İlkay Adalıoğlu | Bİ KAHVE? | Güney Gazetesi Mersin
İlkay Adalıoğlu

Bİ KAHVE?


Mezitli tarafında yıllardır kahve aldığım bir kuruyemişçi var. Çerezleri de güzeldir fakat Türk Kahvesi şahanedir. İnce taneli, yumuşak ve açık renkli… Tam zevkime uygun, ağız tadımda.

Baktım evde kavanoz boşalmış, akşam vakti yine uğradım. Sağ olsun tanır çocuklar, hürmet de ederler. Henüz aracı park ederken bilirler, dükkâna ulaşmadan kahveyi makinadan çekmeye başlarlar.

Yine aynısı oldu. 

250 gram hazır abla. Senin sevdiğin hurmadan da geldi. Tartalım mı biraz?” sorusuyla gözüm fiyatlara takıldı.

Marketlerde ürünlere, ‘sanatsal eser’ muamelesi yapmaya başladık sanki. Başladık diyorum çünkü herkesin aynı davranışları gösterdiğine tanıklık ediyorum. Önce ürüne sonra etikete bakıyoruz. Birkaç adım geriye çekilip uzaktan bir daha bakıyoruz. Sonra eser hakkındaki fikrimizi beyan edercesine, söylenir, kahreder, isyan eder tarzda bir takım sesler çıkarıyoruz. Bu arada jest ve mimiklerimiz yaşadığımız şoku destekler nitelik taşıyor.

Hurmanın üzerindeki 200 TL yazısını görünce benzer davranışlar ortaya koymuş olabilirim. Ancak bir süredir garip tepkiler vermemeye gayret ediyorum. Belli ki alışıyorum. Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak ve gönlümce, canımın her istediğinden aldığım günleri özleyerek “Tamam 10 tane ver. Yarım kilo da ceviz olsun” dedim.

Buranın en sevdiğim başka özelliği enfes ikramlarıdır ki yaşasın yine geleneği bozmadan bol fıstıklı, atom dedikleri bir lezzet bombası tutuşturdular elime. Bir taraftan cezeryeli fıstıklı tatlıyı yerken diğer taraftan kasada hoşbeş etmeye başladık.

Her fırsatta “Allah reisi başımızdan eksik etmesin” şeklinde konuşmalar yapan orta yaşlı işletmeciye ödeme yaparken Meral Akşener edasıyla  “Nasıl, işler iyi mi? ” dememle şikâyetler peşi sıra aktı.

“Abla yanlış anlama en basiti sen, eskiden kilo kilo alırdın. Şimdi taneyle… Masrafımızı karşılayamaz duruma geldik” demesiyle “ Ee sence bu pahalılığın, enflasyonun sorumlusu kim?” sorusunu yapıştırdım.

“ Sen dua et, vatanımız yerinde duruyor. Bak Ukrayna elden gitti. Savaşlar yüzünden böyle oldu. Reis olmasa evimizi de elimizden alırlardı…”

Daha evvel kerelerce şiddetle tartıştığım adamla,  ağız dalaşına girmeye hiç niyetim yoktu be defa. Hazır fıstıklı cezeryeyle ağzımın tadını bulmuşken bozmak istemedim.

Zaten bu polemik “bayrak inmez, ezanlar susmaz” kandırmacasıyla devam edecekse niye durduk yere gerileyim ki?   Yorgunum zaten.

Aranan teselli anlaşılan bu kez de bulunmuş. 

Baktım arkadaş, benimle didişmek için pas atıyor. “ Dur sana, tam seni anlatan çok komik bir karikatür göstereceğim. Bakalım orada kendini bulabilecek misin?” diyerek elimi telefona götürmüşken “Amaaan abla, biz ne anlarız karikatürden?” cevabıyla döndüm,

 

 

Niye masallardan gayet güzel anlıyorsun ama!!!” noktasını koyarak eyvallah hareketiyle uzaklaştım.

İzahı olmayan şeylerin mizahı olur diycem ama Güldür Güldür’de  Bakan Nebati’yi sansürledikleri aklıma geldi hemen.

Yaniii yaşadıklarımızın artık izahı da yok, mizahı da yok.

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



ARŞİV YAZILAR