Ekin Canaran | “BAŞKA BİR YER” | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

“BAŞKA BİR YER”


Sıcak yatak. Sıcak oda. Dünden kalan eksik cümleleri tamamlamak için başlayan gün. Oradan oraya savrulan yapraklardan biri düştü ayağımın ucuna.

Tam karşımda, gittikçe büyüyen benden kaçıp duvarda yerini bulan çatlaklara bakıyorum. Ev, sıcak yuva, şimdi bedeninden açılmış koca çatlaklarla doldurmuş kendisini. Uzaktan benziyoruz bu hikâyede. ‘Sanki karnımdan çıkıp duvarı delmiş çatlaklar’ diyorum bunlara. Yenileri yolda. Gece çökünce zorlukla açılan gözlerin tepesine binen iç savaşlarının sonunu beklemeye dönüyorum. Dikemediğim yaraları açıyorum. İçimde büyüyen delip geçen o şey, yani hakikati, sonsuz boşlukta taşısın diye soruyor.“Peki kimsin o zaman?” Kendine açtığın bir savaş var. Kim kazanır? Kendime cevap: Kendinden başkasına ulaşma.

 

*

Yarılmış dökülmüş parçaları taşıyan bedenlerin, yani bu tek başınalık dediğimiz hâl ile sadece bir başına kalınan akşamların arasında boşlukta süzülen gizemli ışığı arıyor gözüm. Leonard Cohen’ın deyişiyle: “Her şeyde bir çatlak vardır, ışık böyle girer içeriye.”

*

Karşımda bana bakan çatlamış kabukları dökülmüş duvarların bir bütünü bozmaktan başka bir sebebi vardı. Çünkü esas olan kendine ait olanı yeniden yıkıp yaratmaktı.

Beklenmeyen, biraz da sevilmeyen misafir gibi çat kapı gelen düşünceleri bir kapıdan uğurlarken, diğer kapıdan geri karşılıyorum.

*

Oturduğum yerden güzel bir gökyüzü var. En uzaktan. Malum herkes, hepimiz benden bana gelenlerle aynı odada oturuyoruz. Çıt çıkmayan odadan sesleneyim. Yine ışık süzülecek önce. Yine kollar dolanacak birbirine. Gökyüzü yarılacak birazdan. İkiye bölünen yer ve gök bizi daha da uzaklaştıracak. Sessizce habersizce bekleyecek gözleri, gökleri ikiye böleni.

 

Şimdi sıra kızıl gökten yere düşmekte. Kendini var etmeye çalışırken, amansızca döne döne adaletsiz bir toprak parçası bastığım ayağımın altındaki. Ve ayaklarım beni beklemeden gidiyor bir başka yere.

*

“Başka bir yer hayali” yazmışım. Kim bilir hangi diyarın tepesinde beklerken, hangi rüyanın kulesinden aşağıyı izlerken. Etrafta rahat rahat gezen koca seslilerin arasından çıkıp kendi sesini, kendi içini kemirenin sessizliğini bilerek. Tek başına.

Öyleyse sessizlik başka sessizlikleri bulmazsa söyle nereye gideceğim şimdi?

Örme Biçimleri’nde geçiyordu. “Dili zehirlenenlerin ilacı dilsizlerde.”



ARŞİV YAZILAR