ELVAN KONUK
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Mersin Şube Başkanı Dr. Sinan Cani Mersin’in hava kirliliği raporunu paylaştı. Mersin’de Yenişehir, İstiklal, Akdeniz, Toroslar, Huzurkent, Silifke ve Tarsus olmak üzere 7 adet hava kalitesi ölçüm istasyonu olduğunu belirten Can, “Partikül madde 10 ve partikül madde 2.5 standart değerlerine göre Mersin’in 2023 yılı kirli hava gün sayısını ortaya koyduk. Ulusal ve Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin mevzuatlarına baktığımız zaman partikül 10 değerinin 50 mikrogram/metreküp olduğunu görüyoruz. Aslında partikül madde 10 değeri hem Avrupa hem Türkiye’de aynı sınır değerlerine tekabül geliyor. 50 mikrogram bölü metreküpün üstünde olan günler kirli hava olarak görülmektedir. Partikül madde 2.5 değeri dediğimiz aslında kanserojen olan insan sağlığını doğrudan etkileyen ve ölümcül sonuçlara neden olan kirlilik kaynağında ise hem Avrupa’da hem de Türkiye’de belirli bir sınır, limit değeri yok. Eğer sınır değerimiz yoksa ölçülen her değer kirli gün olarak karşımıza çıkacaktır” dedi.
“AKDENİZ’DE 251 GÜN KİRLİ HAVA SOLUDUK”
İstasyonlarla ilgili ölçüm verilerini paylaşan Can, “Akdeniz, Huzurkent, Tarsus, İstiklal, Taşucu, Toroslar ve Yenişehir’de partikül madde 10 değerine bakıldığı zaman Akdeniz’de toplamda 365 günün 301 günü ölçüm yapıldı. 301 günün 251 günü kirli hava solumuşuz. Huzurkent’te 340 gün ölçüm yapılmış bunun 101’inin kirli gün olduğunu görüyoruz. İstiklal’de 260 gün ölçüm yapılmış bunun 241 günü kirli hava solumuşuz, bu çok önemli bir veri. Tarsus’ta 155 gün, Taşucu’nda 28 gün, Toroslar’da 77, Yenişehir’de ise 122 gün partikül madde 10 değeri için kirli hava soluduğumuzu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Partikül madde 2.5 değerinin ise sadece Akdeniz, Huzurkent, İstiklal ve Tarsus istasyonlarında ölçülebildiğini söyleyen Can, bu sonuçların hayati olduğunu ve tüm ilçelerde ölçülebilmesi gerektiğine dikkat çekti. Can, “Partikül 2.5 değerinde Akdeniz’de 176 gün ölçüm yapılmış, Huzurkent’te 325 gün ölçüm yapıldığını, İstiklal’de 273 gün, Tarsus’ta ise 316 gün ölçüm yapılıp tamamının kirli olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
Hava kalitesinde geçmişten günümüze azalma olduğunu dile getiren Can, “Partikül 10 değeri için kirliliğin artan bir ivmeyle gittiğini ve her yıl arttığını söyleyebiliriz. Ölçüm yapılmayan gün sayısının fazla olduğunu, özellikle şehrin merkezinde İstiklal istasyonunda partikül madde 10 ve partikül madde 2.5 değerinin yıllara baz alarak arttığını söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
“TEMİZ ENERJİ KULLANIMI ARTTIRILMALI”
Hava kirliliğinin önlenmesi için alınabilecek tedbirleri sıralayan Can, “Temiz enerji kullanımı artırılmalı, yenilenebilir enerji kullanılmalıdır. Ulaşım için toplu taşımanın arttırılması, hızlı konforlu, ucuz ulaşımın desteklenmesi, kirletici vasfı yüksek yaşlı araçların trafikten çekilmesinin sağlanması gerekmektedir. Atık yönetimi oldukça önemlidir. Bunlar doğru yönetildiği takdirde yine bir enerji tasarrufuna gidileceği ve daha az hava kirleticilerine sebep olabileceğini söyleyebiliriz. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde kömür kullanımının azaltılması, evlere kömür yardımı yerine doğalgaz altyapı ya da kaynak yardımının yapılması gerekmektedir. Isınmada verimlilik sağlanması için bina yalıtımının kontrol edilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“BÖLGE KARANTİNAYA ALINMALI”
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında meydana gelen toprak kayması ile ilgili konuşan Sinan Can, madende kullanılan kimyasallar nedeniyle araştırılma yapılması için bölgenin karantinaya alınması gerektiğine dikkat çekti.
Altın madenciliği faaliyetlerinin çevre ve insan sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu vurgulayan Can, “’Öncelikle canlı yaşamı’ diyerek göçük altında kalan çalışanlarımızı umutla bekliyoruz. O bölge Türkiye’nin coğrafi ve ekolojik özellik açısından en nadir bölgeleri arasındadır. Dünyanın sayılı kanyon alanlarından biri o bölgededir. Aynı zamanda Fırat nehri yanından geçmektedir. Bu bölgenin yanına böyle bir maden ocağının yapılması son derece kritik ve sorunlu bir yatırımdır. Bir toprak kaymasını bile önleyemedik. Bile diyorum, çünkü en basit, en çevresel anlamda yönetilebilecek olan bir nokta. Orada siyanür ve sülfürik asit kimyasallarıyla işlem yapıldığını biliyoruz. Toprak kaymasının önlenemediği bir noktada ölümcül olan kimyasallardan kaynaklı yaşanabilecek bir sorunda bunu düşünmek bile istemiyoruz. Oradaki toprağın Fırat nehrine doğru kayması demek noktasal olan bir kirliliğin çizgisel bağlamda Suriye’ye kadar uzanması anlamına gelir. Bu toprağın içinde hangi tür bileşenler var bilinmiyor. Su kirliliğine de neden olabilecek, çizgisel olarak nehirlerle köy köy şehir şehir ülke ülke dolaşabilecek bir kirlilik kaynağından söz ediyoruz” dedi.
“BERDAN NEHRİ’YLE İLGİLİ BAKANLIK AÇIKLAMA YAPMALI”
Geçtiğimiz günlerde Berdan nehrinin kırmızı renkte aktığı haberleriyle ilgili konuşan Sinan Can, bakanlık ve ilgili kurumlara konuyla ilgili açıklama yapması için çağrıda bulundu. Bölgedeki denetçilerin söylediğine göre kimya fabrikasının atıklarının nehre kazara dökülmesi nedeniyle böyle bir olay yaşanmış olabileceğini söyleyen Can, “Berdan havzası dediğimiz havza Türkiye’nin en önemli havzalarından bir tanesi olup Doğu Akdeniz’deki yaşam alanlarının doğrudan su kütlelerini oluşturan bir nehir ve havzadır. Burayı gerek insani gerek doğa anlamında değişikliğe maruz bırakmak tehlikelidir. Çünkü biz o Berdan barajındaki suyu hem içiyoruz, hem soluyoruz. Hem de denizlere dökülmesinden kaynaklı insan sağlığına etki edebilecek sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu açıdan Berdan nehri ve havzasının birinci derecede koruma altında olması gerekir” diye konuştu.