La bizim at da mı öldü?
Fıkralarımız, biz yazarlar için İsveç çakısı gibidir.
Her işe yarar.
*
Hadi bir fıkra anlatalım…
*
İki Sivaslı komşu askerde aynı birliğe düşmüş.
Eğitimdi, talimdi derken günler geçmiş, bunlardan biri izin almış.
15 gün memlekette durmuş, birliğine dönmüş.
*
Kantinde memleketlisini yüzü asık gören diğer Sivaslı merakla sormuş:
“Ne oldu gardaş? Memlekette kötü bir şey mi var? Yüzün asık…”
Beriki cevaplamış:
*
“Gardaş sizin beyaz kedi vardı ya…”
“Eee?”
“O ölmüş.”
“Yapma ya. Niye ölmüş?”
“Sizin köpek ölünce o da dayanamadı zaar.”
“La bizim köpek de mi öldü?”
“He gardaş o da öldü.”
“Ona ne baba değdi?”
“Sizin atın kemiklerini yerken, kemik sen git köpeğin boğazına takıl…”
“La bizim at da mı öldü?”
“Her gardaş ya, ananın cenazesinin olduğu gün, her yer buzdu, hayvan ayağını kırınca…”
“La anam da mı öldü?”
“He gardaş, babanı kaybedince kadıncağız dayanamadı…”
“La babam da mı öldü?”
“He gardaş o da öldü…”
“Desene gardaş ocağım söndü…”
“Ben gelirken itfaiye sizin eve su sıkıyordu, herhalde sönmüştür.”
*
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, AKP Genel Başkanı Erdoğan ile görüştükten sonra bir cesarete geldi.
Artık dilinin altındaki baklaları çıkarmaya başladı.
Özgür Bey, “Belediyelere talimat verdim. Arapça tabelalara karışmayın dedim. Arapça Kuran dilidir. Halk incinir” dedi.
*
Laiklik, Atatürkçülük, devrimcilik, milliyetçilik konusunda hassas olan CHP’liler incindi.
*
Biraz da korktu.
*
Korkunun nedeni şu…
Özgür Özel, kötü haberler dizisini kedinin ölümünü ileterek başlayan Sivaslı gibi.
Kötünün kötüsünü sona saklıyor olabilir.
CHP tabanı Özgür Bey’in bundan sonraki açıklamalarının son cümlesind sonra şöyle diyebilir:
“La gardaş laiklik de mi öldü?”