Miladi takvime göre yılın 41’inci günü türkülerde dile gelen, edebiyatımızda yer eden bakliyatgillerin doğum günüymüş. Ülkemizin yoğun ve aktif çabalarıyla Birleşmiş Milletler ilan etmiş, her yılın 10 Şubat günü; “Dünya Bakliyat Günü” olarak kutlanır olmuş.
Bahçelerde börülce
Oynar gelin, görümce
Oldum bittim kahvaltılı basın toplantısı, yemekli tanıtım toplantılarına mesafeliyim. Bu kez durum farklı, davet sahibi sözcüklerle haşır neşir, çok hatırlı kişi olunca…
Hatırlı kişi, Mersin gibi sığ bir denizde, tanıdığım en yetkin edebî kanaat önderi, kalem erbabı Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir olunca davete icabet ettim.
*
Ün salmış otel zincirinin “SA” hâli almış bağlantı noktasındayız.
Miladi takvime göre yılın 41’inci günü, türkülerde dile gelen, edebiyatımızda yer eden bakliyatgillerin doğum günüymüş.
Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilip her yıl kutlanan 220 özel gün bulunuyormuş.
Ülkemizin yoğun ve aktif çabalarıyla 2019 yılından itibaren her yılın 10 Şubat günü; “Dünya Bakliyat Günü” olarak kutlanır olmuş.
*
![](https://www.guneygazetesi.com/haberler/resimler/detay/4f7a3771-2f69-4beb-ba5a-a319d9fce5c8.jpg)
Yemekli toplantının amacı, toplumu bakliyat tüketmeye teşvik etmek.
Bakliyatgiller ki her derde deva. Afrodizyakgillerin atası, emmisi. Cinsel istek ve gücü artıran yiyeceklerin ağa babası.
Bakliyat ki dört mevsim tüketilebilir ürün grubu. Özellikle p harfi ile sayılan günlerde ısrarla tüketilmesi gereken bir ürün.
P harfi ile başlayan zaten kaç gün var ki şunun şurasında: Pazartesi, Palı, Parşamba, Perşembe, Puma, Pumartesi, Pazar.
*
Bakliyatgilllerin tüketilmeyeceği gün ve saatler de var elbette.
Bir vakit var ki sadece o vakit asla tüketilemez.
O gün, o zaman, ne zaman?
Abdullah Özdemir Başkan, konuşma yaptığı her an.
Asla, katiyen, kesinlikle çatal kaşık oynatılamaz. Çatal kaşık oynatanı şahin gözleriyle kürsüden gördüğünde vay gülüm, vay hâlinize!
Size saniyeler içinde halı, kilim, yolluk, paspas, halıfleks kenarı muamelesi yapıp öyle overlok çeker ki o kadar olur!
Aman deyim. Abdullah Başkan konuşurken çataldan kaşıktan uzak durun. Gözünüz kulağınız kürsüde olsun. Çok şehit verdik biz bu cenkte. Aman deyim. Sofra kaçmıyor, sabredip dinleyin. Sadece mideniz değil beyniniz de doyacaktır bu sayede.
*
Mersin; bakliyat üretimi olmayan fakat işleme, depolama, ithalat-ihracat potansiyeliyle bakliyatın başkenti olmayı başarmış bir şehir.
Şimdi dilerseniz,
Tarım sektörünün senelerdir bilgisayarsız tomografisini çeken…
Röntgen ışını göndermeden tarım sektörünün kemik, damar ve yumuşak dokularının kesit görüntülerini raporlayıp ilgili yerlere duyuran, kamuoyu ile paylaşan Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, baklagil mevzuunda ağzındaki baklayı çıkarsın da şu bakliyat dedikleri ne menem bir şeydir, dinleyip öğrenelim:
“Zengin protein, vitamin ve mineral içeriği ile bakliyat, en sağlıklı ve ucuz bitkisel besin kaynaklarının başında gelir.
* Obezite, kalp ve damar rahatsızlıkları, diyabet, böbrek yetmezliği, çölyak ve kanser gibi çağımızın yaygın hastalıkları ile mücadelede uzmanlar tarafından sıkça önerilir.
* Kuraklığa dayanıklı ve suya az ihtiyaç duyduğundan kurak ve kıraç bölgeler için oldukça uygundur.
* Havadaki azotu toprağa bağlayarak doğal gübre görevi görür.
* Toprağın verimini artırdığı gibi aynı topraktan sürekli ve yüksek verimde ürün alınmasını sağlar.
* Bakliyat, insan dostu, toprak dostu, çevre dostu bir ürün grubudur.
* En önemli özelliği, et ve et ürünlerine çok yakın protein seviyesine sahip olmasıdır.
* Kolay ulaşılan ve uzun süre bozulmadan saklanılabilen bir üründür.
* Gelir seviyesi düşük kesimler için idealdir.
* Sağlıklı beslenmeye olan katkısı yönüyle gelir seviyesi yüksek sofralar için de vazgeçilmezdir.
* Bakliyat, zengin, fakir her sofranın gıdasıdır.”
*
![](https://www.guneygazetesi.com/haberler/resimler/detay/02adf2f6-f4b7-4d8f-b7c5-c4d2dae5212c.jpg)
Abdullah Özdemir ağzındaki baklayı çıkardıktan sonra yemek faslı başladı.
Bakliyat ürünleri kullanılan 12 çeşitlik menüde şunlar vardı:
(Fasulye Humusu, Mercimek Fava, Yer Fıstıklı Maş Fasulye Ezmesi, Kinoa Kısırı, Kuru Domatesli Fasulye Ezmesi, Börülce Pilaki, Yeşil Mercimek ve Bulgurlu Kuru Patlıcan Dolması, Beluga Mercimekli Girit Ezme, Minestrone Soup, Yeşil Mercimekli Baklava Hamurunda Kıymalı Yeşil Mercimekli Börek, Adaçayı Aromalı Dibek Keşkek Üzerinde Bezelye ve Nohutlu Tepsi Kebabı, Nar Taneleriyle Yörük Sütlacı.)
*
Menüdeki yeşil mercimek ve bulgurlu kuru patlıcan dolmasına bayıldım. Vitrinlerden tanış olduğumuz, tadını unuttuğumuz, hani içine su katılınca mahcubiyetten rengine ak düşen zam şampiyonu milli içkimizin yanına pek yakışır, şahane gider.
Sahi kuzum, birden anımsayamadım hani benzinden, motorinden, elektrikten, doğalgazdan, uzay seyahati biletinden bile pahalı hâle getirilen yurtsever içkimizin adı neydi?
Neydi o?
Hani Dağlarca’nın,
“Bilseydi sevinirdi
Asma’yla Dal
Ta nerelerde
Başlarının döndüğünü.” diye tarif ettiği…
Neydi o tadıyla olduğuyla kadar artık fiyatıyla da başımızı döndüren o milli içkimizin adı?
İşte en çok o içkinin yanına yakışır, yeşil mercimek ve bulgurlu kuru patlıcan dolması.
*
Yemek faslı devam etmekteyken…
Abdullah Başkan masaları dolaşıp misafirlere “hoş geldiniz” diyordu.
Orta yerde karşılaştık. Böyle dolu bir adamla orta yerde karşılaşırsanız eğer, yarı sahanızda, orta sahada top çevirmelisiniz. Bilmediğiniz mevzularda ahkâm kesmeyip güncel mevzulara dalmalısınız. Aksi hâlde bir ters top, bir şişme orta anında golü yersiniz. Siz siz olun benim yaptığımı yapın.
“Adana Demirspor’un sahadan çekilmesi için ne diyorsun Başkan?” diye soruverip, damarına basın. Usulca.
O da ağzındaki baklayı çıkarsın:
-Yanlış oldu!
*
“Canaran söylemişti” deyin.
Abdullah Başkan, futbol endüstrisini biliyor. Deryada bir damla; nohut oda, bakla sofa Türk futbolunu çok yakından takip ediyor. Koyu, çok koyu Galatasaray Kongre Üyesi. Aman deyim. Gaaasaray’a sataşmayın, uzak durun. Fasulye sırığı gibi ortada kalırsınız.
Ama illa da sinir uçlarına dokunacaksanız, kulağına usulca fısıldayın: “Adana Demirspor.”
Hâlâ hayattaysanız, “Alberta fasulye” deyin. Geçmiş olsun! Ruhunuz şad olsun!
*
Çıkış faslı…
Seneler seneler sonra, makarna, mercimek sektörünün kralı Mahmut Arslan’a rast geldik.
“Hatırladınız mı?” diye sordum. “Hatırlamaz olur muyum hiç!” dediğinde, hatırlamadığını anladım. O ve birkaç gazeteciydik. Ayaküstü konuşuyorduk. Orta yere ünlüyor, makas değiştirdiğini söylüyor, ekliyordu:
-Niye makas değiştirdim, bir sorun!
Kimse soru sormuyorsa basın özgürlüğü anlamsız olur.
- Niye makas değiştirdiniz sayın Arslan? Ne oldu? Neden? Niçin? Ne maksatla? Why?
*
Söz bitti.
Mercimeği fırına verdiğim, Brecht’in doğum gününe denk gelen 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü nedeniyle kaleme aldığım yazı bitti, tükendi.
“Mizahın olmadığı bir ülkede yaşamak kötüdür. Fakat çok daha kötü olan, mizahsız yaşayamayacağın bir ülkede yaşamaktır.” demiş Brecht.
Şu hâlde, Manisa yöresi bir halk türküsüyle veda zamanı.
“Bahçelerde börülce
Oynar gelin, görümce
Oynasınlar bakalım
Bir araya gelince.”
Bitti. Nokta. Bu kadar. De haydi! Çibidik tutan elleriniz dert görmesin. Çibidik tutmayanın saçı dökülsün e mi!