İyi belediye olmamızdaki anahtar kelime “güven.” Eğer halk belediye başkanına güvenmiyorsa ne yaparsanız yapın, başarılı olma şansınız yok. İlk seçildiğimde demiştim ki ‘Bu belediye halkın belediyesi, Başkan da halkın başkanı olacak. Başkan herkesin belediye başkanı olacak.’

Biz haksız menfaat sağlamak isteyen kişilerin, grupların belediyesi değiliz, belediye başkanı da değiliz. Namuslu, siyasi düşüncesi, partisi ne olursa olsun herkesin belediyesiyiz. Şöyle söyleyeyim, 2014’te seçime girdiğimde yüzde 44 dört oy almıştım. MHP ve AKP’nin oy toplamı yüzde 50 idi.

2019’da seçime girdiğim zaman yüzde 57 oy aldım. Yüzde 13 artış oldu. Diğer taraftan MHP ve AKP ittifakı seçimde yüzde 36,5 oy aldı.

Neye bağlıyorsunuz bu oy geçişini?

Herkese ve diğer partilere de eşit mesafede durmamıza… Bu belediyeyi herkesin kendi belediyesi olarak görmesine bağlıyorum. 2024 seçiminde Türkiye’de de en yüksek oy alan belediyelerden biri olacağız.

 

“Kredi Kullanmadık”

 

Birçok ilkimiz var. Türkiye’de şu dönem için kredi kullanmayan belediye belki de yok. Biz hiç kredi kullanmadık. On yıldır, hiçbir gün bir kişiye ne çalışanımıza ne esnafa borcumuz olmadı.

Çalışanlarımızın maaşını, ikramiyesini zamanından önce ödüyoruz. Toplu sözleşmenin dışında da para ödüyoruz. Ayın 30’unda bütün işçilerimize 1000’er lira yılbaşı armağanı vereceğiz. Sendikanın böyle bir talebi yok.

Asgari ücretin çok üzerinde maaş ödüyoruz. Yeni asgari ücretin de üzerinde maaş vereceğiz. Türkiye’de de en yüksek ücreti ödeyen, hiç borcu olmayan ve hiç kredi kullanmayan belediyeyiz… Öz kaynaklarla nasıl belediyecilik yapılır, bunu gösterdik. Birçok belediyenin binası yok, biz Türkiye’de örnek gösterilen bir belediye binasına sahibiz. Ödül alan bir projedir belediye binamız. Zaten ‘en iyisini yapmak’ için kolları sıvadık, yaptık da.

Kız yurdu yapıyoruz, 306 öğrenci kapasiteli, yılbaşında bitecek. İkinci dönemde öğrencileri kabul edeceğiz. Mersin’de ve Türkiye’de örnek mimariye sahip. Burayı gönüllü vatandaşlarımız, hayırseverlerimiz yaptı. Şimdi bu da güvenden dolayı oluyor. Hayırseverlerimiz ayrıca üç tane de anaokulu yaptı. Şu anda dördüncüsü yapılıyor. Dört anaokulu, çocukların ders çalışması için kafe kütüphane, aktif yaş alma merkezleri, gençlik merkezi, yaşam merkezi… Bunların hepsi belediyeden bir kaynak çıkmadan yapıldı. Hayırseverlerimiz ve özellikle Berlin’deki kardeş belediyemiz de destek oldu. Mensup olduğum partinin dışındaki siyasi ideolojideki hayırseverlerden de destek aldık. Hayırseverlerimiz pandemi döneminde ve depremde de gerçekten büyük destek verdi. Bu desteği oluşturduğumuz güven nedeniyle aldık. Belediye bütçesine hemen hemen yok denecek kadar az külfetle 150 bin depremzedeyi en iyi şekilde ağırladık.

 

“Ölümle tehdit ediliyorum”

 

Anketlerde siyasetçilere “güven” çıkmıyor nedense!

Anketlerde görünen şu: Siyaset sevilmez, siyasetçi sevilmez. Belediye başkanı sevilmez, meclis üyesi sevilmez. Altını çizerek söylüyorum, ben de bu reel siyaseti sevmiyorum. Yetişme tarzım, öğrencilikten bu yana çizgim siyasetin daha temiz, daha düzgün olması için. Bu idealde mücadele etmek görevim, bunu yapıyorum. Tam başarılı olabiliyor muyum? Hayır. Ama ne kadar başarılı olabiliyorsam, ne kadar engel olabiliyorsam gücüm yettiğince sürdürüyorum… Bu mücadeleyi verirken ölümle tehdit ediliyoruz. Çünkü bazılarının çıkarına mani oluyorsunuz, engel oluyorsunuz. Bu da madalyonun arka yüzü.

Çocuklarla, kadınlarla fotoğraflarımız çekiliyor, güzel… Çocuklar çok seviyor, güzel… Emeklilerle oluyoruz, güzel… Gençlerle birlikteyiz, güzel ama madalyonun bir de arka yüzü var: Tehditler var, ölüm tehditleri var. Birçok olayla karşılaşıyorsunuz.

 

Çok tehdit aldınız mı?

Aldım, almaya da devam ediyorum.

 

Neden?

İnsanların menfaatine dokunduğunuz zaman rahatsız oluyor. Benim korumam yok. Yapım gereği sevmiyorum. Zaten koruma olmaması gerekir. Belediye başkanının koruması halk olmalı. Halk sahip çıkarsa kimse belediye başkanını tehdit etmeye cesaret edemez. Ben halkıma güveniyorum.

 

Ekonomi ve nüfus hareketleri nasıl Mezitli’de?

Bu sabah esnaf ziyaretinde dinledim, herkes yüksek kiralardan şikâyetçi. İş yeri ve konut kiraları çok yüksek. Maalesef yüksek kiralardan dolayı Toroslar’a, Akdeniz ilçesine göçler başladı. Bu iyi bir şey değil.

Tantuni, biliyorsunuz Mersin’in özel yiyeceğidir. Karı koca esnafımız işçilerin, öğrencilerin, vatandaşın dört ekmek sardırarak tantuni yediğini söyledi. İnsanımız ekmekle karnını doyuruyor. Bu, belediyelerin tek başına çözüm bulacağı konu değil.

İki yüz yirmi beş bin nüfusumuz var. Ocak ayında yeni nüfusumuz belli olacak. Yetmiş, seksen bin civarında kayıtlı ve kayıtsız Suriyeli var. Savaştan sonra Rusya, Ukrayna Moldovya gibi ülkelerden, Avrupa’dan çok sayıda insan geldi.

 

Mezitli’de 81 vilayetten yurttaşımız var. Kaçaklar, geçici sığınmacılar şunlar bunlarla adeta Birleşmiş Milletler şehri. Altmış dokuz millet yaşadığı söyleniyor.

Doğru. Bu anlamda 7 bin 200 seçmenimiz var. Bunun 5 bin 500 kadarı Suriyeli. Böylesi bir kent Mezitli. Hükümetçe, 40 mahallemizin beşinde yabancılara konut satışı yasaklandı.

 

İmar durumunu sorsam…

Merkez ve diğer ilçelerde imar planları tamamlanmış değil ama üç yıl önce Mezitli Belediyesinin imar planları tamamlandı. İmar planı olan yerde yatırım oluyor. Hani ‘İnşaat yatırım mı?’ derseniz, uzun bir konu, oraya girmiyorum ama Türkiye’de en fazla inşaat yapılan yerlerin başında Mezitli geliyor. Geçen yıl 250 ruhsat vermiştik. Bu sene 300’ü geçiyoruz. Diğer belediyelerde ruhsat diye bir olay yok çünkü planlarını tamamlamadı.

 

Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmasıyla dikkat çeken belediye başkanısınız. Bu yolda ilerleyecek misiniz? Nereye kadar? Neden?

Kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Aynen devam edeceğiz. İki konuda çok ciddi şekilde eleştiri geliyor:

“Kadınları çok şımarttınız. Muhtarları şımarttınız.” deniliyor.

Muhtarları niye şımarttık? Çünkü muhtarlar demokratik yolla, her ferdin iradesini ortaya koyarak seçtiği kişiler. Gerçek demokrasi oradadır. ‘Demokratik yolla gelen insanlara saygı göstermek gerekir’ diye muhtarlara önem veriyorum.

Birinci beş yılda “Öznemizi kadınlar oluşturacak” demiştik. Ciddi yol aldık, sürdürüyoruz. Türkiye’de ve dünyada sesini duyurdu kadınlarımız.

Biliyorsunuz, Türkiye’de nüfusun yüzde 52’si erkek, yüzde 48’i kadın. Bu oran tersinedir Mezitli’de, yüzde 52 kadın, yüzde 48 erkek. Bunun nedeni, ‘güvenilir’ kent olmasındandır. İnsanlar daha rahattır. Kadın tek başına yaşayabiliyor, sokağa çıkabiliyor Mezitli’de. Güvenli kent olmanın özelliklerinden birisi kadınlardır. Peki, kadınlar siyasette hak ettikleri oranda temsil ediliyor mu? Hiçbir yerde temsil edilmiyor.

 

Araya girebilir miyim? Vahap Başkan (Seçer), bir süre önce Yenişehir ve Mezitli’de kadın aday görmek istediğini dillendirdi.

Mersin, Türkiye’nin ilk kadın belediye Başkanı Müfide İlhan’ın şehri. Seçer, neden kendi koltuğuna da değil de sizin koltuklarınıza kadın aday önerdi?

Bu soruyu Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit’e de sormuştum. “Üzerinde konuşmaya bile değmez.” demişti.

Aynen, ben de öyle diyorum. Kadınlar hiç kimsenin bahşetmesiyle bir yere gelmemelidir, bunu savunuyorum. Kadınlar, kendi haklarını söke söke almalıdır. Şuna inanıyorum: Ekonomik yönden güçlenmedikçe kadınların siyasi yönden güçlenmesi mümkün değildir. Kırsal alandakilerin de temsil kabiliyeti olmalı. Meclislerde, belediyelerde, muhtarlıklarda ve parlamentoda. “Hayalin nedir?” diye soruyorlar bazen, “Türkiye’de kadınlar parlamentoda hak ettiği yeri bulursa, kırsal alandaki kadınlar da tarımın sorunlarını haykırabilirse o kürsüde hayalim gerçekleşmiş olur.” diyorum. O nedenle kadınlara önem veriyorum. Çocuklara önem veriyorum. Anaokulundan başlayarak, bağışları yapılan anaokullarımızın protokolünde şöyle bir hüküm vardır: “Bu anaokulunda çalışan öğretmenler de dâhil çocukların eğitiminde Atatürkçü çizgi, Atatürk devrimleri ve Cumhuriyet değerleri ön planda alınacaktır. Bunun aksi olması halinde bu protokol geçersizdir.” diyoruz.

On yıl önce 9 yaşında olan çocuk bugün 16 yaşında ve iki sene sonra seçmen olacak, ülke yönetiminde söz sahibi olacak. Cumhuriyetçi, demokrat aydın çocuklar yetiştirmeliyiz ki Türkiye’nin yarınlarına gelecek olan kadrolar düzgün olsun.

 

Bizim birinci öznemiz kadınlardı, ikinci öznemiz çocuklar oldu. Belli bir yol aldık. Çok önemli bir konu da emekliler. Emeklimiz çok olduğu için onlara yönelik de projelerimiz oluyor.

Engelliler de önemli bir konu ama bütün engellilere yetecek devlet gibi gücümüz yok. Hepsine el uzatmamız zor. Birinci dönem down sendromluları aldık, kamuoyunun gündemine taşıdık, bu farkındalığı anlattık.

İkinci dönemimizde otizmlileri ele aldık. Otizm Köyü yaptık.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı dolayısıyla 29 Ekim’de Mezitli'deki emeklilere biner lira ikramiye verdik.

Şu anda devam eden bir projemiz var. Açtığımız mağazada ihtiyaç sahibi herkesin kışlık kıyafetini A’dan Z’ye ücretsiz olarak karşılıyoruz. Mezitli’de ikamet eden tek kişi kalmayacak, “Benim ayakkabı almaya param yok. Çocuğuma mont alamıyorum” demeyecek. Hepsi yeni ve hepsi çok kaliteli giyim eşyasıyla dolu, çok büyük bir mağaza açtık.

 

Kaynağı nasıl sağlayacaksınız yine gönüllülerden mi?

Evet, belediyeden hiçbir kaynak ayırmadan yapıyoruz. Yurt dışından gelen destekler de var. Mezitli’de ikamet eden emeklilerimize biner lira verdiğimiz söylemiştim. Önümüzdeki süreçte, -görevde olmamız hâlinde- bunu sürdürülebilir kılıp her ay, belli bir rakam vermek istiyoruz. Çünkü emekliler, belediyelerin gerçekten el uzatması gereken bir kesim. Devlet beş bin lira veriyor. Belediyemiz bin lira veriyor. Bunu şunun için yapıyoruz. “Duyun” diyoruz diğer belediyelere ve hükümete. Biz bir ilçe belediyesi olarak bin lira veriyorsak devlet emekliye beş bin lira değil daha çok vermeli. Buna dikkat çekmek için yapıyoruz. Yoksa bu paranın sembolik olduğunu biz de biliyoruz. Devlet daha fazla el uzatsın istiyoruz. Belediyeler artık o klasik söylemle yol asfalt, kanalizasyon, park, spor alanı yapan belediyeler olmaktan çıkmalı. Bu yaptığımız barışı sağlayacak, şehirde sevgiyi sağlayacak.

Şunu da belirteyim, yeni yılda belediye meclisimizde karar alacağız. SMA hastalarına, down sendromlulara, otizmlilere, lösemi hastası olanlara yine ekonomik yönden destek vereceğiz.

 

Diğer belediye başkanları da dikkat çekiyor barış konusuna.

Kürsüde söylenene değil uygulamaya bakmak gerekiyor. Şeffaflığı da herkes söylüyor. Belediyelere sorarsanız hepsi şeffaftır. Bir tane belediye yoktur ki Türkiye'de, her ay gelir ve giderini şehrin muhtelif yerlerinde ilan etsin. On yıldır her ay ilan ediyoruz.

 

Örnek alan oldu mu?

Ovacık Belediyesi tek kalemde yaptı, bir bez pankart astı sadece. Küçük bir yer tabii ki.  Bir de Mudanya Belediyesi örnek aldı bildiğim kadarıyla.

 

Bu riskli bir iş mi?

Bana göre riski yok. Kendine güvenen bunu yapar. Evrensel olarak şudur: Belediyeler sorgulanır olmalı. Belediye başkanları de sorgulatabilir mekanizmayı yaratmalı, kendini sorgulatabilmeli. Ben bunu yaptım, “Gel beni sorgula” diyorum. Gelirim orada, harcadığım yer orada, gel benden hesap sor.

 

Yani bu anlamda yalnızsınız, örnek alan yok.

Yalnızız. Katılımcılık konusunda da yalnızız. Biz birçok projeyi mahalleliye sormuşuzdur. Birçok projede referandum yapıp halka sorduk, oylamayla karar aldık. Katılımcılık böyle olur.

Önümüzdeki süreçte yapacağımız işlerden biri şu: Uyuşturucu kullanımı ülkemizde çok yaygın. Mersin ve Mezitli’de de yaygın. Göç ve işsizlikle beraber en kolay para kazanma yolu bu oldu. Bizim asli görevimiz olmamasına rağmen sonuna kadar bu konuda mücadele edeceğiz. Herkesin buna dikkat çekmesi gerekiyor. Merkezi Hükümeti de bu konuda yönlendirmeye çalışacağız ki burada uyuşturucu kullanımı ve ticaretini yapanlar azalsın.

 

Toplum tehlikenin farkında mı?

Farkına vardıracağız. Bazı şeylerin altını çizmek gerek. Aileler çocuklarının uyuşturucu kullandığını -bildiği hâlde- kabullenmek istemiyor. Toplumda böylesine bir şey var, maalesef.

 

Halının altına süpürülüyor yani.

Evet, bu konu onlardan biri. Diğeri, intihar olayı çok. Türkiye’de de çok, Mersin’de de çok. Bunun eğitimle, ekonomik durumla hiç ilgisi yok. “Eğitimsiz insan veya ekonomik sıkıntısı olan, işsiz insan intihar ediyor.” diye bir şey yok. Tam tersine. İyi okullarda okumuş, üniversite mezunu çocuklarımızda da intihar olaylarına rastlıyoruz maalesef. Bu çok önemli bir konu. Belediyeler, “Bu benim işim değil.” dememeli. Her zaman şunu söylüyorum: Belediyeler her şeye burnunu sokmalı. Ama her şeye burnumuzu sokturmuyorlar. Mesela Orman Bakanlığı “Davultepe’deki 100. Yıl Plajına sen giremezsin.” diyor bana.“Sen ruhsat vermezsen ben veriyorum” diyor. Ben ruhsat vermiyorum, Çevre Müdürlüğü ruhsat veriyor, iş yerlerinde ve inşaatlarda bunun önü açıldı. Oysa, bir kentte ne olup bitiyorsa sorumluluk belediye başkanında olmalı.

On yıllık görev süremde yapamadığım bir tane konu var, katılımcı bütçeyi yapamadık. Katılımcı bütçe dünyada örnek alınması gereken bir uygulamadır.

 

Nedir katılımcı bütçe?

Genel katılımcılığın içerisinde, belediyenin hazırladığı bütçede vatandaş da söz sahibi olsun istiyoruz. Bütçenin belli bir oranı için sivil inisiyatiflere, muhtarlıklara diyeceğiz ki “Siz ne istiyorsanız onu yapalım, adını siz koyun.”

 

Bunun için Meclis kararı mı gerekiyor?

Hayır, gerekmiyor. İdari inisiyatifle yapacağız. Bütçe meclisten çıkacak ama biz belli bir oran üzerinde halkın karar vermesini sağlayacağız. Bu oranı kademe kademe arttırmak, halkın istemediği bir şeyi yapmamak gerekir. Zamanında Mersin’de halka sorulmadan yapılan birçok yatırımın yıkıldığını gördük. Bu para vatandaşın parası, halkın parası, halkın parasıysa buna halk karar vermeli.

Bir diğer konu… Pandemi ve deprem olayı insanların yaşam, fiziki barınma tercihini değiştirdi. İnsanlar artık apartmanda değil müstakil, bahçeli evde oturmak istiyor, tercihler değişti. Ayrıca arsa, inşaat maliyetleri yükseldi. Eskiden “orta direk” vardı. Orta gelir grubu diye bir şey kalmadı.

Arkadaşlarım yeni yerleşim alanları konusunda, kırsal bölgelerde tek kat ve iki kat olacak şekilde planlama çalışması yürütüyor.

Konut arzı için arsa arzı sunacağız. Öngöreceğimiz projelerle daha düşük maliyetli konut yapılması ortamını sağlayalım istiyoruz. Diyoruz ki, “Bu şehirde orta, düşük ve yüksek gelir grubundaki insanlar komşu olsun.” Bu gruptakileri komşu yapmamız lazım, bloklaştırmamak gerekir. Çöküntü alanları yaratmamak gerekir. Sosyal devletin yapması gereken budur. Kentsel dönüşüm projelerinde dikkat ederseniz çöküntü alanları yaratılıyor. Bakıyorsunuz yine bölge insanı orada oturuyor. Oysa o bölgede farklı gelir grubundaki insanlar da oturmalı. Yani komşuluk ilişkilerini oturtmak gerek.

Aynı mahallede farklı gelir grubundan insanların çocukları aynı parkta beraber oynamalı. Aynı kütüphaneye gidip ders çalışabilmeli, aynı kültür merkezinde aynı tiyatroyu, sinemayı izlemeli. Bunlar çok önemli konular. Barınma sorunu ve çöküntü alanlarının olmaması, varoş yaratılmaması gerek. Mezitli’de gecekondu yok. Gecekondu kavramı diye bir şey yoktur. Burada varoş diye bir şey yoktur. Bu konuda iddialıyız.

Yenişehir’de, Akdeniz’de, Toroslar’da hâlâ imar planı tamamlanmayan birçok bölge var. Plan yapılmadığı zaman yatırımcı gelmez. Mersin limanıyla, demiryoluyla, karayoluyla Ortadoğu ülkelerine yakınlığıyla lojistik anlamda, ihracat anlamında artıları olan bir şehir. Fakat bu artı özelliğe paralel yatırımcı çekemiyoruz Mersin’de büyük yatırım yok. Üretime dönük yatırım yok, istihdama dönük yatırım yok ki işsizlik azalsın.

Ben 1980 yılında geldim bu kente. İki tane önemli büyük yatırım biliyorum. Kırk üç yılda bir Kromsan bir de Paşabahçe. Son yıllarda Organize Sanayide bazı şeyler başladı ama yeni yatırımcı getiremiyoruz şehre, yabancı yatırımcıyı çekemiyoruz. Kentimizi iyi pazarlayamıyoruz.

 

Sorun siyasetçilerde. Bir araya gelmiyor, gelmek istemiyorlar.

Hep şunu söylüyorum, farklı siyasi partiden olan insanların, milletvekillerinin konsensus sağladığı hiçbir konu yok mu? Beş yıllık görev sürelerinde herhangi bir konuda uzlaşsalar Cumhurbaşkanına yaptıramayacakları hiçbir iş yoktur. Mersin’de yıllardır farklı siyasi parti partilerden milletvekilleri bir araya gelip ortak bir projeyi savunabilmiş değil.

Bakın, 1980’den bu yana sadece iki yatırım söyleyebildim. Oysa Mersin’in dünyadaki görüntüsü çok iyi. Küresel ısınmanın da etkisi var tamam ama ocak ayında denize giriyorsunuz. Yirmi dakikalık mesafede baharı da yaşıyorsunuz kar görebiliyorsunuz. Böyle bir iklim dünyada çok az. Tarım arazilerimiz gerçekten birinci sınıf tarım arazisi.

 

Yani Mersinliler Mersin’e sahip çıkamamış ve hâlâ anlayamamış Atatürk’ü.

Çok daha anlamlı hâle geldi bu söz. Sahip çıkamıyoruz. Yurt dışında da anlatamamışız bunu. Oysa belediye başkanlarının görevlerinden birisi yurt dışında kenti pazarlamaktır, kenti anlatmaktır. Anlatmalıyız ki buraya yatırımcı gelsin.

Bize mesela yabancı televizyoncular geliyor, tanıtıma etkisi oluyor. Rusya’da Mezitli anlatılıyor, Çin’e gittik, ödül aldık. Çin’de, İtalya’da, Fransa’da Mezitli bayrağını, Türk bayrağını meydanlara astırdık. Dünya birincilikleri aldık. Kentin tanıtımına önemli katkı sunduk. Belediye başkanların temel görevlerinden birisi bu olmalı. Kenti pazarlamak derken kenti toprağıyla birilerine satmak değil istihdama dönük, üretime dönük yatırımları teşvik etmek, kenti çekim merkezi hâline getirmektir görevimiz.

 

Ne olsun, ne olmasın istiyorsunuz Mezitli’de?

Mezitli insanı naif, çevreye çok duyarlı, sakinliği seviyor, sessizliği seviyor. Biz ve Mezitli Belediye Başkanı olarak ben, Mezitli’de bacasından duman tüten sanayi istemiyoruz. Sanayiye karşı olduğumuzdan değil. Burası kültür sanat kenti, adını koyuyoruz. Küçük sanayi olabilir, tarım olur burada ama bacasından duman tüten sanayi olmaz. Çevre konusunda son derece duyarlı bir kenttir Mezitli. Sakin göründüğüne bakmayın, zamanı geldiğinde, yeri geldiğinde son derece dirençlidir. Ben de öyleyim. Zaten belediye başkanlarıyla halkın karakterinin uyuşması gerekiyor. Esas itibariyle farklı karakterdeki belediye başkanıyla halkın uyumsuz olması başarısızlık getirir. Mezitli halkıyla uyum sağlamış durumdayız. Onlar beni tanıyor, neye sinirleneceğimi biliyor. Kırmızı çizgilerimi ezbere bilirler.

 

Mezitli halkı size bir dönem daha “devam” der mi?

Bugün sabah sokakta bir yurttaşımız “Başkanım Mezitli sizinle güzel” dedi. Güzel bir slogan, hoşuma gitti. Halkın şahsıma teveccühünün fazla olduğunu biliyorum. Geçen seçimde yüzde 60 hedef koymuştuk, yüz 57’de kaldık. Bu sefer hedefimiz yüzde 70. Hedefi tutturacağımıza inanıyorum.

Marjinal düşüncesi olanlar hariç her partiden seçmenin benim anlayışımdaki belediye oy vereceğine inanıyorum. Ben AKP’liden, MHP’liden, İyi Parti’liden hepsinden oy alırım buna inanıyorum.

Anayasanın temel ilkelerini kabul etmeyen, legal olmayan, illegal kazanımları düşünen, illegal kazanç kapısı düşünen birtakım yuvalanmalar bizim dışımızda. Bunun dışında herkesin güvene dayalı politikamıza oy vereceğine inanıyorum.

 

“İyi ki şunu yapmışım dediğiniz, beğendiğiniz, başarılı bulduğunuz ve/veya başarılı bulunan hizmetiniz nedir?” diye sorsam.

Hepsini iyi ki yapmışım diyorum çünkü ne yaptıysam hepsini seçerek, severek, isteyerek yaptım.

 

Keşkeniz var mı?

Bir tane var, 10 yılda bir tane keşkem var.

 

Nedir o?

Sahile Kültür Merkezi yapacaktık. Maalesef hiç tahmin etmediğimiz çevreler, kışkırtarak kültür merkezi yapılmasına karşı çıktı. Oysa doğru yer orasıydı. Kültür Merkezini arka planda bir yere yaptık. “Keşke direnseydim” diyorum. Keşke oylama yapsaydım. Oylamada inanıyorum ki halkın yüzde 90’ı oraya kültür merkezi yapılmasını isterdi. Burada bir keşkem var.

 

Pişmanlık var mı?

Pişmanlık var. Ama maalesef tüm siyasi partiler, tırnak içinde söylüyorum, bu konuda birleşebildiler. Bu çok enteresan. Maalesef bazı insanlar menfaatleri olduğu zaman siyasi düşüncesi ne olursa olsun birleşebiliyor. Orada bunu yaşadık. Aklınızın almayacağı insanlar kültür merkezine karşı çıktı, tahmin etmeyeceğiniz insanlar.  

 

Sembol Hanımdan destek aldığınız konular var mı?

Tabii ki, kadın hareketine büyük destek veriyor. Onun telefonu da herkeste var.

 

Mutfakla arası nasıl Sembol Hanımın, iyi yaptığı bir yemek var mı?

Mutfakta ne çok iyi, ne çok kötü ama Sembol Hanım humusu güzel yapar.

(Şerh düşüyorum bu sözünüze. Tatmadım ki “güzel yapmış” diyeyim…)

 

Peki sorulmasını bekleyip de sorulmayan ne kaldı? Siz ne sorardınız kendinize?

Kitap yazma moda oldu biliyorsun, herkes yazıyor veya yazdırıyor.

Uzun yıllar devlette, belediyede çalıştım. Diyorlar ki “Bu kadar belediye başkanıyla çalıştın, iyi kötü anıların oldu. Bunları yazmayı düşünmüyor musun?”

Düşünüyorum ama senin gibi mizah kabiliyetim yok, bunu mizah diline dökerek anlatmak gerek. Normal dille anlattığımız zaman biliyorsun Necdet, kimse anlamıyor artık. Demek ki bunu mizah diliyle anlatmak gerekiyor.

 

Şunu da sorayım. “Bu ülkede dört şey olmayacaksın: Kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı” demiş Yaşar Kemal “Yılanı Öldürseler” kitabında... “Kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı” başlıklarında neler yapıldı Mezitli’de?

Kadın Pazarı yaptım, gerçekten çok faydası oldu. Üreticiden tüketiciye daha ucuza taze sebze ve meyve ulaşması sağlandı bu yolla. Kentteki üretici kadınlarla tüketicilerin entegrasyonu sağlanmış oldu. Şimdi tüketiciler, kadınların köylerine gidip onların sofrasında oturuyor, yemek yiyor. Kadınlarımız araba aldı, ev aldı, iyi de kazanıyor. Özgüven geldi. Her şeyin ötesinde kadınımız “Çok mutluyum” diyor, “çünkü artık aldığım arabanın kapısını bana kocam açıyor.” diyor. Ne güzel, çok anlamlı. Kadınlarla böylesine yol aldık. Çocuklara yatırımı çok yapıyoruz, severek yapıyoruz. Anaokullarına önem veriyoruz. Kız çocuklarımıza, gençlerimize önem veriyoruz.

Gönüllü dernekler, sivil toplum kuruluşları ve kişilerle 72 tane jakaranda koruluğu yaptık. Altını çizdiğim bir konu var. Bakın on yılda bir metrekare yeşil alan, bir metrekare belediye hizmet alanı imara açılmamıştır bu şehirde. İmarlı yerlerde bir metrekare inşaat artışı sağlanmadı. Bu çok önemli, iddialı bir söylemdir ve belediye meclisimizdeki kararlar oy birliği ile çıkmıştır.

Yeşil alan olan her yerin yüzde 99’unu değerlendirdik. Bu jakaranda korulukları mor renkli çiçek açar. Sonbahar ve ilkbaharda çevre kirliliğini absorbe eder. Kadınların rengidir mor o nedenle tercih ettik.

Şimdi her sonbahar ve ilkbaharda Mezitli’de her yer mor renge bürünüyor. Bunu niye yaptık? Yarınlarda bir başkası buraları imara açmasın diye. Yeşil bir Mezitli oldu. Kişi başına düşen yeşil alan miktarını çok arttırdık.

Yanı sıra, Cemevlerinin ibadethane sayılması konusunda oy birliğiyle karar alan Türkiye’de ender belediyelerdeniz. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan anısına Özgürlük Anıtı yapılması kararı belediye meclisimizden oy birliğiyle çıktı. Bunu başka belediyede bulamazsınız. Çünkü diğer partili meclis üyeleri de bize güveniyor. Bana güveniyor, belediyeye güveniyor. “Bu belediye yanlış yapmaz, bu başkan yanlış yapmaz” diyor.

 

Antik liman kentinde kazılar durmuş. Neden?

On yıllık görevimde yeterince ilerleyemediğimiz konulardan birisi bu. Her ne kadar bizim görevlerimiz arasında olmasa da ben bunu görev kabul ettim ve gündeme getirdim.

 

Belediye her şeye burnunu sokmalı demiştiniz, bu da onlardan biri mi?

Evet, işte bu da burnumuzu soktuğumuz konulardan biri. Ay’a ayak basıldığında ilk kratere şair, filozof, matematikçi Aratos’un adı verildi. Aratos’un anıt mezarı Mezitli’de, bir bahçenin içindeydi. Bunu ortaya çıkardık. Devlet yılda 70 bin, 80 bin lira civarında para veriyor. Bu parayla bu kazılar olmaz. Herkese çağrı yaptık ama maalesef bu çağrıya gereken cevabı alamadık. Teşekkür etmesini de biliriz: Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Ticaret Borsası ve Mersin Deniz Ticaret Odası ve MIP dışında hiçbir kurumdan destek almadık. Resmi kurumlardan, hiçbir kişiden, dernek veya sivil toplum kuruluşundan destek almadık.

Destek aldığımız kuruluşlar devletin verdiğinden fazla verdi, destek oldu ve çalışmalar biraz hareketlendi. Geçen yıl MIP’ten ekonomik destek aldık, bu yıl alamadık. Pompeipolis’teki sütunlu bölümde bir miktar kazı oldu ama daha yapılacak çok iş var. Aratos’un mezarı bitti, projesi de bitti, restorasyonu kaldı yapılacak. Antik liman üzerinde çok duruyoruz. Antik limanın batı mendireğindeki çalışmaları bu sene başlattık. Akdeniz’de kalıntısı olan tek antik liman. Mezitli, tarihte Romalılar, Yunanlılar zamanında çok işlevi olan bir kent, esir ticareti de olmuş, ticaret de olmuş burada. Liman şu anda toprakla kapanmış durumda. Limanın içinde bir de anıt var. Kazılar tamamlanırsa o anıt da ortaya çıkacaktır ayrıca içerisinde batık gemiler olduğu söyleniyor, tespit edildi. Kazıların tamamlanması kentin yurt içinde ve yurt dışında tanıtımı, pazarlanması anlamında çok önemli. Aratos’un adını gündeme getirdiğimizde İtalya’dan, Amerika’dan bilim insanları bana teşekkür etti. Antik liman ortaya çıkarsa dünya duyacak. Mezitli’de hâlâ birçok yerde inşaat yapıldığı zaman alttan mezar çıkıyor, tarihi eser çıkıyor. Aslına bakarsanız bu şehir yok edilmiş aynı Tarsus gibi Mezitli’de de maalesef eski uygarlığın üzerine şehir kurulmuş, o zenginlik yok edilmiş. Bu kültürel zenginlik dünya mirasımızdır. Bu zenginliğin ortaya çıkarılması gerekir ama Kültür Turizm Bakanlığı’nın verdiği yetmiş, seksen bin lirayla bu iş olmayacaktır. MIP’ten -ki kendi konusudur- antik liman konusunda daha duyarlı olmasını bekliyoruz-. Yani bunu da istiyorum açıkçası MIP’ten. Şikâyetçi olduğumuz konulardan birisi kentte para kazananlar, şahıs veya kurumlar maalesef cimri davranıyorlar. Valimize de bunu defalarca söyledim. Oysa bu kentte kazananlar kazançlarından bir miktarıyla kente geri dönüş yapmalılar. Necdet, senin aracılığınla sesleniyorum: MIP’in antik limana destek vermesini beklemiyorum onların görevidir diyorum, aslında onların görevidir bu!

 

Bitiriyoruz. Final cümlenizi alayım.

On yıldır ne şahsımın ne bir meclis üyemizin, ne bir çalışanımızın, ne belediyemizin yargısal tek bir şeyi yok. Onun için her yerde diyorum alnım açık, başım dik.

Kırmızı çizgim şudur: Mezitli Belediyesi’ne rüşvet giremez! Net söylüyorum, Mezitli Belediyesi’nde hizmette“siyaseten ayrımcılık” yapılmaz. Farklılıklarımız zenginliğimizdir!