EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak ile EMEP Milletvekilleri İskender Bayhan ve Sevda Karaca; üretici köylülerle Meclis’te buluştu. Rize ve Artvin’den çay üreticileri, Ordu’dan fındık üreticileri, Suluova’dan besiciler, Amasya’dan buğday ve arpa üreticileri, Merzifon’dan ayçiçeği üreticileri, Polatlı’dan mısır ve soğan üreticileri, Bursa’dan zeytin üreticileri, Malatya’dan kayısı üreticileri, Tunceli’den küçükbaş üreticileri, Mersin’den narenciye üreticileri, Balıkesir’den arıcılar ve Afyon’dan köylülerin katıldığı toplantıda üretici köylülerin sorunları konuşuldu. Köylülerin toplantıda söz alarak, iktidarın tarım politikalarının üretici köylülere yansımaları ve sorunlarına dair aktardıklarından öne çıkanlar şöyle:
“FINDIK ÜRETİCİLERİ KENDİ TOPRAKLARINDA MARABALIK YAPIYOR”
Ordu’dan fındık üreticisi Zekai Sağra: IMF ve Dünya Bankası dayatmalarıyla birlik ve kooperatiflerimizin lağvedilmesiyle en fazla etkilenen üretici grubuyuz. Ferrero adlı İtalyan firması, uluslararası ölçekte ismini duyurmuş, ciddi cirolara ulaşmış şirketlerin başında geliyor. Fındığın katma değeri neredeyse dünya ilaç sanayi ve savaş harcamaları ile eşdeğer. Fındık 130 milyar dolarlık bir ticaretin de başat ürünü. Üretip ihraç ettiğimiz fındık tekellere teslim edilince bu rakamlar da birkaç kişinin cebine boca edilir oldu. Fındık üreticisi köylüler, kendi topraklarında bu tekellere marabalık yapıyor. Fındık üzerinden bir vurgun ve soygun var. Ülkeyi yönetenler böylesi cirolara ulaşan fındığın üzerine çöktüler.
“HAYVANLARI YOK EDİP İTHALATA BAĞIMLI KILDILAR”
Tunceli’den küçükbaş üreticisi Aziz Murat: Tarım üreticileri, çocuklar dahil bütün aile çalışarak üretim yapıyor ancak bir aile geçinemiyor. Üretim yapma maaliyetleri çok yükseldi ve devletin bir desteği yok. İlaç, nakliye ve hatta yayla bile paralı hale getirilmiş durumda. Üretici bir ülkenin lokomotifidir ve lokomotife zarar verince devlet teklemeye başlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiş durumda. Onlarca aile üretimden çekildi. Eskiden bir hayvan üreticisi kırptığı yünü bile devletin fabrikasına satardı. Şimdi peynir dahi satılamıyor. Acil çözümler alınması gerekiyor.
“TÜCCARLAR ELİNDE KÖLELEŞTİK”
Malatya’dan kayısı üreticisi Bayram Adil Aktaş: Malatya kayısı adı altında milyonlarca fidan gönderdiler yurtdışına. 1 kilo kayısı 80 lira. O kayısıyı Malatya kayısısı diye 500 liradan satıyorlar Ankara’da. Onlardaki üretim maliyeti bizim yarısı ama getirip daha pahalı satıyorlar, ama devlet denetimi yok. Dünya kuru kayısı üretiminde Malatya yüzde 85 oranında piyasa olanağına sahip. Gençler köyü terk ediyor, tarlalar miras değil, borç bırakıyor. Çözüm yoksa gelecek de yok. Yapılması gereken belli: Malatya kayısısı korunmalı, hileli ürünlere son verilmeli ve ağır ceza ve yaptırımlar olmalı. Üreticiye düşük faizli destek verilmeli; mazot, gübre desteği dünün koşullarına göre belirlenmeli, katma değerler için de adımlar atılmalı.
“MASRAFLAR VE İTHALAT ARTTI, GELİR DÜŞTÜ”
Mersin’den sebze üreticisi Meysem Görüroğlu: Çukurova’da yakın zamanda bir don yaşandı; narenciye ve seralar büyük zarar gördü. Devlet geçenlerde zarar tespiti yapıldı. Yüzde 8 bir ödeme kararı çıktı. Komple ağaçların yandığı durumlar varken yüzde 8 çok komik kalıyor. Bir dönümlük arazinin işletme masrafı 300 bin TL civarındadır. İthalatçı, ihracatçı, komisyoncu, tüccar… Herkes para kazanıyor bir tek üretici borca giriyor. Tarla satmak zorunda kalıyoruz. Ürettiğimiz malın fiyatını biz belirlemiyoruz; tüccar belirliyor. Tarımda ithalata karşıyız, üreticiyi zarara uğratıyor ve tüketiciye ucuz ürün sağlamıyor. Birkaç komisyoncu zengin oluyor. Hem üretici hem de tüketicinin mağdur olmaması için taban fiyat istiyoruz.
“SAVAŞTA OLAN ÜLKELERDEN İTHALAT YAPMAKLA ÖVÜNÜYORLAR”
AKP’nin tarım bakanlarının “ithalatı bitirmek için ithalat” formülünü uyguladığını vurgulayan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak sürdürebilirliğin önemine değindi. Başkavak, “AKP her ne kadar ithalatçı değil ihracatçı bir ülke olduğumuzu söylese de 8 temel üründe ithalatçıyız. 3 yıldır birbiriyle savaşan Ukrayna ve Rusya'dan ayçiçeği ve buğday ithalatı yapıyoruz. Savaşan ülkelerden tarım koridoru oluşturarak ithalat yapmakla övünüyorlar. Oysa ki oturduğumuz sofranın tamamı ithalata bağımlı. Herhangi bir evde yapılan etli nohut yemeği ve pilavda ürünlere baktığımızda; yağ Ukrayna'dan, soğan Azerbaycan ve Özbekistan'dan, nohut Rusya ya da Meksika'dan, et ve kuru buğday Brezilya’dan, pirinç Tayland ve Hindistan’dan ithal ediliyor. Bu masada yerli olan tek şey biziz.” dedi.
Başkavak, üretimin yeniden canlanması için acil bir dizi talepler sıralayarak “Enerji, maden, sanayi, inşaat şirketlerine tarım alanlarının bırakılması ve rezerv alan, acele kamulaştırma gibi uygulamalara son verilerek tarım alanlarının tarım dışı kullanımının durdurulması gerekiyor. Tarım Kanunu’nda tanımlanan ve tarım desteklerine ayrılacak payı garanti altına alan maddenin uygulanması ve başta mazotta olmak üzere tarım girdilerinden dolaylı vergilerin kaldırılması gerekmektedir. Adil ve gerçek bir taban fiyat uygulaması ve bunun altında alımların yasaklanması uygulanmalıdır. Sulama suyu ve elektriğin ucuzlatılması, tarım ürünlerindeki ithalat baskısına son verilmesi, mera ve yaylalardan ücret alımının sonlandırılması, başta kadın emekçiler olmak üzere üretici köylerin ailelerinin sosyal güvenceye kavuşturulması en acil taleplerden biridir” ifadelerini kullandı. (GÜNEY)