Hasan KÜÇÜK
Mersin’de Mimar, İnşaat ve Jeoloji Mühendis Odaları tarafından 1-7 Mart Deprem Haftası etkinlikleri kapsamında basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı Jeoloji Mühendisleri Mersin İl Temsilcisi Erkan Demir okudu.
‘1-7 Mart Deprem Haftası’ kapsamında kamuoyunun dikkatini ülkenin deprem gerçekliği üzerine çekmek ve daha önce defalarca vurguladıkları depremler, yapı denetim, kentsel dönüşüm ve imar barışı gibi konuları bir kez daha hatırlatmak için basın toplantısı düzenlediklerini belirten Demir, “Mersin’de hala ‘Deprem Master Planı’ yoktur. Deprem Toplanma Alanlarımızdan parklarımız imar değişiklikleri ile yok edilmektedir. Hala doğal afet senaryoları üzerine yapılması gereken tatbikatlar gerçekleştirilmemiştir. Deprem yönetmeliklerimiz ne yazık ki, "beton lobisinin etkisiyle” bugüne kadar bu tür düzenlemelerin yapılmasına engel olmuş, bunun yerine "sorun fayda değil, sorun beton kalitesinde” denilerek, her yönetmelikte buna ilişkin düzenlemelerin yapılması ve gerekli tedbirlerin zamanında alınması engellenmiştir” dedi.
“FAY ÜZERİNDE YAPILAŞMAYA MÜSAADE EDİLMESİ DEPREMİ AFETE DÖNÜŞTÜRÜYOR”
Günümüzde 1/100.000 ölçekli planlardan indirgenerek oluşturulan ve 1/5.000 ölçekte yapılaşma yoğunluklarının belirleneceği planlarda ve projelerde fay hattı irdelemesi yapılsa dahi şehirleşme ve yerleşime olanak sağlayan planlara büyükşehir belediyeleri ve valiliklerin fay üzerinde yapılaşmaya müsaade etmesi de depremin afete dönüşmesine yol açtığını ve depreme hazırlık sürecini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Demir şöyle devam etti: “Başarılı dünya örneklerinde olduğu gibi etkin ve bütünlüklü bir Yapı Denetim Sistemi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-projelendirme süreçleri ile etüt- projeye uygun yapı üretim” süreçlerinin etkin bir şekilde denetleyecek bir sistematiğin oluşturulması ile mümkün olabilmektedir. Ancak, ülkemizde halen bu bakış açısı gelişmemiş; Yapı Denetim Sistemi "bina inşasının denetimine" indirgenerek işletilmiş, "etüt- proje” kapsamında yapılan "jeolojik-jeoteknik araştırmalar" denetim süreçlerinin dışında bırakılmıştır.”
“JEOLOJİ BİLİMİ EĞİTİM PROGRAMLARI KAPSAMINA ALINMALI”
15.12.2012 de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun afet zararlarını azaltmak yerine; yık-yap anlayışı ile mühendis bakış açısından uzak bir şekilde kentsel rantın dağıtım aracı haline dönüştürüldüğüne dikkat çeken Demir şunları kaydetti. “Afet yönetim sistemi hala birbirinden habersiz olarak yasalaşmış İmar, Afet ve Yapı Üretimi ve Denetimi yasalarıyla yürütülmeye çalışılan bir ülke olmaktan hızla çıkıp birbirini tamamlayan ve bütünleyen Afet, İmar ve Yapı Üretimi ve Denetimi Mevzuatı oluşturulmalıdır. Yaşamın ve yaşamsal faaliyetlerimizin jeolojik çevremizde sürdürüldüğü dikkate alınarak, jeolojik çevremize farkındalık yaratılarak doğa olaylarının doğru algılanması için jeoloji bilimi ilköğretimden başlayarak eğitim programları kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu doğru bir şekilde entegre edilmelidir. Ülke gelişim ve yerleşim stratejilerinin belirlenmesinde, her ölçekte bölgesel, mekânsal ve çevre planlarının ve uygulama imar planlarının hazırlamasında jeolojik- jeoteknik verilere dayalı ülke afet gerçeği göz önüne alınmalıdır. Ayrıca kentlerde bulunan dere yataklarını, dolgu alanlarını yapılaşmaya açmamak, ekolojiyi bozmamak gerekmektedir.
“AFET RİSKLERİNİ AZALTMAYA YÖNELİK AFET POLİTİKALARI HALA OLUŞTURULMADI”
Merkezi ve yerel yönetimlerin “depremlere hazırlıklı olma ve zarar azaltma önlemlerini geliştirme” konusu ve “depremle mücadele programları”nın olup olmadığının sorgulanması gerektiğini anlatan Demir şunları kaydetti:
Bu gün, 1999 öncesine göre kentlerimiz depremlere karşı daha güvenli değildir. Kaçak ve mühendislik hizmeti almayan yapılar üretilmiştir. Halen kentimizde ve ülkemizde yıkılmayı bekleyen ve güçlendirilmeyi bekleyen yapılar mevcuttur. Afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulmamıştır. Ülkemiz afet tehlike haritaları hazırlanmamıştır. Afet risklerini azaltmaya yönelik bütçe kalemleri, fonlar oluşturulmamıştır. Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir. Ülke olarak depremlerden en az zarar görmenin en önemli bileşeninin eğitim ve farkındalık çalışmaları olduğu gerçeğinden hareket edilerek, toplumun her kesimini içine alan eğitim uygulamaları ve tatbikatlar ile ülkemizde depremlere karşı bir farkındalık ve dirençlilik kültürü oluşturulmalı, Bu kapsamda ülkemizin deprem sorununa stratejik yaklaşım getiren ilk yol haritası niteliğindeki belgesi olan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı ülke genelinde uygulanmalıdır.”