"Mersin’e Değer Katanlar" serisine ara verirken
Bugüne dek "Mersin'e Değer Katanlar" serimizde dört değerli ismi ele aldık:
Musa Eroğlu,
Muzaffer Alap,
Arife Abla ve
A. Kaya Mutlu.
Bu isimlerden sadece Musa Eroğlu aramızda.
Ozanımız Musa Eroğlu, bu yıl Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde düzenlenen "Birliğimiz Dirliğimiz Türkülerimiz Konseri" ile Muğlalılarla buluştu. Konser salonu hıncahınç dolarken, sanatçımız sevilen parçalarını seslendirdi ve kendisine fahri doktora unvanı verildi.
Mersin Üniversitesi'nde de benzer bir etkinlik düzenlenmesi gerektiğine dair Rektörümüzle hemfikiriz.
Ancak burada bir soru var: Neden Mersin Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri ya da Kent Konseyi gibi kurumlar sanatçımızı yaşarken onurlandırmıyor?
Daha önce de bu konuda yazılar yazdım.
Mersin'deki kurumların işleyişinde maalesef eksiklikler var.
Kentte yapılan iyi şeyler çoğu zaman abartılıyor ya da yanlış uygulamalara ses çıkarılmıyor.
İhmal edilen veya başarılamayan işler hakkında yeterince konuşulmuyor.
Biliyorum, eleştiri her zaman hoş karşılanmıyor.
Özellikle güç sahiplerinin eleştirilmesi, çoğu zaman dayanılması zor bir hal alabiliyor.
Eğer bir kurum eleştiriye dayanıklı değilse, bu durum çürümeye başladığının bir işareti olabiliyor.
İnsan doğasında övgü almak temel bir istek olsa da, sürekli övülmek gerçekleri görmemizi engelleyebiliyor.
Medya organları veya belirli konumlardaki kişiler çoğunlukla daha yukarıdakileri yalnızca övme eğiliminde olabiliyorlar.
Açıktır ki, bu alttakilerin kendi pozisyonlarını korumak ya da güçlendirmek için kullandıkları bir "yöntem".
Bu yöntem onların işine gelse de, toplumun işine gelmiyor.
Çünkü yanlışların ortaya konmasını, yanlışlardan dönülmesini ve doğruya yönelmeyi engelliyor.
Bu nedenle eleştiri ve uzlaşı kültürü, çok seslilik ya da ortak akıl çok önemli.
Eleştiri, özeleştiriden daha fazla önemsenmeli ve uzman danışmanlarla çalışmak siyasette ve yöneticilikte kilit bir rol oynamalı.
Belediye meclislerine, kent konseylerine, sivil toplum kuruluşlarına, odalara, borsalara, siyasi partilere ve üniversitelere bu konuda büyük görevler düşüyor.
Güç arttıkça eleştirinin bedeli de artıyor, bu yüzden "Yaşasın Ortak Akıl!" diyoruz.
Ya ortak akıl ve güçlü eleştirilerle ilerlersiniz, ya da mevcut duruma ses çıkarmayıp kenti ve ülkeyi kaderine terk edersiniz.