Sait Dervişoğlu | DOĞAL SERMAYE: “TOPRAK” VE “TARIM” | Güney Gazetesi Mersin
Sait Dervişoğlu

DOĞAL SERMAYE: “TOPRAK” VE “TARIM”


Bazı tanımlar sermayeye, mal ve hizmet üretiminde kullanılan finansal olmayan herhangi bir varlık olarak atıfta bulunur. Doğal sermaye ise üretim sürecinde kullanılan herhangi bir doğal kaynaktır. Pandemi sürecinde sanırım doğal sermayenin en kıymetlisinin ekilebilir topraklara sahip olmak ve tarım olduğunu anladık. Tarım sektörü insanların en temel gereksinimi olan gıda ürünlerinin üretilmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması bakımından stratejik bir öneme sahiptir.  İstikrarlı ve yeterli miktarda gıda arzının tedariki ve bireylerin ekonomik olarak gıdaya erişilebilirliği gıda güvenliği açısından bir ön koşuldur. Uygulanan tarım politikalarının gıda güvenliğinin sağlanmasında ve tarım sektörünün verimliliğinde önemi büyüktür. 

Maalesef COVID-19 salgınının tüm sektörler gibi tarım sektörü açısından da ciddi etkileri oldu. Tarım, gıda ve gıda güvenliğinin önemi küresel boyutta bir kez daha anlaşıldı. Salgın sürecinde karantina ve sosyal mesafe gereği alınan tedbirler nedeniyle hareketliliğin durması tarım tedarik zincirinde aksamalara yol açtı. Zincirdeki aksamalara bağlı olarak halkının beslenmesini ve gıda güvenliğini ön planda tutan ülkeler tarım ve gıda ürünlerinin ticaretinde geçici tedbirler alarak buğday, mısır, soya, arpa, pirinç, çavdar gibi bazı temel tarım ürünlerin ihracatında kısıtlamalara gittiler. Türkiye bu süreçte tarım ve tahıl ürünleri ithalatını artırmış ve küresel gıda fiyatlarındaki düşüşe rağmen gıda fiyatlarını düşürememiştir. Bu bağlamda ülkemiz önemli düzeyde gıda güvenliği riskleriyle karşı karşıyadır. 

COVID-19’la birlikte tarım, beslenme, gıda güvenliği bireylerin kaygıları arasında birinci sıraya yerleşti. Tarım tedarik zinciri kırıldı ve arz yönünde aksamalar meydana geldi. Gıda güvenliğinin sağlanması için gıda arzının sürekli, yeterli miktarda ve düzenli bir şekilde sağlanabilmesi en önemli unsurlardan biridir. Gıda arzı ise ülkenin kendi kaynaklarını kullanarak üretim yapması veya ithalat yoluyla sağlanabilir. Türkiye son yıllarda tarım ürünlerinde ve özellikle stratejik ürün niteliğinde olan tahıl ürünlerinde önemli ithalatçı konumundadır. COVID-19 sürecinde tarım ürünleri ithalat değerinde artış yaşanmıştır. 

Gıda güvenliğinin sağlanmasının diğer bir önemli unsuru, bireylerin gıdaya ekonomik erişilebilirliğidir. Ekonomik erişilebilirlik bireylerin harcanabilir geliri gıda fiyatlarının yüksekliği ile paralellik göstermektedir. Türkiye gıda fiyatlarını düşürmekte ciddi zorluk yaşamaktadır.

İnsanlar sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için temiz ve sağlıklı su ve gıdaya ulaşma hakkına sahiptirler. Dolayısıyla gıdanın ve su kaynaklarının korunması ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliği en temelde doğal sermayenin korunmasıyla mümkündür. Doğal sermayeyi koruyan politikalar artık tercih olmaktan çıkmış zorunlu bir hal almıştır. COVID-19 salgını bu zorunluluğu dünyaya bir kez daha hatırlatmış ve tarım sektörü açısından önemli sonuçları ortaya koymuştur. Tarım, beslenme, gıda güvenliği ve güvencesi bir anda insanların birincil kaygısı olmuştur. Ülkeler arası ulaşımın durmasıyla diğer bir ifadeyle hareketliliğin durmasıyla tedarik zincirinde kırılmalar ortaya çıkmıştır. Tedarik zincirindeki bu kırılmalar arz yönünden aksamalara yol açarken, diğer taraftan üretim zincirinin en önemli halkası olan çiftçinin gelirlerinin düşmesine ve beslenme sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Buna mukabil, gıda tedarik zincirinin bozulması, gıda stoklarında azalmalar, emek arzında yaşanan aksamalar gibi belirsizliğin yarattığı etkiler, insanların gıda talebini artırmış, ihtiyaçlardan fazla gıda satın almaları ve gıda stoklamaları marketlerde rafların boşalmasına ve dolayısıyla gıda fiyatlarında (yapay) bir artışa yol açmıştır. Tedarik zincirindeki aksamalar ve fiyatların artması ise yine, en savunmasız kesim olan yoksul halkı daha fazla etkilemiştir.

Halkının beslenmesini ön planda tutan ülkeler ise zincirdeki aksamalarla birlikte gıda ürünlerini ticaretinin kısıtlanmasına ilişkin kararları gündeme getirmeye başlamışlardır. Her ülkenin gıda, beslenme, su gibi temel insan ihtiyaçlarında kendi kendine yeterlilikleri daha çok tartışılmaya başlanmıştır. 

Dünya COVID-19 salgını karşısında küresel olarak tehdit altındadır. Bu tehdit, tarım, üretim, ticaret ve tedarik zinciriyle beraber tüketici davranışlarını da etkilemektedir. Diğer bir ifadeyle tarladan-sofraya değer zincirinin her aşaması arz ve talep açısından etkilenmektedir. Bu bağlamda ülkelerin tarım politikalarında bir dönüşüme gitme gerekliliği ortaya çıkmıştır. 

Türkiye’nin tahıl ürünlerindeki ithalatçı görünümünün COVID-19 karantina sürecinde de devam ettiği görülmektedir.  Ocak-Haziran 2020 ayları arasında Türkiye tarım (tarım ve ormancılık) alanında ihracatının yaklaşık iki katı, tahıl ürünlerinde ise ihracatının sekiz katı ithalat yapmıştır. Türkiye’nin tarım ithalatının yüzde 80’ini tahıl ürünlerinden oluşması da ayrıca dikkat çekici bir husustur. Türkiye’deki gıda fiyatlarının, genel fiyat düzeyindeki artıştan daha fazla olduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca Türkiye’de bireyler gelirlerinin yaklaşık yüzde 23’ünü gıda ve alkolsüz içecekler ürünlerine ayırmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hane halkı gelirinin yaklaşık dörtte birini sadece beslenme için kullanmaktadır. Gıda fiyatlarındaki artış bireylerin beslenmek için daha fazla kaynak ayıracağını göstermektedir. Gıdaya ekonomik erişilebilirlik gıda güvenliğinin sağlanması için diğer önemli bir unsurdur ve gıdanın erişilebilirliği, gıda fiyatları, bireyin harcanabilir geliri ile yakın ilişkilidir. Dolayısıyla, gıda fiyatlarındaki artış gıdaya erişilebilirliği düşürmektedir. Türkiye’de tarımsal girdi fiyatları ve dolayısıyla gıda fiyatları enflasyonun üstünde artmaktadır. Tarımsal ürünlerin tarladan çıkış fiyatı düşük ancak pazar fiyatı ise oldukça yüksektir. Bunun sonucunda ne üretici gelir elde etmekte ne de tüketici ucuz gıda tüketmektedir. Dolayısıyla üreticilerin ve tüketicilerin gıda güvenliği tam anlamıyla sağlanamamaktadır.  COVID-19 salgınında gıda güvenliği kaygısını ön planda tutan ülkelerin ilk olarak tahıl ürünlerinin ihracatına yönelik kısıtlama getirmeleri bu ürünlerin stratejik önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. 

Bu bağlamda COVID-19 süresince bazı tedbirler hayata geçirse de ülkemizin tarım ve gıdada üretim desenini, tedarik zincirini ve gıda fiyatlarına ilişkin tarım politikalarını bir kez daha gözden geçirmesi gerekmektedir. Buna ilaveten gelecekteki yüksek üretken ve verimli ekonomilerin, ekosistemlerini, biyoçeşitliliklerini, temiz hava-su-toprak gibi doğal sermayeyi koruyan ve iklime uyumlu politikalar geliştiren ülkeler olacağını unutmamalıyız. Tarım sektöründe verimliliği ve gelirleri artıran, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine dayanıklı sürdürülebilir tarım uygulamaları sunan, iklime uyumlu akıllı tarım politikalarının teşvik edilmesi Türkiye tarımının etkili ve verimli dönüşümü için yerinde politikalar olacaktır. 

En büyük hedefimiz yeniden tarımda kendi kendine yeten ve üretim fazlasını ihraç eden bir Türkiye olmalıdır.

 

 



ARŞİV YAZILAR