Ekin Canaran | Çiçekler solmuş | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

Çiçekler solmuş


“beni görüyor musun

ben böyle yaşıyorum işte

bir şeylerin acısı

bir şeylerin anısıyla”

(Lale Müldür)

 

*

Mevsimler geçti. Duymak istemediklerim, görmek istemediklerim ve her gün daha fazlası. Zorla, azalmadan, en tepeden yıkılıyor üstümüze. Aceleyle, büyük bir telaşla insanların beni itip yanımdan geçmesini izliyorum.

Eve dönünce ayrı. Perdeleri sonuna kadar açıp bekliyorum. Gözüm camda. Oysa komşum kuşlar da gözükmüyor artık.

*

Düşün. Biraz dur. Yine düşün. Kötülüğün sayısını bilemediğim gibi, kötülüğün kaç bedene sahip olduğunu da kestiremiyorum. Aniden bir oda, bir cadde cehennem oluyor. Karşı konulmaz bir cehennem. Ateşler içinde yürütüyor. Ateşler içinde delirtiyor. Hareketsiz bırakıp izletiyor.

Ne kelimeler yetiyor ne de sesler bitiyor. Sonra biraz zaman geçiyor ve sadece yüzler değişiyor. Ve bu dünya her gün yeniden yanıyor.

Şimdi tam karşıda bir gemi duruyor. Evet evet, ileride. “Baksana” diyor. Yakınlaştıkça gözlerim görmeye başlıyor. Ve yanımda yine aynı ses: “Gemi batıyor. Uyan!”

 

*

Gerçeğim, hayalim birbirine değiyor günlerin içinde. Böyle olunca kulağım da tekrarlıyor bir cümle. Eskiyi düşlemek. Geleceği bir kutuya koydum. Bir süre eski bir anının içinden çıkıp geliyorum. Geçmiş, bir hatıranın içinde, hiç olmadığım anıların, zamanın içinde bir hayal gibi dolaşarak gezinmeyi sevdiriyor bana. Nefes aldıran bir şey bu. Dünya ateşler içinde yanarken eski bir düşü başka bir deyişle “al şimdi kalbimi kır” demek için açıyorum “Hanım”ı. (Halit Refiğ)

 

*

Evet kır bakalım. Bir şeyler hissetmek yetmez, bir evin içinde gölge gibi gezinmek istiyorum. Senin gibiler, benim gibiler buluyor birbirini. Böyle olunca yalnız hissetmiyorum.

İyinin ve kötünün çevresinde dönüp dolaşırken gözlerimi parlatana bakıyorum. Saatleri bitirirken dokunuyordum uzaktan onlara. Ben bakarken sadece görmüyordum. Aslında bir eli de tutuyordum. Bu naif ve hüzünlü yüz Olcay, Hanım ve ben eskimiş evin koltuklarında oturduk saatlerce. Bu evin, bu dünyanın yabancısı değilim ki verdim kalbimi hemen. Bu sessiz hayatın içinde gezinen bir gölgeydim ben de.

Eski, kırılmış parçalarıyla bir geçmiş var ki, ben hayallerinin peşinde sürükleniyorum.

Yıllar sonra beni bulan hüzünlü bir mektup gibi okuyorum. Yıllar içinde hiç değişmeyen aynı hisleri saklamış içinde. Bir ağlıyorum. Bir gülümsüyorum. Bu duygu dolaşıyor benimle.

Sona yaklaştık anlıyorum. Çiçekler solmuş. Ayrılık vakti gelmiş. Ve ben şimdi özlüyorum Olcay’ı.



ARŞİV YAZILAR