Hülya Aslan | Unutma lüksümüz yok | Güney Gazetesi Mersin
Hülya Aslan

Unutma lüksümüz yok


Hükümetin sözcüsü gibi çalışan yandaş basın- yayın ve tv kanallarının hemen tamamının hayali seratonin (mutluluk hormonu) salgılattıran laylay liylom günleri çoktan geride kalmış gibi görünüyor. En azından benim o mahalleden okuduklarım ve izlediklerimde kısık sesle de olsa bir karşı söylem ve belki de vicdan(?) temizleme, “evet çok iyi gidiyordu ama” demeler başladı.

Ancak büyük resme şöyle uzaktan bakılınca hükümet karşıtı yazmaya ve söz söylemeye çalışan ve fakat hala  “yandaş”lığı terk edememişlerin kısık seslerle eleştiri getiriyormuş gibi yapmalarının

Bu nedenle bugün klavyeye uzanan bu titrek parmaklar ve kısık seslerin, 22 yıl önce ülkeyi yönetmeye başlayan zihniyeti “bu amaçlarla yola çıkmamıştık” deyip ilk birkaç sene içerisinde terk eden kısmen ilkelilere katılmaya başlatan nedenleri sorgulamak gerekmez mi? 

Neden çoook seneler sonra….

Neden ülkede satılmadık, kazılmadık, yakılmadık ekolojik ve ekonomik kıyımlar yaşanırken,

Neden eğitim sağlık ve hepsinin başı laik demokratik sosyal hukuk devletinden bir kırıntı bırakmayacak işler yapılırken sesleri çıkmadığı gibi alkış tufanı koparıyorlardı da bugünlerde ufak çaplı eleştiri getirebiliyorlar

Acaba bunca olan biteni görmediler/ göremediler mi?

Yoksa topu birden mi kandırıldı? …

Ve peki niçin

“Bir haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturunu ilke edindiklerini her ortamda söylemekten çekinmeyenler ülkeye yapılan bunca haksızlıklara ve hatta temelden yok etmelere karşı dilsiz oluverip bugün bu sözü hatırlayıverir gibi yapıyorlar.

Çok araştırma yapmaya ve üzerine çokça kitaplar okumaya inanın hiç gerek yok ve hatta bir çeyrek asır geriye gitmenize bile gerek kalmadan gözlerinizi kapayıp son beş yılı hatırlamanız yeterli olacaktır yanıtını/yanıtlarını bulmaya...

Kolayca söyleyebileceğiniz gibi ülke çıkarları, kurucu felsefenin devamlılığı ve önemi, halkın refahı ya da toplumsal barış kaygıları filan olmadığı ve yine yeniden varsa yoksa kendi çıkarları ve dolayısıyla makam mevki ve cukkaları olduğu kabak gibi sırıtacaktır.

Bu sebeple

Onca usulsüzlüklerde, liyakatsizliklerde, talanlarla palazlanmalarda “babalar gibi satacağız” dedikleri kamu mallarını peşkeş çekmelerde ses çıkarmayan ve şeytana pabucunu ters giydiren manipülasyonlar ile olanı değil halkın görmesini istediklerini yazan çizen, tv programlarına anlı şanlı konuklar olarak katılan ve isminden önce değişik sıfatları başa ekleten “yandaşlıklar” için bak “o” da artık böyle yazıyor, eleştiriyor şeklinde “o” ve “onun” gibi binlercesini kahramanmış gibi göstermek acaba ilk önce ve en büyük haksızlık olarak olan biteni tüm dürüstlüğü ve hiçbir nemalanmayı beklemeden yazan ve de gerçeği söylemekten bir adım geri durmayan az sayıda ki gazetecilere akademisyenlere ve iş insanlarına dahası halkın önemli bir kesimine haksızlık sayılmaz mı?

Demem o ki

“Nas” tepinmeleri ile halkı boğa tepmiş hale sokmalar yaşanırken, ekonomi şahlanıyor…. görün bakın ne hikmetlere vesile olacak…. dünyada eşi benzeri olmayan bir kalkınma modeli uygulanıyor ve inşallah dünyaya örnek olacağız diyenler

Halkın “askıda”, “çıkma”, “sosyal proje” gibi görünürde yumuşak ve fakat içerikte vahim olan kavramlarla yaşamaya mecbur bırakılmasının gerçek nedenleri olan…

“Askıda” eğitim…. “çıkma” sağlık…“sallama” hukuk…. “Gömülü (ithalata)” ekonomi uygulamalarını “asrın mucizeleri” olarak göstere göstere ülkenin bugünlere gelmesinde bunların payını sorgulamayıp unutacak mıyız?

 Sanırım unutmak gibi bir lüksümüz olmamalı artık….



ARŞİV YAZILAR