Abidin Yağmur | Kapansın el kapıları | Güney Gazetesi Mersin
Abidin Yağmur

Kapansın el kapıları


Bir şiirine şöyle başlar Nazım Hikmet:

“Gökte bulut yok

Söğütler yağmurlu

Tuna’ya rastladım

Akıyor çamurlu”

*

Şairlerdir zaten nehirlere, ırmaklara rastlayan.

Sıradan insanlar yolculuk yaparken nehirleri görür, ırmakları görür ama şairler nehirlere, ırmaklara rastlar.

Bir de selam verir.

Selamını yükler akar suyuna ırmağın, nehrin.

*

“Büyük Şair” diye anar dünyanın pek çok aydını Nazım’ı.

Büyüktür.

Çünkü gündelik, sıradan, küçük olayların; küçük insanların küçük hikayelerini büyük, yüce bir dille yazar.

*

Büyüktür.

Çünkü tarihe mal olmuş, insanlığın tarihini belirlemiş, coğrafyayı etkilemiş, ekonomiyi etkilemiş çok büyük olayları da sade, sıradan, gündelik bir dille yazar.

*

Sofrasına biber, ekmek, tuz  koyup sevgilisini bekleyen; beklerken beklerken testinin dibindeki son şarabı da içen basit, sıradan bir adamın hikayesini öyle bir anlatır ki Nazım, sanki anlattığı sıradan bir insan, senin beni gibi biri değil de Zaloğlu Rüstemdir sanki.

*

Aynı Nazım döner, Anadolu coğrafyası dediğimiz; doğu-batı ekseninde ilerleyen o tarihi göç, ticaret ve savaş koridorunun binlerce yıllık hikayesini, hiç destansı bir dile kaçmadan, gündelik dille anlatır:

“Dörtnala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim”

*

Nasıldır o memleket?
Neler yaşamıştır?

Roma hakimiyetinde bin yıl.

İtalya yarımadasından çıkıp gelmiş Romalıların emrinde boydan boya Anadolu.

İlk Hıristiyanların ortaya çıkışı, Hıristiyanlara zulüm.

Sonra Hıristiyanların egemen olması, paganlara zulüm.

Bir ara güneyden Arap akınları.

Asya kökenli kavimlerin ilk gelmeye başladıkları M.S 900’lü yıllar…

Sonra 1071 savaşı…

İrani bir uygarlık olan Selçuklular…

Ticaret, bolluk, refah, kurşun kubbeler, köprüler, hamamlar.

Parçalanma, bölünme, yeniden toparlanma…

Sonra 1250’lerde Moğol fırtınası…

Bir daha parçalanma.

Haraca bağlanma.

Şehir devletlerine bölünme.

Şakilik, eşkıyalık.

Aşiretler, boylar arası kavgalar.

Köleliğin yeniden hortlaması.

Köleliğe karşı esnaflığı, eşkıyalığa karşı çobanlığı vaat eden beylikler.

Doğu Roma’nın çözülüşü.

Sonra yine Moğol istilası.

Ekonomik ve ruhsal çöküş.

Yunus Emre şiirlerine yansıyan depresyon hali.

Hace Bektaşi Veli, Mevlana, Düzgün Baba, Baba Mansur, Kureyşan ocağı, Abdal Musa gibi tekkeler.

Sonra Osmanlı…

Sonra 500 yıl süren karanlık, yoksulluk, cahillik…

Kimi yerlerde derebeylikler.

Ayanlar, mirler, beyler…

Sonra zorunlu askerlik, angarya dayatmaları.

Çift bozan hareketleri.

Vergiler.

Kaos.

Fakirlik, fakirlik, fakirlik…

*

Nazım, büyük şair, bin yıllık Anadolu gerçeğini şöyle özetler:

“Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim”

*

Nazım sadece büyük şair değildir ki.

Büyük ütopyacıdır.

Ve de büyük devrimci.

Anadolu’nun bin yıllık çilesinin bitmesi için şöyle yakarır:

“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim”

*

Ve sosyalizm, komünizm ütopyasını anlatır:

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim...”

*

Büyük şairin “biz” dediği kimdir?

*

Son yılarda Kürt milliyetçisi, Laz milliyetçisi, Alevi mezhepçisi kişiler de Nazım’a hakaret etme, onu yaftalama yarışına katıldı.

Türk milliyetçilerinin Nazım’a taarruzlarına talimliyiz.

Fakat Kürt milliyetçisi, Laz milliyetçisi neden saldırır Nazım’a.

*

Sözüm ona solcu, devrimci kişiler niye bu saldırılara, hakaretlere destek verir.

*

Türk milliyetçisi, Türk sağcısı, ırkçısı karşısında Nazım Hikmet’in sosyalizm düşünü savunan solcu; Kürt ya da Laz milliyetçisinin saldırısı karşısında Nazım’ı neden savunmaz.

*

Geçen gün bir yazı okudum.

Bir Laz şair, Nazım Hikmet’e nazire yapmış ve “Bu memleket sizin değil. Siz sonradan geldiniz. Bu memleket bizim” demiş.

*

Bizim birkaç tane avel solcu da bu yazıyı beğenmiş.

*

Laz şairin “sonradan geldiniz” dediği tarih ne?

En az bin yıl öncesi.

*

Hastalıklı kafadır bu.

Irkçı kafadır.

Bugün bin yıl önce geldiniz diyerek Türkleri kovmak ister.

Yarın 1300 yıl önce geldiniz diyerek Ermenileri kovmak ister.

500 sene önce gelen Yahudileri zaten en başta kovar.

*

Hastalıklı, ırkçı kafanın Nazım Hikmet’e saldırmasını anlarım.

O ırkçı, hastalıklı kafa Nazım’ın ne dediğini de ne anlattığını da anlamayacak kadar gitmiş de…

Peki solcu geçinen…

Sağda solda Nazım Hikmet şiirleri okuyan…

Sonra da dönüp Nazım üzerinden “Siz sonradan geldiniz” diyenlere alkış tutan şair adaylarına ne demeli?

 

 

 



ARŞİV YAZILAR