Sivaslı Kedi
İzmir’de yaşayan gazeteci, yönetmen dostumuz
Mutlu Şahin, bir gün beni arayıp “Bir yazar
arkadaş seni arayacak” dediğinde tanıştım ben
o kitapla.
Kitabın adı: Sivaslı kedi.
Eğitimci, yazar Volkan Akbulut, hayata,
coğrafyaya, insanlara enfes bir çalım atmış
ve Sivas’a, Sivaslılara bir kedinin gözünden
bakmış.
İyi de yapmış.
Ortaya özgün bir eser çıkmış.
*
Kitapta Sivas’ın genel karakterini görmek
mümkün. Sabahları, akşamları, mahalleleri,
apartmanları, ağaçları…
Kahramanlar, birebir, aynı bizim Sivaslılar.
Kahramanları ilginç olsun diye çabalamamış
Volkan Akbulut.
Olduğu gibi vermiş.
Böylece samimi, hakiki kahramanlar çıkmış
ortaya.
Kahramanlara “torpil” geçmemiş.
Yüceltmemiş.
Bir kedi sadeliğiyle, düz mantıkla görmüş
kahramanları.
Ama şunlar safi iyi, şunlar safi iyi gibi bir
keskinliğe de düşmemiş.
Herkesin bazen iyi, bazen kötü olabileceği bir
hayat kurgulamış.
Sivas’a ilişkin gözlemleri de öyle.
Şehri boş boş övmüyor.
Yüceltmiyor.
Ama her Sivaslının yaşadığı o hissi, “Sivas’ı
karşılıksız sevmek” hissini veriyor.
Yeri gelince şehrin hakkını da veriyor tabi.
Şehir merkezinde medreseler bölgesi, Kale
cami, Sivas kongresi binasını anlatırken
kullandığı “Sivas’ta caddenin bir yanından
öbür yanına geçerken Selçuklu’dan
Cumhuriyete uzanan 700 yılı birkaç adımda
geçersiniz” ifadeleri muazzam.
Sivas ancak bu kadar gerçekçi anlatılabilirdi.
*
Kitapta ben en çok Alibaba Mahallesi ile ilgili
bölümleri sevdim.
Doğma büyüme Alibabalı olarak, kavak
ağaçlarının gölgelendiği o yaz akşamlarını
yaşadım kitapta.
Belli ki yazar da yaşamış, biriktirmiş ve
yazmış.
Bu nedenle romanın kimi bölümleri sinemasal.
*
Sivaslı Kedi’de kahramanımız bir kedi.
Adı Kırpık.
Yaramaz.
Serseri.
Ama vefalı, dost canlısı.
Onun gözünden görüyoruz Sivas’ı, Alibaba’yı
ve Sivaslılıları.
İnsanları bir kedinin gözünden görmek,
olayları bir kedinin gözünden görmek
okuyucuya ilginç bir deneyim sunsa da bazı
bölümlerde konuşmalar çok uzuyor.
Bazı bölümlerde mekanlar silikleşiyor.
Bazı bölümler de keşke kedi yorum yapmasa
da etrafta olan biteni anlatsa diyorsunuz.
*
Volkan Akbulut kelimelerle oynamayı,
cümlelerle dalaşıp barışmayı seven bir yazar.
Yılmaz Erdoğan’dan Ferhan Şensoy’a,
Leman dergisi ekolü yazarlarına uzanan bir
yelpazesi var.
Bu romanın anlatımına yani kedinin diline
yansıyor.
Kedi Kırpık romanın çoğu yerinde Kötü Kedi
Şerafettin gibi.
Küfürbaz.
Çoğu kelimesi özensiz.
Çoğu klişesi özensiz, kaba.
Cinsiyetçi söylemler var kimi yerde.
Bu nedenle Kedi Kırpık ile özdeşleşemiyor insan.
Onu sevemiyor.
*
Keşke öyle küfürbaz, özensiz olmasa diyor
insan okurken.
Herhangi bir mizah dergisinde bir kedi
küfürbaz olabilir, özensiz, kaba olabilir ama
bir roman kahramanıysa kedi, daha evrensel
bir dili olmalı.
Güncel bir dil değil, çağdaş bir dil olmalı.
Ve bu çağdan sonraki çağlarda da insanların
anlayabileceği bir dil olmalı.
Ama yazar çoğu yerde kediyi konuştururken,
düşündürürken günümüzün popüler
ikonlarına, popüler klişelerine gönderme
yapıyor.
Kedi Kırpık keşke Sivas’ın ağırbaşlılığını
yansıtan bir kedi olsaydı.
Keşke güncel, popüler isimler, klişeler, olaylar
üzerinden espriler yapacağına, Sivas’a özgü
söz kalıplarını kullansaydı ve kendi anlatı
atmosferini yaratsaydı.
Yazarın tercihi tabi.
Bakarsınız bir başka romanda daha ağırbaşlı,
daha özenli bir Kırpık görürüz.
*
Volkan Akbulut’un “Sivaslı Kedi”si, kedi
seven herkesin, edebiyatta farklı denemeler
arayan herkesin, özellikle Sivaslıların okuması
gereken bir roman.
Olayların akışı, kurgulanışı, inişler, çıkışlar
ustaca örülmüş.
Görünen o ki Volkan Akbulut uzun soluklu
bir yazar olacak.
Bizden bir tavsiye:
Kendi dilini kurmalı Volkan Akbulut. Mizah
dergisi aceleciliğinden kurtulmalı.