"Nice yıllara Ünal ağabey"
“Limon, portakal ve erguvan kenti Mersin bu günlerde sabaha kadar limon çiçeği kokuyor. Gündüzleri ise nefis bir erguvan kokusu var…”
Bugünkü yazıma gazeteci büyüğüm, meslek ve yaşam ustam, ağabeyim Ünal Akdağ'ın bu güzel cümlesiyle başlamak istedim dostlar...
Dedim ya: O bir meslek büyüğümüz ama öncelikle şartlar elverdiğinde yüreği pır pır eden, güzelliklere sevdalı da bir gönül insanı…
*****
23 Mayıs 1945 tarihinde erikler çiçek açtığında Gümüşhane’de dünyaya gelir minik Ünal. Gelin doğum günündeki duygularını kendi ifadeleriyle aktardığı kaleminden dinleyelim:
“23 Mayıs doğduğum gün… Bir yıl daha geçti. Adım adım ilerliyorum. İlerliyorum ama nereye?
Ben Ünal Akdağ…
Doğu Karadeniz’in Sarp dağları arasında şirin bir il Gümüşhane… “Kırk İkindiler” diye adlandırılan yağmur günleri…
Anne Hatice Akdağ, hamileliğinin dokuzuncu ayında. Akşamüzeri hafif sancılar başlıyor. Gece devam eden ve şafakla birlikte artan sancı…
Ağabeylerden biri uyandırılıyor. Ebe çağrılacak. Mahallenin tek ebesi Zeliha Nine, annesinden öğrendikleri ile doğuma yardımcı olacak…
Mahalle camisinde sabah ezanı okunuyor. Sancılar dayanılmaz hale geliyor ve yörenin deyimiyle “Hatçe Hatun”, bir erkek çocuk doğuruyor. Bu Hatçe Hatun’un dokuzuncu çocuğu...
O anda uyuyan baba Ömer, uyandırılıp müjdeleniyor. Sonra, sırasıyla dede Ahmet Ağa ve babaanne Ayşe Hatun…
Baba bir Çanakkale gazisi ve bir dönem Türk siyasetinde önemli yer edinen Turgut Sunalp’ın babası olan Gümüşhane Defterdarının yanında memur olarak çalışıyor. Defterdarın Turgut’tan başka Ünal adında sevimli mi sevimli bir de küçük oğlu var. Baba Ömer bu sevimli çocuğun adını doğan oğluna veriyor…
Doğum günüm için birçok kutlama alıyorum. Kutluyorlar... Mutluluklar, uzun ömürler diliyorlar…
Can arkadaşlarım, can dostlarım; sizlerin varlığı bana mutluluğum için yeter. Hepinize uzun, uzun ömürler diliyorum. Beni hatırladığınız için, ben sizleri kutluyorum. İyi ki varsınız ve iyi ki ben sizi tanıyorum. Sevgi ve saygılarımla...”
*****
Öğrenimini Gümüşhane ve Ankara’da tamamlar Ünal Akdağ…
Ankara Atatürk Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni ünlü şair ve yazar Ahmet Şevket Bohçanın önerisi ile dergi ve yerel gazetelerde makaleler yazmaya başlar…
1965–1967 yılları arasında vatani görevini tamamlar. TRT Haber Merkezi’nin muhabirlik sınavını kazanarak, TRT Haber Merkezi Erzurum Haber Müdürlüğü’nde TRT’nin ilk kadrolu muhabirlerinden biri olur…
Erzurum’da, 6 Haziran 1970 tarihinde, Y. S. E. yani Yol Su Elektrik Kurumu Salonu’nda, saat 20.00’de evlenir eşi Mükerrem Hanım’la. Ve 52 yıldır mutlu bir yaşam sürmekteler...
Bu mutlu evliliğin verdiği 2 meyvenin ismi ise Didem ve Erdem. Dolayısıyla biri gelin olmak üzere 2 kızları, biri damat olmak üzere de 2 oğulları var genç çiftin; toplam 4 çocukları… Haaaa, bir de badem içi 3 erkek torunları…
1974 yılında, TRT'nin Kayseri Paket yayınında, merhum spiker Tuna Huş’un çalışma arkadaşı…
TRT Erzurum Bölgesi’ndeki başarılı çalışmalarından dolayı, TRT Haber Dairesi Başkanlığı'nca ödüllendirilerek 1976’da TRT Çukurova Bölge Müdürlüğü Gaziantep Haber Bürosu’na Müdür Yardımcısı olarak atanır…
1980 Darbesi’ni TRT Gaziantep Radyosu’nda nöbetçiyken yaşar. Ardından Gaziantep Bürosu'nun kapatılması sonucu Mersin’deki TRT Çukurova Bölge Müdürlüğü’ne Muhabir olarak atanır…
Mesleğinin en verimli çalışmalarını burada gerçekleştirir. Çukurova Bölgesi’ndeki başarılı çalışmalarından dolayı Çukurova Gazeteciler Cemiyetince birçok kez “Yılın Gazetecisi’’ seçilir…
*****
O aslında bir ödül avcısı…
Bu ödüllerden birini de zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren’den alır. Hatay Festivali’ndeki haber ve röportajları dolayısıyla Hatay Belediyesi’nce geleneksel “Madalya” ödülüne layık görülür…
TRT Çukurova Bölge Haber Müdürlüğü sırasında; Mersin, Adana, Gaziantep ve Malatya’da Türkiye Birinci Futbol Ligi karşılaşmalarını radyo ve televizyonda anlatır. Spor programları yapar. Görev yaptığı 24 yıl içinde hazırladığı televizyon programları ve haberleri dolayısıyla 11 kez yılın gazetecisi seçilir…
Başta Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere çeşitli kuruluşlarca gazetecilik ödüllerine layık görülür. 1991’de Sovyetler Birliği ordularının Azerbaycan’ı işgali sırasında Azeri Türklerinin Bakü, Gence ve Lankeran’daki karşı mücadelesini TRT Haber Merkezi adına ‘’Savaş Muhabiri’’ olarak izler. Aynı görevi ABD’nin Irak’ı işgali sırasında da gerçekleştirir…
39 yıllık görev sonrası 2004 yılında kendi isteğiyle emekli olur…
Mersin Gazeteciler Cemiyetinde aktif görevler de alan Akdağ, Cemiyetin yayın organı olan “Cemiyet” gazetesini çıkarır...
Bir süre Mersin Valiliği Basın Denetleme Kurulu üyeliği de yapan Ünal Akdağ, emeklilik sonrasında bir süre Mersin’de yerel bir televizyonda yöneticilik yapar. Bu televizyon için hazırladığı ‘’Bir Konu Bir konuk’’ programı büyük ilgi görür…
Usta’nın “Sel Kokusu” adlı bir öykü kitabı da vardır…
Ziyarette bulunduğu Selanik’te bulunan Atatürk’ün doğduğu evin bahçesindeki bol meyveli, lezzetli, iri taneli nar ağacının çubuk fidelerle çoğaltılarak vatandaşlara “Ata Narı” adı altında dağıtılması için Yalova’daki Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’ne dilekçe ile başvuran bir sorumlu, vatansever, Atatürkçü bir vatandaş aynı zamanda…
O aynı zamanda bir sporcu... Henüz 18 yaşındayken, soğuk bir Ankara gününde, 27 Aralık 1963’te, Büyük Önder Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümünde, her yıl ülke çapında düzenlenen atletizm yarışmasında, her ilin ilk üç dereceyi alan atletleriyle birlikte, anlayacağınız toplam 201 atletin arasında Ankara birincisi olarak çıktığı ve Dikmen’den başlayıp 10 kilometrelik mesafe sonunda Ulus’taki Maliye Bakanlığı binasının önünde biten yarışmada Türkiye dördüncüsü olan bir atlet aynı zamanda…
*****
Olabildiğince Cumhuriyetçi, Atatürkçü, vatansever, vatanperver, kocaman yürekli bu gönül insanını, bu meslek büyüğümüzü, ustamızı; “Bugün” adını verdiği kendi şiiriyle takdim etmek isterim size:
"Sararmış bir yaprak gibi bitiyor ömrüm.
Dün nasıldı bilmem, yaşadığım tek günüm…
Hatırlamam için maziyi, geriye döndüm.
Gördüm ki hepsi boş, yaşam; sadece bugün…
Neler vardı, neler gördüm hesap edemedim.
Hep verdim, kazancım nedir bilemedim…
Hiçbir şeye ‘’bu hakkım’’ benimdir diyemedim.
Yaşadığım bugün. Dünü gördüm mü bilemedim…"
Ünal Akdağ, 78 yaşında…
Nice nice yıllara ağabey; iyi ki varsın, nice güzel paylaşımlı yaşanmışlıklara…
Saygıyla…