Ergün Parlat | KÜÇÜK DAĞLAR YARATMAK | Güney Gazetesi Mersin
Ergün Parlat

Ergün Parlat

KÜÇÜK DAĞLAR YARATMAK


Üzülerek belirteyim ki, bazılarımız, kendimizi kanıtlayacağız diye çabalayıp çırpınırken iş yapmayı, çalışmayı, üretmeyi unuttuğumuz gibi, iş yapacak olanlara da zorluklar çıkarmaktan geri durmuyoruz. 

Sırtımıza her zaman taşıyabileceğimizden daha fazlasını yükleyen hayat, yeri geldiğinde melemeyi olduğu kadar meletmeyi de bilmemiz gerektiğini öğretiyor aynı zamanda.

Her ne kadar uzayda kayarak yanlışlıkla dünyamıza düşmüş yıldızlara öyle sık rastlanmasa da, bu tür yıldızları görüp ayrımsayabilen gözlerle karşılaşmak da o denli kolay değil kuşkusuz.

Pierre Clastres, yukarıdan aşağıya doğru değil, aşağıdan yukarıya doğru biçimlenen ilkel toplumların günümüz toplumlarından daha demokratik olduğunu söylüyordu. Çünkü ayrıca kabile şefleri yöneticilik konumlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladıklarında, kabile tarafından dışlanıyorlardı.

Eğer hala dünyamızda 860 milyon aç insan varsa, 12 milyon çocuk evsizse, 6 milyon kişi en acımasız koşullarda sosyal güvenlikten yoksun olarak çalışıyorsa, askeri harcamalar azaltılamıyorsa, uyuşturucu sektörü 500 milyar dolar gibi büyük bir pazarın kontrolünü elinde tutuyorsa, dünyanın ileriye doğru gittiğini nasıl söyleyebiliriz?

Küçük dağlar yaratanlar, klişelerin üzerini kaplayan kül tabakasını üfleyerek temizlemeyi ya istemezler ya da bunu yapmaktan korkarlar. Makyajlama ve maskeleme işleri, en iyi sergiledikleri hünerlerden biridir. Onları ayrımsayabilmek için o büyük uykudan uyanabilmeyi başarmış olmak gerekir.

Küçük dağların yaratıldığı yerde en sık göreceğimiz şey büyük bir olasılıkla çürüme olacaktır sanırım. Emil M. Cioran, “İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur,” diyerek küçük dağları yaratanların, insanların çok büyük bir kesimince nasıl baş tacı edilerek kabul görmekte olduğunu çok güzel anlatmıştır.

Raymond Chandler şöyle der: “Dünya asla en büyük adamlarını duyamaz; büyük adam diye tanımlananlar göze çarpacak kadar ortalamanın biraz üstünde ama çok uçta yer alacak kadar ileri olmayanlardır.” Demek ki küçük dağları yaratmış olmak, herhangi bir konuda başa güreşmek için yeterli olmuyor.

Küçük dağlar yaratanları nasıl tanırız?  Onlar, kendi işleri olduğunda bizi her yerde elleriyle koymuş gibi kolayca arayıp bulurlar. Ama biz onlara ivedi olarak gereksinim duyduğumuzda ise birden ortadan yok olurlar. Sanki anında buharlaşmışlardır.



ARŞİV YAZILAR