Baha Sadık Akıner | Aşksız ve paramparçaydı yaşam | Güney Gazetesi Mersin
Baha Sadık Akıner

Aşksız ve paramparçaydı yaşam


Aşksız ve paramparçaydı yaşam

 

 

 

Aşkın, kavganın, umudun şairi Adnan Yücel; 27 Mart 1953'te, Elazığ'da doğar. Ölmedi; şiirlerinde, dizelerinde yaşıyor. Adnan Yücel, 71 yaşında…

 

Şair, yazar, araştırmacı ve öğretmendi. Kâh Cudi’nin gözleriyle Cizre’ye bakar, kâh bir kavalın inceliğinde bir çiçeği okşardı. Sofrada, kaval sesinde; peyniri, zeytini ve biberi okşayan, sıra dışı, devrimci bir yaşam.

 

Dünyaya biraz mor bakarsınız gözlerinden şairin. Dizeleriyle, kavganın taaa içindesinizdir. “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” koca bir tarihe tanıklık edersiniz. Toprağın ilk kez nasıl çitlerle çevrildiğini, topraklıların tanrılaşırken, topraksızların nasıl köleleştiğini öğrenirsiniz mısralarında. Sonra umudu kaybetmemeyi öğreterek; hepimize, “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” dedirtir, hissettirir tüm benliğinde.

 

Hissedersin… Ve hazırsındır kavgaya, mücadeleye, cebinde bitmeyen-bitmeyecek umutla. Ateşin ve Güneşin Çocukları’nda bin yılın ağıtını yaktı Adnan Yücel. Âdem’den önce de akan o iki nehrin köpüklerine bindirip, okuyucuyu koca bir tarihe tanıklık ettirdi. Munzur’un sesini dinletti. Laç deresinin, leş deresine dönüşmesinin hüznüyle sızlattı yüreklerimizi. Sonra… Sonrası ise sonsuzluktu… Dereler taşkını, yollar yorgunu…

 

*****

 

Dedim ya: 27 Mart 1953’te, Elazığ Merkeze bağlı Seli köyünde doğdu Adnan. Hemen hemen her usta şair gibi bir emekçinin, bir işçinin çocuğuydu. İlkokulunu köyünde, orta ve lise öğrenimini ise Elazığ'da yaptı. Edebiyata, özellikle şiire ilgisi vardı Adnan’ın. 1971 yılında üstün başarıyla girdiği Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1975 yılında mezun oldu.

 

Elazığ Karakoçan Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başladı. Edebiyat, özellikle şiir aşkıydı ama her iyi edebiyatçı gibi sanata da ilgi duyuyordu Adnan. Bir tanıdığının vasıtasıyla Ankara’ya gitmeye karar verdi. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi bölümüne kaydını yaptırdı ve orayı da 1978 yılında başarıyla bitirerek aynı üniversitede Çağdaş Türk Edebiyatı üzerine yüksek lisansını yaptı.

 

Eğitimini tamamladıktan sonra, 1975 – 1987 yılları arasında Ankara Yenişehir Lisesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi ve Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1987 yılından vefatına kadar geçen sürede Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Türk Dili öğretim görevlisi olarak çalıştı.

 

*****

 

Adnan Yücel, bir usta şair. İşçi Hasan’dan oldu, Zeliha Hanım'dan doğdu. Bir de öğretmeni olmalı, şair bir öğretmen. Kitabının arkasındaki fotoğrafı anasına gösterip, "Bu benim öğretmenim" diye öğündüğü. Anası Zeliha Hanım, nasıl kızmış, "Kitap sahibi adam, gelip sana ders verecek, hıı!"

 

Kavgaydı yaşamının özeti Adnan Yücel’in. Ve şiir. Ve umut. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Çünkü sevda, kavgalara sözlenmiştir.

 

Adnan Yücel, toplumcu gerçekçi bir yazardı. İnsanın bu dünyada verdiği, vereceği mücadeleyi özümsemiş, bilincine çıkarmış bir şairdi. Gelecek güzel günlere inanan, yenilgiler, acılar, zulümlerle engellense de; insanlık için, insanlığın mutluluğu, geleceği için verilen kavganın bitmeyeceğini seslendiren, umudu öne çıkaran.

 

Şiir üstüne yazdığı yazılarda; sanatın, şiirin, eşit, özgür bir dünya için verilen kavganın bir parçası olduğunu ortaya koyar.

 

*****

 

Adnan Yücel, edebiyat ve felsefe bilgisinin dışında; tarih, coğrafya, mitoloji bilgisi ile donanmış bir şairdi. Şiirlerinde bu bilgi birikimini, insanlığın bu topraklarda, Anadolu’da ve başka coğrafyalarda yarattığı değerleri kavramış bir şair olarak kitaplar dolusu şiirler yazmıştır. Vedat Aydın’ın cenaze törenine giderken yaşamını yitirenler için yazdığı Beşlerin Türküsü şiiri, dostluğa, kardeşliğe verdiği değeri de gözler önüne serer:

 

Edebiyatımızın ağır işçisi olarak nitelenen, yazdığı roman, öykü, şiir, deneme, inceleme, araştırma, ders kitapları ile edebiyatımıza yetmiş yıl emek vermiş olan Cevdet Kudret şöyle der Adnan Yücel için:

 

“(…) Bugüne kadar imrendiğim pek çok yazı olmuştur; ama günün birinde Yunus’tan okuduğum bir şiirin iki dizesi kadar hiçbirine imrenmedim. İnsanlara sonsuz bir sevgiyle seslenen o iki dizenin altında imzam olmasını ne kadar isterdim: Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun… Yunus Emre’nin yüzyıllar aşarak gelen dizeleri gibi, Adnan Yücel’in dizelerinin de yüzyıllar sonra bile söyleneceğine inanıyorum."

 

 

*****

 

Ömrünün son yıllarında; direnişi, mücadelesi, umudu sürüyordu ama hastaydı. Hani ‘acıyı bal eylemişti’ ya kendine:

 

"Ben ki yaşam bahçıvanıyım;

Bir oğul ektimse toprağın rahmine,

Acıyla beslerim tohumlarımı.

Ki bin çiçek fışkırsın,

Bin güzellik yayılsın yeryüzüne…" dizeleriyle 10 yaşında kaybettiği oğlu Taylan Özgür’ün acısını da yine bal eyler kendine:

 

Akciğer kanseriydi… Yaşamının son zamanlarını Balcalı Hastanesi’nde, yoğun bakımda tedavi altında geçirdi. 24 Temmuz 2002’de, sabah 07:50 sularında yaşama veda etti. Kavgasına ve döğüşüne ara verdi.

 

O’nun durumu başka nasıl açıklanabilir ki? Dostu Şennur Sezer şöyle anlatıyor kavganın, döğüşün, umudun şairini: Bir ay kadar önce Adana'da "Doktorlar üç ay dedi, bir yılı devirdim" demişti. Nâzım Hikmet gecesinin ertesiydi. Nâzım Hikmet gecesi için hazırladığı konuşma, okuduğu şiirler görüntü olarak yer almıştı. Aşkla bağlıydı; sanata, sosyalizme. Galiba sorun da buradaydı. Aşkla kavgayı ayırmayışında. Ölümle boğuştu. Tıpkı yıllar önce Oktay Arayıcı'nın boğuşması gibi. Kanserin, özellikle beyin kanserlerinin dönemle, baskılarla ilişkisi, psikolojik nedenleri çözülecek bir gün. Art arda onca güzel insan: Akşit Göktürk, Oktay Arayıcı, Adnan Yücel...

 

*****

 

Acıları da, öfkesi ve umutları da, coşkulu patlamaları da kesinlikle bu güçten beslenir. “Şiirinin doruğu” olarak tanımladığı Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’te ise; o çocuksu kırılganlık öfkeyle bilenmiş, umudu arayan karamsarlık, yerini yeniden umuda, hem de coşkun bir şelale gibi akıp patlayan gelecek tutkusuna bırakmıştır:

 

“Aşksız ve paramparçaydı yaşam…

Bir inancın yüceliğinde buldum seni…

Bir kavganın güzelliğinde sevdim…

Bitmedi daha sürüyor o kavga

Ve sürecek;

Yeryüzü, aşkın yüzü oluncaya dek!"

 



ARŞİV YAZILAR