Ergün Parlat | GÜNLÜK DEVİNİMLER | Güney Gazetesi Mersin
Ergün Parlat

Ergün Parlat

GÜNLÜK DEVİNİMLER


 “Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz” demiş Charles Dickens.

Duyarlı bir insansanız, hep saldırı altında olduğunuzu göreceksiniz.

Geçmişte yaptığımız hatalar bizi hep korkutur. Hatalarını dillendirmek her yiğidin harcı değildir. Görgü tanıklarımız birer birer bu dünyadan gittiklerinde, derin bir “ Ohh!..” çekeriz. Sütten çıkmış ak kaşık…

Çalıştığımız iş yerinde bizi yöneten başrol oyuncuları da özgür değildir. Denetleyen denetlenmekte, yönlendiren yönlendirilmektedir.

Bir sinema filminin anlattıkları, insanları, o olayın gerçeğinden daha fazla ağlatabilir ve daha fazla kendine getirebilir. Bir filmde anlatılan konunun yeri belirlenebilir ama görülebilirse, dönüştürülebilir ama ulaşılabilirse. Sonuçta ayna kırılır, görüntü yok olur, ama nesne varlığını sürdürür. Karşıt güçler birbirlerini dengeledikleri sürece rahatımız yerindendir. Ola ki denge bozulacak olursa, vay halimize.

Bir yerde okuduğunuz bir özlü söz, eğer gereğinden fazla özlü ise, dikkat edin. Bir reklam metni olabilir. Çevremizdeki insanlar kendilerinin isteklerini bize de istettirip kabul ettirmekte ne kadar ustalar. Bulanıklık, belirsizlik hep var. Kaybolmamıştır, gizlilikler içindedir.

İlk önce kendimize anlatırız öykülerimizi. Önceleri çıkar yol diye sarıldığımız düşünceler, bedenimizdeki saçmalar gibi şimdi. Onları taşısak ömrümüzü kısaltmaktalar. Ama çıkarılmaları da yaşamsal tehlike içerdiğinden operasyonla çıkarttıramıyoruz.

Şiir, insanı şiire dönüştürmeye çalışır, ama insan direnir. Hoş renklere boyanır iğrenç amaçlar çoğunlukla. Onlar bilir. Ona birlikte çalışmak için değil, bir kenara çekilip sessiz kalması için para verilir.

Günümüz zamanı bize pek bir şey vermese de, ümit etmeye devam.

İnsanı ezer geçerler. Nedenini soran olursa; ‘Sandığın gibi değil, aslında ben ona yardım ediyorum’ diyerek kendilerini savunurlar. Keşke sıkıntılarımızı, bize yapılanları yarasız beresiz atlatabilseydik.

İnsanız. Başkalarının sözlerini yanlış anlar, kendi sözlerimizi değerlendirirken de ‘Doğrucu Davut’ kesiliriz.

Duvarlar gittikçe yükseliyor, gittikçe kalınlaşıyor. Diyorum ki; keşke biz insanlar bu denli çatık kaşlı ve bağışlamaktan korkan kişiler olmasaydık. Biz tüketiciler, toplumunun en derin, en sıkı biçimde korunan sırlarını bilmiyoruz. Koşullar uzun vadeli planlar yapmamızı olanaksız kılıyor.

Nokta bir soru ile: İnsanlığın sonu ile dünyanın sonu aynı şey midir?



ARŞİV YAZILAR