İlkay Adalıoğlu | Dünya Seçim Yılı | Güney Gazetesi Mersin
İlkay Adalıoğlu

Dünya Seçim Yılı


Geçtiğimiz haftalarda 2024’ün en belirgin özelliğinin ‘demokrasi’ vurgusu olduğunu, tarihin görüp göreceği en seçimli yıla girdiğimizi anlatan kapsamlı bir yazıyla derlediğim bilgileri, yorumlarımı da ekleyerek paylaşmıştım siz değerli Güney Okurları ile.

Genel itibarıyla anımsatmak gerekirse içinde bulunduğumuz 365 günde, dünyanın yarısı seçime gidecek.  64+ ülkede seçim veya başkanlık yarışı gerçekleşecek.

Türkiye’deki yerel seçim arefesinde partiler iç hesaplaşmalarla kavruladursun ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya, Hindistan, Brezilya ve birçok ülke geleceğini oylayacak.

Yani diyebiliriz ki yerküre, küresel çapta check-up’tan geçecek. Bir anlamda kişiler değil rejim oylanacak. İşin endişe verici, hassas noktası ise muhafazakâr yönetimlerin iş başına gelme olasılığının yüksek olması.

Dünya hızla popülist otoriter anlayışa yönelirken ülkeler içe kapanarak kendini koruma altına almaya hazırlanıyor.

Bu da gösteriyor ki aşırı sağa kayış sadece ülkemizi ele geçirmekle kalmamış gezegeni de sarıp sarmalamış.

2024’ün ilk oylaması Tayvan’da gerçekleşti. Başkanlık yarışını iktidar partisi adayı Lai Ching kazandı. Lai, bu zaferle ülkesini üçüncü döneme taşırken Ada’da dört yıl daha görev yapacak.

Sonucun ABD, Çin ilişkilerini ne yönde etkileyeceğini ise önümüzdeki süreçte yaşayarak göreceğiz.

Siyasi ve mali krizin pençesindeki Pakistan ise iç açıcı bir tablo çizmiyor. 127 milyon insanın oy kullanacağı ülkede otuz yılı aşkın süredir ordu, darbelerle sivil yönetimlere el koyarak siyasete müdahale etti. İmran Khan’ın 2022’de başbakanlıktan indirilmesinden bu yana ülke sular durulmuyor. Bakalım hapishaneden seçime katılan İmran Khan kazanırsa (ki yüksek ihtimal biçiliyor) ordu ve yargının tutumu ne olacak?

Göstergeler, Pakistan ve Bangladeş seçimlerinin Güney Asya’da yeni bir siyasi kriz ve darbeler döneminin başlangıcı olabileceğine işaret ediyor.

Hindistan’da ise ‘dünyanın en uzun seçimi’ başladı. 900 milyon seçmen sandığa giderken 7 aşamalı oylama süreci 19 Mayıs’ta sona erecek. Herhangi bir sürpriz olmazsa Modi’nin ipi göğüslemesi, bu sonucun ise Hindu- Müslüman çatışmasını tetiklemesi bekleniyor. Devasa ülkede Modi, milliyetçiliği körükleyerek artırırken bölgesel dengelerin seçim sonuçlarına göre şekilleneceği ortaya çıkıyor.

Savaşın gölgesindeki Rusya’ya yönümüzü çevirdiğimizde sürpriz beklenmiyor. Başkanlık yarışı 15-17 Mart’ta gerçekleşecek. Devlet başkanı Vladimir Putin, beşinci dönem için adaylığını açıkladı. Ülkede seçimlere formalite gözüyle bakılsa, Putin’in yine kazanacağı ağırlık kazansa da savaş ve iktisadi krizden bir türlü kurtulamayan bu coğrafyada dip hareket bekleniyor.

Belirsizlik savaşın diğer cephesi Ukrayna’ya da hâkim. Yönetim Rusya çatışmasını gerekçe göstererek seçimleri ötelemek istiyor.

Ve tabii dünyanın gözü bu yıl da ABD üzerinde olacak. 2024, Biden- Trump mücadelesinin rövanşını yazacak.

Aslına bakarsanız seçimlerin en ilginci Birleşik Amerika’da yaşanacak desek abartı olmaz. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, bir kez daha karşı karşıya gelecek. Demokrat parti, toplumdaki Trump karşıtlığına güvenerek adaylığını destekliyor. Cumhuriyetçiler ise eski başkanı adeta bir devrimci gibi görüyor.

Donald Trump yeniden başkan olursa dünyada zaten yükselişte olan aşırı sağ, moral bularak hedef büyütecek.

İktidarda geçen 2016-2020 yılları arasında her fırsatta Çin’e ticaret savaşından söz eden Trump, Biden’ın hedeflerini hızlandıracak. ABD içinde ise demokratlar ile cumhuriyetçiler arasındaki mücadelenin acımasız hale gelme ihtimali yükselecek.

Donald Trump’ın galip gelmesiyle Avrupa-AB ilişkilerinde sarsıntılar oluşacağı muhakkak. Yaşlı başkan Biden, eski dönemde soğuyan ilişkileri Ukrayna savaşı etkisiyle ısıtmıştı.

“Kazanırsam 24 saat içinde savaşı bitiririm” vaadiyle öne çıkan Trump, Ukrayna’dan mali ve askeri desteği çekebilir. Zaten cumhuriyetçiler bununla ilgili maddi yardım yapılmaması çağrısında bulunuyor.

Bütün bunlar bugünden görülebilen, muhtemel gelişmeler. Bir de fark edemediğimiz, görünmeyen ve hesapta olmayan gelişmeler yaşanacak.

Ancak net olan şu ki emekçilere, işçi sınıfına, ezilen halklara vaat edilen daha iyi bir dünya hâlâ yok.



ARŞİV YAZILAR