ABİDİN YAĞMUR
Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi kasım ayı toplantısında Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanması ve buralarda belediye meclislerinin kapatılmasına ilişkin tepkiler vardı.
CHP grubu adına söz alan Gülşah Genç Yıldırım, “Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her türlü baskıya ve hukuksuzluğa karşı halkımızın iradesini savunmaya, demokrasiyi korumaya kararlıyız. Halkın iradesini çiğneyen siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Bu ülkenin seçilmişlerine karşı yürüttüğünüz hukuk dışı operasyonlar, vatandaşlarımızın Cumhuriyete ve demokrasiye olan bağlılığına gölge düşüremeyecektir” dedi.
“KATIKSIZ BİRER DARBECİYE DÖNÜŞTÜLER”
DEM Parti Grubu adına söz alan Özgür Çağlar da, “AKP-MHP iktidarı belediyeleri gasp etti. Bu darbe, Kürt halkını demokratik siyasette tasfiye etme saldırılarının 1994’ten beri devam eden iflas etmiş 30 yıllık tekrarıdır. Bu saldırı halk iradesine yönelmiş açık bir darbedir. Daha önce gerçekleştirilen kayyum darbeleri halk tarafından reddedilmiş, kayyım pratiği seçimlerde büyük bir yenilgiye uğramış ve halk kendi iradesini partimizden yana kullanmıştır. Her seçimde yenilgiye uğrayan kayyum darbesinde ısrar etmek tükenmişliğin göstergesidir. AKP ve MHP iktidarı seçimle kazanamadığını kolluk ve yargı marifetiyle ele geçirme alışkanlığını ve kayyum darbesini bir rejime dönüştürmüştür. Bu saldırı aynı zamanda Kürt halkının seçme ve seçilme hakkına yönelik büyük bir saldırıdır. Belediyelerin ablukaya alınması ve adeta karakola dönüştürülmesi mevcut siyasi rejimin demokratikleşme niyetinin bittiğinin ilanıdır. Vesayetle ve darbelerle mücadele ettiklerini söyleyenlerin bizzat katıksız birer darbeciye dönüşmüş olması ibretlik bir durumdur. Türkiye halkları bu zorbalığa asla boyun eğmeyecektir. Kayyum darbesi 85 milyon için demokrasi ve özgürlük sorunudur. Ve önü alınmazsa sadece Kürt illeriyle sınırlı kalmayacaktır. Hangi siyasi partiden olursa olsun bu darbe tüm halkların seçme ve seçilme hakkına saldırıdır” ifadelerini kullandı.
AKP’Lİ ÜYEDEN “BÖLÜCÜLÜK” SUÇLAMASI
CHP ve DEM Parti sözcülerinin açıklamaları üzerine söz alan AKP sözcüsü Muhammet Tunçaz da “Hukukun uyguladığı bir tedbiri arkadaşlarımız hükümete yönelik bir eleştirisi vesilesi yaptılar. Yargılanan belediye başkanları için alınan bu tedbirler hukuk dışı tedbirler değildir. Bu hukuki kararları olan hukukçuların, hakimlerin yıpratılmasını doğru bulmuyorum. Bu hassasiyeti TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı karşısında da göstermelerini isterdik. Arkadaşların ayrıştırıcı, yıpratıcı, tek taraflı, bölücü fikirlerinin burada sarf edilmesini ve buna izin verilmesini kabul etmiyoruz” dedi.
SEÇER: BURADA KONUŞMAZSAK NEREDE KONUŞACAĞIZ?
CHP’li Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit de kayyum atamalarını kınadı. Özyiğit, “Görevden alınan belediye başkanlarının yerine belediye meclisi içinden yeni bir başkanın seçilmesi gerekirdi” dedi.
AKP ve MHP sözcülerinin, “Bu konuların konuşulacağı yer belediye meclisi değil” şeklindeki çıkışı üzerine CHP’li Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer de “Bizler seçilmiş belediye başkanlarıyız, meclis üyeleriyiz. Bugün tartıştığımız konu Türkiye’nin demokrasi sorunu. Millet iradesini ortadan kaldırma, en yumuşak tabiriyle yok sayma sorununu bu mecliste değil de nerede konuşacağız?” dedi.
“TOPLUM AYNI FİLMİ İZLEMEK İSTEMİYOR”
Belediye başkanlarının, seçimlere girebilme yeterliliğini kanıtladıktan sonra aday olabildiğine değinen Seçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benim burada otuyor olmam, sizlerin belediye meclisi üyesi olmanız, bu makamlar bizlere suç işleme hakkını vermez. Ama bizim karşı çıktığımız konu şu: Hiçbir iktidar da iktidarının devamı için, hukuktan uzaklaşarak, yargıyı devreye sokarak bazı tedbirler alma cihetine gitmez. Bu her şeyden önce bizim demokrasimize vurulmuş bir darbedir. Millet iradesine vurulmuş bir darbedir. Her şeyi bir tarafa bırakın, Türkiye gibi sosyolojiye sahip bir ülkede sosyal barışı, kardeşliği tehdit eden en önemli unsurdur. Bizde parlamento kürsülerinde konuşulanlara, grup toplantılarında ortaya atılan tekliflere, görüşlere inanmak istiyoruz. Türkiye bu şansı bir dönem ıskaladı. Parlamento çatısı altında değil dışarıda yürütülen ve yönetilen bir süreç akamete uğradı. Keşke o süreç akamete uğramasaydı. Eğer gerçekten samimi olarak böyle bir süreç tekrar başlayacaksa, derler ki acaba bu meselenin ortadan kalması için samimi olarak irade koyan siyasetin dışında bir el mi var Türkiye’de, Türkiye’ye elini uzatan. Bir taraftan bir araya gelelim, konuşalım, neyse sorun çözelim diyeceğiz. Ve gerçekten bunu parlamentoda en son söyleyecek bir partinin genel başkanı cesaretle söyleyecek, daha sonra bir sürü olaylarla karşılaşacağız. TUSAŞ’a yönelen saldırıyı hangimiz telin etmedik? Masum insanlara yönelen şiddeti, saldırıyı kim telin etmez? İnsan olduğunu söyleyen hangi siyasetçi lanetlemez terörü, şiddeti, kanı, gözyaşını. Hepimiz telin ediyoruz. Ancak buradan yola çıkarak da 2016’dan bu yana defaatle tekrarlanmış filmi toplum tekrar izlemek istemiyor. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyecek IQ derecesinde zekaya sahip değiliz. Aynı şeyle farklı sonuçlar bekleyemeyiz. Esenyurt Belediyesi ile başlayan Mardin, Batman, Halfeti belediye başkanlarıyla devam eden kayyum sürecinin hukuki gerekçeleri de tartışılır. FETÖ meselesinden sonra Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İçişleri Bakanlığı mahkeme kararı olmadan kayyum atayabiliyor. Bizim şiddetle karşı çıktığımız budur. Mahkeme herkese eşit mesafededir. İktidarın mahkemesi, muhalefetin mahkemesi, doğunun mahkemesi, batının mahkemesi olmaz. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görelim. Bugüne kadar nasıl bir arada yaşadıysak bundan sonra da bir arada yaşamanın şartlarını zorlamak zorundayız. Türkiye’yi kalkındıracaksak, saygın ülkeler arasına sokacaksak bu şekilde başarabiliriz. Benim bu konudaki görüşüm budur. Her şeyden önce milletimin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini önemiyorum.”