“Kolektif ruhu yansıtmak istiyoruz” | Güney Gazetesi Mersin

“Kolektif ruhu yansıtmak istiyoruz”

Mersin Barosu başkanlığına adaylığını açıklayan Avukat Sebahat Gençtarih ile seçilmesi halinde baroda nelerin değişeceğini konuştuk.

“Kolektif ruhu yansıtmak istiyoruz”


ELVAN PEHLİVAN

Eşitlikçi bir yönetim anlayışı benimsediklerini vurgulayan Gençtarih, “Biz kolektif bir ruhu yansıtmak istiyoruz. Yapının sağlam olmasını istiyorsak biz eşitiz. Evet, kadınlar bu toplumda daha fazla ezildiği için, daha fazla şiddet mağduru olduğu için birçok alanda pozitif ayrımcılık ihtiyaçlarımız oluyor mu? Bunları yapıyor muyuz, evet” diye konuştu.

 

“DEDİK Kİ NEDEN ÜÇÜNCÜ BİR YOL, BİR KADIN ADAY OLMASIN”

 

“Sizin de bildiğiniz üzere mevcut baro başkanımız Gazi Bey üçüncü dönem adaylığını açıkladı, aynı listeyle. Sami Bey diğer aday, o da daha önceki baro başkanımız döneminde yönetimde yer almıştı. Bir de Burak Bey adaylığını tek başına açıkladı. Biz de dedik neden 3’üncü bir yol, bir kadın aday olmasın.

Biz öncelikle Demokrat Avukatlar Grubu var, seçim için genelde örgütlenme yapan, o grup içerisinde yer alıyorduk. Demokrat Avukatlar Grubu içerisinde Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği vardı, Adalet için Hukukçular Platformu. Bu dönem Demokrat Avukatlar Grubu seçime girmeme kararı alınca seçimde bir aday çıkarma niyeti olan bu üç dernek yeni bir seçim örgütlenmesi olarak ÖÇAV’ı kurdu ve seçime girme kararı aldı. Sonra ÖÇAV olarak bana adaylık teklifinde bulundu arkadaşlarımız, bir kadın aday olmam sebebiyle, meslekle ilgili çevrem, deneyimlerim, arkadaşlarımızın yaptığı eylem yoklaması sonucunda böyle bir teklifle gelindi. Bu şekilde aday oldum.”

 

“BİZDE CİNS KOTASI VAR; KADIN VE ERKEK EŞİTTİR. BİZ KADININ ÜSTÜNLÜĞÜ GİBİ BİR YERDEN BAKMIYORUZ”

 

“Karadeniz’de Ordu, Sinop baro başkanları kadın, daha tutucu dediğimiz bu barolarda kadın baro başkanları var ama bizde doğru düzgün aday bile çıkmamış.

Ben baro başkan adaylığımı açıklarken yaptığım araştırmalarda baronun 100’üncü yılı olduğunu ve bugüne kadar hiç baro başkanının kadın olmadığını fark etmiş durumdayım. Bu bizim şiarlarımızdan, söylemlerimizden biri. Bugüne kadar bunun farkına da varmamışız hani. Örneğin biz şu anda kadın odaklı bir yönetim oluşturduk. Yönetim, disiplin ve delegede bizde 9 arkadaşımız var kadın olarak. Bunu önemsiyoruz çünkü biz. Kadın duyarlılığının, kadın bakış açısının yansıdığı yerlerde birçok şeyin daha kolay ve daha güzel gelişebileceği inancını taşıyoruz. Erkek ve kadın olarak tüm arkadaşlar böyle düşünüyoruz.

Bizde cins kotası var; kadın ve erkek eşittir. Toplumu hayatı aslında biz birlikte örüyoruz, onun için biz kadının üstünlüğü gibi bir yerden bakmıyoruz. Biz eşitiz madem öyle yönetimde de bir yerlere aday olurken de mümkün olduğunca bu eşitliği en azından sayısal eşitliğimiz olduğunu gösterelim istedik.

Bizim yönetim algımızda iktidar algısı yok, iktidar algısına karşıyız. ÖÇAV şöyle bakar, resmi olarak yasal olarak bir başkan adayı görünmek zorunda. Ben bir başkan olarak yönetimdeki, delegedeki diğer arkadaşlardan kendimi başka yere konumlandırmıyorum. Örneğin sizinle görüşmeye mi geleceğim arkadaşlarımı ortaklaştırıyorum. Biz kolektif bir ruhu yansıtmak istiyoruz. Evet kadının dokunuşuyla erkeğin dokunuşu farklıdır ama her birimiz farklı bir gözüz. Erkeğin fiziki gücünü hiçbir şekilde bir kadın olarak hissetmek istemiyoruz ama erkeğin aklına da ihtiyacımız var, kadının aklına da. Hayatı kadın ve erkek birlikte örüyor, bu yaşam örgüsüdür. Biri eksik olduğunda orası çöker biz böyle bakıyoruz. Yapının sağlam olmasını istiyorsak biz eşitiz. Evet, kadınlar bu toplumda çok daha fazla ezildiği için, çok daha fazla şiddet mağduru olduğu için birçok alanda pozitif ayrımcılık ihtiyaçlarımız oluyor mu? Bunları yapıyor muyuz, evet. Kadının beyanının esas olmasını talep ediyoruz. Bir kadın taciz veya tecavüze uğradığında mahkeme hâkimlerinin gelip de ispat et, sen o saatte niye oradaydın. O şöyle dediğinde sen de şöyle bir hareket yapmışsın sözleri biz kadınlar için ağır bir bedel ödememize sebep oluyor. Birçok taciz dosyası beraatle sonuçlanıyor. Bu toplumda kadın olmak çok zor, birçok kadın aile içi şiddet, tecavüz, taciz vakalarını uzun bir süre saklıyor.”

 

 

“KENDİSİNİ MAĞDUR HİSSEDEN VE BİR ŞEKİLDE DUYDUĞUM HERKESİN AVUKATLIĞINI YAPTIM. BU BENİM VİCDANİ SORUMLULUĞUM, POLİTİK SORUMLULUĞUM, İNSANİ SORUMLULUĞUM”

 

“Ben 20 yıldır avukatlık yapıyorum Mersin’de. Bu dönemde ne yapmışımdır? Özgecan Aslan dosyasından Cemile Ertürkoğlu dosyasına, Silifke’deki Ayşe Arman’a verdikleri bir röportaj nedeniyle yargılanan kadın avukat arkadaştan, Silifke’de yine taciz dosyasından mağdur olan kadın avukat arkadaşa, aklınıza gelen, kendisini mağdur hisseden ve bir şekilde duyduğum ya da haberdar olduğum herkesin avukatlığını yaptım. Bu benim vicdani sorumluluğum, politik sorumluluğum, insani sorumluluğum. Kendim de bir kadınım ve bu ülkede kadınların başına gelen her şey bir gün benim de başıma gelebilir. Hiçbirimiz diğerinden çok özel bir yerde ya da çok güçlü bir yerde değiliz kadınlar olarak. Bu konuda mümkün olduğunca her zaman destek olmaya çalıştım.”

 

“BARODAN BEKLENTİ MESLEKTAŞIN YAPAMADIĞINI YAPMAKTIR”

 

“Bir baro başkanından ne beklersin? Baro başkanlığı bir meslek örgütüdür.  Biz milletvekili değiliz, belediye başkan adayı değiliz. Biz insanlara meslek onurunu, ahlakını ve etik kurallara uymak koşuluyla iş yapılmasını, mesleği yaparken karşılaştığımız sorunlar ile ilgili birlikte olmayı, onların yanında yer alacağımızı rahat bir şekilde ifade edebiliriz. Örneğin biz avukatlar sabah 9 duruşmasını 3’te alırız. Hâkim bize ne zaman sıra geldi, tamam alacağım derse o saate kadar adliye koridorlarında biz bekleriz. Ben beklerim ki barom gelsin adalet komisyonuyla görüşme yapsın gerekirse, hâkimlerle görüşme yapsın, HSK’ya şikâyet edilecekse şikâyet etsin, imza toplanacaksa imza toplansın ama bizim meslek onuruna yakışmayan şekildeki mesleği yapma şeklimize artık bir dur denilsin.

Barodan beklenti meslektaşın yapamadığını yapmaktır. Baro başkanı meslektaşının arkasında yanında durup yapılan haksızlığa karşı onu savunması gereken kişidir. Biz bunlar için varız. Kadın komisyonu, insan hakları komisyonu, cezaevi komisyonu, hayvan hakları komisyonu, eşitlik komisyonu bu komisyonların tamamına işlerlik kazandırmak gerekiyor.

Bizler tanımadığımız insanlara avukatlık yapıyoruz. Bunu yaparken A görüşünde mi, B Görüşünde mi, dindar mı, dinsiz mi, bize nasıl bakıyor veya bize para verir mi vermez mi? bunların hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Bir kadın olarak bu boynumun borcudur diyorum, toplumsal olarak bir görevimizdir diyorum. Bunları yaparken hiçbir çıkar gözetmeksizin gidip avukatlıklarını yapıyoruz.”

 

“MİLLETVEKİLİ OLMAK, BELEDİYE BAŞKANI OLMAK GİBİ HİÇBİR UFKUM YOK. MİLLETVEKİLİ OLMAK İÇİN BARO BAŞKANLIĞINDAN DAHA ÇOK STK’LARDA ÇALIŞMAK GEREKİR”

 

“Milletvekili olmak, belediye başkanı olmak gibi hiçbir ufkum yok. Geçmişte milletvekilliği teklif edildi, kabul etsem ederdim, hiçbir şekilde istemiyorum. Çünkü ben bunları iktidar alanları olarak nitelendiriyorum. Milletvekili olmak için baro başkanlığından daha çok STK’larda çalışmak gerekir. Toplumsal alanlarda bunun karşılığını bulmak daha kolay olacaktır. Meslektaşlarım baro başkanı olup oradan milletvekili olmuştur buna diyeceğimiz yok. İnsanların tercihleridir ama bunlar benim ya da beraber çalıştığım arkadaşlarımın iştigal alanı değil. Bizim ilgimizi çekmiyor. Bizim ilgimizi çeken şu. Biz varız, hukukun üstünlüğüne inanıyoruz, bu işi yaparken çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Genç meslektaşlarımızın ciddi anlamda ekonomik sorunları var. Kadın meslektaşlarımızın erkek meslektaşlar tarafından yaşadığı mobbingler var. Sıkıntılı taciz durumları var. Evet baro bir meslek örgütüdür ama baro aynı zamanda toplumsal olaylar karşısında duyarsız kalacak yer de değildir. Örneğin baro bir insan hakkı savunucusu olması gerekir, baro bir insan hakkı savunucusu olması gerekir, baro tüm doğa ve çevrenin hakkının savunucusu olması gerekir.”

 

“CMK ÖDEMELERİNİN ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE ÖDENMESİNİ SAĞLAMAK İÇİN GİRİŞİMDE BULUNACAĞIZ. İNSAN HAKLARI MERKEZİ OLARAK KARAKOLLARI DENETLEYECEĞİZ”

 

“Mahkeme kapısında mümkün olduğunca beklenmemesi, bekleten hâkimlerin gerekli tüm mercilere şikayetiyle ilgili ne gerekiyorsa yapacağız.

Sulh cezaya getirilen kişiler kelepçeyle bekletilir. Oysa kişi adliye içerisine getirildikten sonra kelepçe takılmaması gerekir. Ama vatandaş hâkim karşısına çıkana kadar kelepçesi çıkarılmaz. Bununla ilgili gerekli süreci adalet komisyonuyla yürüteceğiz. İnsanlar geldiklerinde yeterince polis varsa o katta kalacak, nezarette bekletilmeyecek, kelepçesiz bekletilecek.

Karakollarda birçok dosya CMK servisine yönlendirilmiyor. CMK genç avukatların ciddi anlamda ekonomik olarak zorlandığı bir alan. Biz bu mesleğe başladığımızda müvekkillerimiz direkt hazır olmuyor. Onun için CMK’dan gelen nöbetlerden insanlar geçimini sağlamaya çalışıyor ama ayda bir nöbet zor geliyor. Ayda bir nöbet geldiğinde o nöbetin parasını Adalet Bakanlığı çok geç gönderiyor ve o para pul oluyor. İlk olarak Adalet Bakanlığı ile görüşmeleri yapıp CMK ödemelerinin çok hızlı bir şekilde ödenmesini sağlamak için girişimde bulunacağız. İkincisi insan hakları merkezi olarak karakolları denetleyeceğiz, onlarla gerekirse eğitim çalışması yapıp avukat gerektiren her dosyada CMK servislerine haber vermelerini sağlayacağız. Çünkü kolluk gücü CMK’ya haber vermeden, mesela bazen kadın şiddet görüyor ‘Kocandır, barışın’ deyip kişiyi evine yolluyor. Ya da CMK’ya haber vermiyor kişi avukatsız savunma yapmak zorunda kalıyor. Bunlarla ilgili hem eğitim çalışması hem gerekli denetlemeleri yapacağız.

Yine nezarethanelerin hijyen koşulları berbat. Çok kötü kokuyor, temizlenmiyor. Belki de insanlar beraat edecek, suçsuz yere gözaltına alınmış ki suçlu da olsa kimse bu şekilde cezalandırılmayı hak etmiyor.  Çocuk karakollarında duyduğumuz kadarıyla ışık altında bekletme, uykusuz bırakma, bu bir işkencedir. Sürekli ışık altında uyumanızı beklemeleri işkencedir. Bu konularda gerekli gözlem ve kontrolleri sağlayacağız.

Genç meslektaşlarımızın ilk mesleğe başlarken baro keseneği var. Baro keseneği Mersin Barosu’nda en yüksek olanmış, bunu yaptığımız sohbetlerde öğrendik, 6 bin lira. Düşünün staj bitmiş, beş kuruş yok, bir de peşin 6 bin lira ödemek zorundasınız, bu insanları zorluyor. Bu çok kolay düşürülecek bir şey, çünkü buna baro karar veriyor. 6 bin lira her ne kadar ekonomik koşullarda artık küçük bir miktar olsa da Türkiye genelinde diğer barolara baktığımızda en yüksek olmamız gerçekten üzüntü verici bir şey, makul bir rakama çekilmesiyle ilgili çalışma yapacağız.

Seçildiğimiz takdirde ilk bir ay ilçe baro temsilciliklerini ziyaret edip, onları dinleyip sorunlarına çözüm bulmaya çalışacağız. Örneğin çalışmayan bilgisayarlar, bunlar bir baronun gideremeyeceği işler değil. Bilgisayarların tamiri, ya da bir baro odasında çayın ücretli olması. Bizim baromuzda çay ücretsizdi şimdi ücretli hale geldi. Meslektaşlarımız şunun derdinde; o çay parasını veremeyecek durumda değiliz. Ama baronun meslektaşına bir çayı bile vermemesi rahatsız edici buluyorlar. Bunu tekrar geriye döndürmemiz gerekiyor.

Bunlar şekilsel olanlar. Tabi ki bizim projelerimiz var ama seçime on gün kala bu projelerimizi açıklayacağız.”