Bağımsız Adaylar Ne Yapabilirler?
31 Mart 2024 yerel seçimleri YSK’ya aday başvuru süreci 20 Şubat itibariyle sona erdi. Aday adayı olup, aday gösterilmeyenlerin bazıları başka partilerden bazıları da bağımsız aday oldular. Bağımsız veya başka partiden aday olanların, seçim sonucunu nasıl etkileyeceği üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Bu durumu Mersin Mezitli üzerinden tartışmak istedim.
İlk soru: Aday adayı oldukları parti ile bağlarını koparıp, başka bir partiye veya bağımsız aday olanların, seçilme şansları var mıdır? Bağımsızların seçim kazanma şansları, büyük seçim çevrelerinde, istisnalar dışında mümkün olmamıştır. Yakın zamanda Kırklareli ve Şanlı Urfa dışında örnek yoktur. Bu illerde bağımsızların kazanması sadece çok başarılı olmaları değil, diğer partilerden parti karşıtlığı üzerinden adaya destek gelmiştir. Büyük seçim çevrelerinde, seçmenlerin büyük çoğunluğu yerel seçimlerde partilere göre oy vermektedirler. Küçük seçim çevrelerinde aday etkisi ortaya çıkmakta; ancak yerelde akrabalık gibi sosyal bağlar üzerinden, birebir ilişki kurulabildiği için, bağımsız adaylar kazanabilmektedir.
Büyükşehir olması ve için bulunduğumuz siyasal ortam dolayısıyla, bağımsız adayların Mersin’in Tarsus, Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Mezitli ilçelerinde mümkün olacağını düşünmeyenlerdenim. Bu ilçeler, büyük seçim çevresi olduklarından partili adaylar öne çıkacaktır. Diğer taraftan mevcut siyasal hava, ulusal iktidar partisine kaybettirmek üzerinedir, muhalefete değil. Ulusal iktidar partisinden bağımsız adaylara destek olmazsa, kazanma şanslarının olmadığını düşünüyorum. Yani AKP-MHP-İyi P. örgütsel olarak bağımsız adaylara destek olmayacaktır, çünkü kendi adaylarıyla seçime giriyorlar.
İkinci soru, bağımsız adaylar seçimi kazanabilecek çoğunlukta seçmeni daha önce seçildikleri partiden koparabilip – koparmayacaklarıdır. Yani Mezitli’de mevcut başkan Neşet Tarhan 2 dönem kendisini aday olup seçildiği CHP seçmeninden oy alıp, seçimi kazanabilir mi? İhtimal dahilinde olduğunu düşünmüyorum. Neden?
Sayın Tarhan başarısız bulunmuyor, ancak seçmenleri arkasında sürükleyen bir başarıya ulaştığına dair bir algı da yok. Eğer Mersin’de Vahap Seçer, Ankara’da Mansur Yavaş veya İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kadar başarılı olsaydı, sayın Tarhan partisi tarafından tekrar aday gösterilirdi.
Tabi burada, yani CHP seçmeninin sayın Tarhan’a oy vermesinde etkili olacak diğer bir faktör, CHP’nin Mezitli adayı Ahmet Serkan Tuncer’e gerek CHP’li seçmenlerin gerekse de diğer partili seçmenlerin nasıl yaklaştığıdır; olumlu-olumsuz tepkisidir. Sayın Tuncer’e karşı Mezitli’de böyle bir tepki görmediğimiz gibi, olumlu gelişmeler de yaşanmıştır. İyi ve Deva partilerinin, sayın Tuncer’e destek olmak amacıyla CHP’ye katılmaları, Tuncer’e olan desteğin somut göstergesidir. Sayın Tuncer’in CHP Mezitli ilçe başkanlığı, Mezitli’de doğup büyümesi, üzerinde şaibe olmaması ve siyaset için çok genç olması gibi avantajları da, hem CHP’li seçmenlerin bağımsız aday olan sayın Tarhan’a oy vermelerini engelleyecek, hem de sayın Tarhan’ın bağımsız adaylığına rağmen 2019’da aldığından daha çok almasını sağlayacaktır.
Mersin özelinde seçim sonuçları üzerinde etkili olacak önemli bir faktör de DEM Partililerin, kendi adaylarının kazanmama olasılığını göz önüne alıp, hangi partiye veya adaya oy verecekleridir (stratejik oy verme). Ulaştığımız alan çalışmaları ve gözlemler, Cumhur İttifakına tepki olarak DEM’li seçmenler Mersin’de Akdeniz haricinde CHP’li adaylara oy verecekler. Bu veriler de, bize sayın Tarhan’a DEM’li seçmenlerden oy gitmeyeceğini söylememize olanak vermektedir.
Özetle yerel seçimlerde parti aidiyeti olan seçmenlerin ağırlıkla partinin adayına oy vermesi, ki içinde bulunduğumuz siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullar dolayısıyla daha da etkili olacaktır, rakibi olan CHP’nin adayı Ahmet Serkan Tuncer’in partili seçmenden tepki değil destek görmesi gibi gerekçelerle sayın Tarhan’ın kazanamayacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Peki sayın Tarhan’ın CHP kamuoyunda pek de beklenmeyen bağımsız adaylığı nasıl bir sonuç doğuracak? Bu sorunun yanıtına dair düşüncemi geçen hafta (16 Şubat “Siyaset, İlke ve Adaylık”) yazmıştım.