“Edebiyat ve müzik iç içe, aynı kulvarda” | Güney Gazetesi Mersin

“Edebiyat ve müzik iç içe, aynı kulvarda”

Mersin’de yaşayan Yazar ve Şair Olgu Taşkın Çankaya, şiir ve öykü türünde yazdığı kitaplarıyla edebiyat yolculuğunda ilerliyor. Aynı zamanda Müzik Öğretmeni olan Yazar, yıllardır kendi yazdığı şiirleri besteliyor.  Olgu Taşkın Çankaya, edebiyat ve müzik yolcuğunu “Edebiyatla müzik benim için o kadar iç içe ki ikisi aynı kulvarda ilerliyor.  Zaman zaman biri öne çıkıyor ama müzik benim yaşam tarzım” sözleri ile özetliyor.

“Edebiyat ve müzik iç içe, aynı kulvarda”


ELVAN KONUK

Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği (MEŞYAD) Yönetim Kurulu Üyesi Olgu Taşkın Çankaya, Mavi Gece Kırmızı Aşk, B’aşka Bir Gün, An’sızı’n Aşk ve Kal Benimle kitaplarıyla okurla buluştu. Şiir ve öykü tarzında yazdığı kitaplarıyla edebiyata katkı sunan Olgu Taşkın Çankaya, edebiyat tutkusunu ve müzik kariyerini okurlarımız için anlattı.

Okurlarımız için kendinizden bahseder misiniz?

O.T.Ç: Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesi müzik öğretmenliği bölümü mezunuyum. Öğretmenlikte 21. yılımı çalışıyorum. Edebiyatla ve müzikle iç içe geçen bir hayatın içindeyim. Uzun yıllar çeşitli Türk sanat müziği korolarında koristlik ve solistlik yaptım. Aynı zamanda sunuculuk da yapıyorum, konser ve festivali sunuculuğunu deneyimledim. Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği (MEŞYAD) Yönetim Kurulu üyesiyim ve derneğimizle ilgili çok güzel çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.

 

Edebiyata olan ilginizi ilk ne zaman ve nasıl farkettiniz?

O.T.Ç: Edebiyata olan ilgimi aslında ortaokul yıllarında fark ettim, hoş daha önce ilkokul yıllarında da çok kitap okurdum. Ama çocukluk zamanında bunun ayrımını anlayamıyoruz. Ortaokul yıllarında kompozisyonlar yazardım, derslerde ya da ders dışında öğretmenin verdiği ödevleri de Türkçe öğretmenimiz çok beğenirdi. Bu konuda teşvikleri de oldu. Aslında bir çocuğun hayatında gerçekten öğretmenin çok çok çok önemli olduğunun altını çizebilirim. Yeteneği olan bir öğrenciyi desteklemek ya da yeteneğinin farkına varmasını sağlaması o kadar kıymetli ki.

Tabii bununla beraber ailem de çok kitap okuyordu. O dönemlerde anne ve babamın şiir defterleri vardı, onları da görmüştüm, çok özenmiştim. Bu da ‘ben de bir şeyler yazayım’ dememin başlangıcı oldu. Ortaokul yıllarına ait şiir defterlerimi hala saklıyorum, hatta geçen gün tekrar karıştırdım, baktım güzel sözler yazmışım, resimler yapıştırmışım, şiirlerimi özenle saklamışım. O dönemlerde pek modaydı, anı defterlerimiz de vardı arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize dönem sonlarında yazdırdığımız. Onları bile hala saklıyorum, benim için çok kıymetli ve lise yıllarında da buna devam ettim.

Lise yıllarında tabii ki biraz daha büyümenin verdiği bir okuma hevesiyle edebiyat, felsefe, psikoloji konularında çok sıkı bir şekilde okudum. Hemen hemen tüm ekolleri okudum bitirdim, onları özümsememeye çalıştım diyebilirim. Şirin yanı sıra denemeler yazmaya da devam ettim. Lisenin sonlarında da gitarım oldu, tabi müziği de çok seviyordum. Gitar çalmaya başladığımda ilk bestelerimi de ilk bir ay içerisinde yapmaya başladım. Şiirlerimi bestelemeye başladım, bunun da tarihi 97 yıllarına tekabül ediyor. 97’den başlayarak bugünlere kadar beste çalışmaları, şiir, deneme ve öykü yazmaya devam ediyorum.

 

“NE KADAR ÇOK YER GÖRÜRSEK O KADAR UFKUMUZ AÇILIYOR, GERÇEK HAYATLARDAN KESİTLER BİZLERİ BESLİYOR”

 

Edebiyata kazandırdığınız eserlerinizin ortaya çıkış sürecinden söz eder misiniz? Kitaplarınızı kronolojik olarak sıralar mısınız?  

O.T.Ç:  Ortaokul ve lise yıllarında yazdıklarımı sakladım ve kendi gelişimimi takip ettim. Böylece kalemimin ne kadar güçlendiğini, değiştiğini, geliştiğini oradan takip ettim diyebilirim. Bu benim için çok değerli, çocukluk yılları, lise gençliği, üniversite gençliği, öğretmenlik yılları, yaşadığım şehirler… Mersin yaşadığım dördüncü şehir öğretmenlikte. Dolayısıyla çok öğrenci tanımam, çok duyguya dokunmuş olmam, bunlardan beslenmiş olmam ve tabii çok gezmiş olmam beni besledi. Yazılarımı kuvvetlendirdi. Yazarın, bestecinin, şairin hayatında gezmenin de öneminin altını çizeceğim. Çünkü ne kadar çok yer görürsek o kadar ufkumuz açılıyor. Gerçek hayatlardan kesitleri görmüş olmak da bizleri besliyor, empati kurabiliyoruz ya da o duyguları süzgeçten geçirebiliyoruz. Yüreğimizde onu şöyle iyice bir çalkalayıp, fermente edip, daha sonra böyle damıtıp kalemimizin ucundan damlaya damlaya satırlarla buluşuyor, özünü okurlara aktarıyoruz, yazılarımıza aktarıyoruz. Ama önce o iç çalkantıyı kendimizde yaşıyoruz, bu süreç böyle ilerliyor.

İlk kitabım Mavi Gece Kırmızı Aşk adlı şiir ve denemeler kitabım 2015 yılında politika yayınlarından çıktı ve Kocaeli kitap fuarında okullarla ilk olarak imza günü ile buluşmuş olduk.           Çok mutluluk verici bir duyguydu, ardından çeşitli kitap fuarları, üniversitelerde söyleşiler, röportajlar, televizyon ve radyo programları geldi, süreç bu şekilde ilerledi. Kitabım 2019’da tekrar basıldı, okurlarla buluşmaya devam etti. Sonraki süreçte müzik çalışmalarım nedeniyle yazmaya biraz ara verdim.  Aynı zamanda Mersin Türk Sanat Müziği korosundayım çok konser verdik. Müzik öğretmenliği yaptığım okulda törenler, etkinlikler derken bu noktada müziğin ağırlığı etkili oldu. Ama tabii yazmayı bırakmadım, yazılarım birikti. Belki de böyle bir şeye de ihtiyaç var, birikmeden zaten kitap çıkmaz, ancak her birikeni de hemen ortaya koyamıyoruz, onun da bir demlenme süreci var. Bu demlenme sürecinden sonra, onlar da tekrar süzgeçten geçiyor.

Ardından pandemi dönemine girdik, yasaklarda evdeydik ancak ben evde tekrar bir oda kampına girdim ve yoğun bir çalışmayla yazılarımı toparladım. B’aşka Bir Gün adlı ikinci şiir ve denemeler kitabım 2023’ün sonlarına doğru çıkmış oldu. Bununla beraber Adana TÜYAP Kitap Fuarı ve Erdemli Kitap Fuarı’na katıldım.  2024’ün başında ise An’sızı’n Aşk ve Kal Benimle adlı ikiz öykü kitaplarım raflarda yerini aldı. Mayıs ayı itibari ile Akdeniz Sanat Kolektifinin tarafından bir imza gününe, söyleşiye davet edildim. Moderatörlüğümü sevgili Saygın Ünel yazarımız yaptı, güzel bir söyleşinin ardından okurlarla keyifli zamanlar geçirdik. Peşi sıra Adana Artika Sanat Merkezi’nin imza günü ve söyleşi davetlerine katıldım. Yazar Editör hocamız Mahmut Özkoca‘nın editörlüğümü yapmasıyla beraber onunla da çeşitli söyleşi ve imza günlerine katıldık. Yine Akdeniz Sanat Kolektifinin davetleri ile oldu.  Ters Akan Sanat, Yaşam Sanat ve Ruhi Bey Sahaf’ın katkıları da oldu.

 

Yaratım sürecinde nelerden ilham alırsınız?

O.T.Ç:  Gezmenin önemini önemsiyorum. Duyguların gelişimi, duygu aktarımı ya da karşılaşılan olaylar, yaşantılar, hatta o şehrin, o mekânın dokusu, kokusu, bir yemeğin kokusu bile bize ilham olabilir. Zaten ilham duygu aktarımı, duygu geçişidir. Bir anda gelir bunu hesaplayamayız. Bunun bir zamanı yok, bir çerçevesi yok. Gezmek, mekân görmek ve insanlarla sohbet etmek, hatta onları izlemek, dinlemek. Bunlar tabii ki yaratım sürecini etkiliyor ve besliyor.

 

“ŞİİR YAZMAKTAN VAZGEÇMİYORUM, ŞİİR BAMBAŞKA BİR DÜNYA GERÇEKTEN, ANLATILMAZ YAŞANIR”

 

Edebiyatın farklı alanlarında eserler üretiyorsunuz. Aynı zamanda şiirlerinizi de besteliyorsunuz. Kendinizi hangi sanat dalına daha yakın hissediyorsunuz?

O.T.Ç: Edebiyatla müzik benim için o kadar iç içe ki ikisi aynı kulvarda ilerliyor.  Zaman zaman biri öne çıkıyor ama müzik benim yaşam tarzım. Bugüne kadar zaten bu mesleği icra ettiğim için bu bir vazgeçilmezim diyebilirim. Bununla beraber tabii besteler de şekilleniyor şiirlerle. Bugüne kadar yaptığım bestelerimin hepsi kendi şiirlerim. Tabii ki okumak da ayrı bir vazgeçilmezim. Bizi besleyen ve bizlere pek çok şey katan, öğreten okumaktan zaten vazgeçemeyiz.

Öyküye daha sonra evrildi yazılarım, denemelerle başlamıştım. İki öykü kitabım ile ilgili çok güzel geri dönüşler alıyorum, yorumlar alıyorum. Bundan mutluluk duyuyorum ama şiir yazmaktan vazgeçmiyorum. Şiir bambaşka bir dünya gerçekten, anlatılmaz yaşanır.

 

Yeni projeleriniz olacak mı, bunlardan söz eder misiniz?

O.T.Ç: Yeni projelerim var. Kitap imza günlerimiz devam edecek. Çeşitli radyo televizyonlardan da yine davetler aldık, yeni dönemde eylül itibari ile bunlara katılacağım.  Bununla beraber de okullarda, üniversitelerde söyleyişi davetleri aldık, bunları gerçekleştireceğiz. MEŞYAD ile projelerimiz de var.  Öğrencilerimizle buluşmak gibi, çeşitli yarışmalar düzenlemek gibi.

Bunların yanı sıra bestelerim üzerine de devam edeceğim. Artık Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) üyesiyim. Böylelikle besteler de yine dinleyicilerle daha yakın ve daha yoğun olarak buluşacak.  Bununla beraber yine yeni alanda da kitap yazma çalışmalarım olacak. Bunu da hem sosyal medya hesaplarımdan hem web sitemden okurlarımız, dinleyicilerimiz takip edebilecekler.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

O.T.Ç: Yazmak çok keyifli, çok mutluluk verici, yazmak büyük bir özgürlük. Bunu da hep söylüyorum; gerçekten bu özgürlüğü tadan insan vazgeçemiyor. Müzikle beslenmek müzikle yoğrulmak, şiirle müzikle beraber olmak da ayrı bir dünya, ayrı bir keyif.  Yani inanın onları birbirinden ayırt edemiyorum, çünkü her biri duygumuzu çok farklı şekilde, çok güzel şekilde besliyor. Acıları, özlemleri, sevinçleri, mutlulukları, üzüntüleri her şeyi zaten yazılarımızla, müziklerimizle paylaşabiliyoruz, hissedebiliyoruz. Yeni projelerimizi takipte kalın, sevgiler.