Ekin Canaran | AYNANIN İÇİNDEN | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

AYNANIN İÇİNDEN


“En önemlisi insanın gözleri ve ayaklarıdır. Dünyayı görebilmeli ve ona gidebilmelisin.”

Alberto Manguel / Kelimeler Şehri

 

*

 

Koca binaların arasında bir yerde, aklımda sadece suya değmek varken bir yandan bu cümleyi not ettiğim geldi aklıma. Sıcaklığın kontrolü ele geçirdiği günlerde kendi hayatımın kontrolünü yeniden tutmaya çalışırken uyanıyorum gördüğüm kâbustan. Her yeni yere, eve gittiğimde geceleri bir kâbus bekler beni. Severim de. Alışmak bir yana hissettiğim, en arkalarda kalan, seni yeniden yaşamaya ittiren kâbuslar hayatın senden ne kadar uzakta olmadığını en yakınında hissettirir. Güne senden çok uzakta doğsa da aynı güneş senin odanı, senin şehrini de aydınlatır elbet. Bu yüzdendir ışığı yakan, gördüğüm kâbuslardır.

*

Yanı başımdaki ağacın yaprakları oynamıyor bugün. Kâbuslardan, herkesin dilinden düşürmediği günlük sohbet konumuz havanın yakıcılığına geçmem çok kısa sürüyor. “Sıcaklık kontrolü ele geçirdi” demişken bu havalarda da insan dertlendiği, sıkıldığı her ne varsa unutuyor. Duyan bir daha bakıyor yüzüme. Güneş beni eritmeden hemen önce, ben ben iken söylemiştim. Bu dertsizliğin bir yaz günü, Beyoğlu’nun ara sokağında merdiven çıkarken söylenmiş olmasını bir kez daha düşünün. Ve öyle okuyun. Dertlere kısa mola. Önce bir gölge bulayım.

*

Bu yaz, hazır kendimden çok geçmeden, yazdan ümidim bitmeden, kendimi unutmadan aklımda kalanlara cevap bulayım.

“Kendimi nasıl bilebilirdim; hem bilecek hem de bilinecek olan bensem?” Aynı kitaptan aldığım bu soruyu düşünürken atlayayım başkasına.

Kendini bil. Bil kendini. Sokrates’in “kendini bil” deyişi, kendini ömür boyu tanıma dediği uğraşın öyle kısa olmayan bir yolculuktan farkı yok. Başkalarının aynasında kendini bulmak için önce aynayı sen tut yüzüne. Ne gördün? Sen bildin mi kendini?

Kâbusları severim demiştim. Senden çok uzak, senin sen olmadığını düşündüğün her anı seni ortaya çıkaran bir mucize gözüyle bakmaya karar verdim. İşler değişti. Çünkü her kendinle yolculuğa çıktığın “sen”, kendini aynı yolda, aynı bedende bulmuyorsun. Zaman elimi değdirmek istediğim sudan farksız. Akan bir nehirden taşan sulardan çiçekler başka başka açtı. Ve sen kendini bilmeden önce, sen “olduğunu bilmekle” başla.

*

Aynı kitapta şöyle geçiyor: “Var olduğumuzu bilmek için, algıladığımız ve bizi algılayan başkaları olduğunu bilmemiz gerekir.”

Varlığımızı konuştuğumuz dille birleştirirsem kelimelerin, dünyayı oluşturan kelimelerin, başını dışarı çıkarmadan havasını bildiğin dünyalara açılmanı nasıl sağladığını ve seni var ettiğini biliyorum. Aynada gördüğüm kendim yetmez. Gözlerimin gördüğü, kelimelerimin kulaklarda yankılandığı her saat, her dakika sadece beni var etmeye devam eder. Ediyor.

 

“Artık birbirimizi gördüğümüze göre, sen bana inanırsan ben de sana inanırım. Anlaştık mı?”

 Aynanın İçinden / Alice Harikalar Ülkesinde

 

 



ARŞİV YAZILAR