NİTELİKLİ İNSAN-ÜRETEN İNSAN NASIL YETİŞİR?
İşsizlik son on yılın ve de önümüzdeki yılların hem Türkiye hem de dünya için en büyük problemi…
Bu sorunun üstesinden ise ancak “Nitelikli insan” yetiştirme ile gelinebilecek olduğu vurgulanıyor.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, nitelikli insan kavramı kısmen doğru sayılsa da (karşıtı “niteliksiz”i doğuracağından ve fakat hiçbir insanın niteliksiz doğmadığını ancak aile-çevre-okul…gibi faktörler sonucunda bu kavramın yakıştırıldığını da belirttikten sonra) bana göre güdük sayılan bu kavram yerine “üreten-üretken insan” diye ifade edilmesi gerektiğidir.
Kısacası üretme becerisi kazanmış insanlar işsizlik problemini ya daha az ya da hiç yaşamayacak görünse de daha yoğun bir yarış olacağı/olduğu kesin.
Ancak bu yarış bizim ülkemizde olduğu gibi test ya da sınavlar üzerinden değil eğitim sistemini üretime dönüştürenler üzerinden yaşanacak/yaşanıyor.O nedenle var olan bu rekabette EĞİTİM VE ÜRETİMİ iç içe geçirmiş ülkeler hem kazanacak hem de büyük oranda toplumsal huzuru sağlamış olacaklar….
Eğitim ve üretimi iç içe yaşamak dediğimiz program ise bize uzak olmayan eğitim tarihinde yerini almış KÖY ENSTİTÜLERİ modelidir. …Eğitim içinde üretim ,üretim için de eğitim…..İŞ İÇİNDE İŞ EĞİTİMİ…. İ. Hakkı Tonguç’un “iş yoluyla iş içinde eğitim ve üretim”… olarak tanımladığı gibidir ….
Öğrenciler enstitü çalışma prensibinde ki bu ilkeye uygun olarak; çalışma ve öğrenme deneyimini birlikte yoğurup üretime dönüştürmüş olarak yaşadılar.
Bugün bu modeli geçmişin günümüze ışık tutması için kullanıp, gerekli teknolojik olanakları da sağlayarak “verimsizmiş” gibi görünen arazilerde Bölgesel özellikler ve ihtiyaçlar dikkate alınarak illa diplomalı olması gerekmeyen ama bu işin erbabı olan ve toprağın dilinden anlayan USTA ÖĞRETİCİLERLE uygulama merkezleri-okulları açılabilir…
Bu kadar göç alan ülkemiz ve de şehrimiz bir sebeple göçe zorlanmış çocuklarını/gençlerini ancak bu şekilde hem sokaklarda ki tehlikelerden korumuş ve hem de meslek edinmelerinin önünü açmış olacaktır.
Gerek Mersin Büyük Şehir Belediyesi gerekse ilçe belediyelerimizin bazıları bu tür çalışmalar yapıyor biliyoruz fakat bu tür çabaların palyatif çözümler dışına çıkamadığını da görüyoruz. Yani kurslar açıp sertifikalar vermek üretim doğurmuyor.
Bunun için özellikle tarım ve hayvancılık eğitim ve uygulama merkezleri olmalı ve bu merkezler öyle ki kendi markalarını oluşturabilecek olmalı…
Bahsettiğim eğitim modeli aydınlığında
dairelere ya da sınıflara sıkışmamış kurslar ile diploma vermenin ötesine geçilebilir ve üreten şehir ve de ülke modeli ortaya çıkar.