Ergün Parlat | Gökyüzü mavi kalsın | Güney Gazetesi Mersin
Ergün Parlat

Ergün Parlat

Gökyüzü mavi kalsın


 

                Yine başladılar şarkılarına. Yoksullar ise daha bir büzülüp susuyorlar. Sanki artık yoklar.

 

                Toplumun yapısı karmaşıklaştıkça yüzleşmek zorunda kaldığımız sorunların türü ve sayıları artıyor.

 

                Bu koşullarda üç boyutlu bir yaşam sürmemiz olanaklı mı? Şu mudur bize söylenen?  “Yapman gerekenleri unut, biz ne diyorsak onu yap.”

 

Bize dayatılan ümitsizlik mi yalnızca? Kesimlere bölünerek birbirine düşman edilmiş ağaçlar gibi insanlar. Tutunacak dal arayan. Yas olmuş şimdi ruhumuzdaki en güçlü duygu. Cüruf yığını kımıldıyor.     

 

                Neleri ne kadar bilmemiz ve ne olmamız gerektiği önceden kurgulanmış.

 

                Anılar biriktiriyoruz sürekli. Sonra, fazla ağırlık yapmaya başlayan bazı anılarımızı birer ikişer atmamız gerekiyor.

 

                Çok seyrek de olsa, bazı insanların ruhlarının denize kıyısı bulunduğunu ayrımsayabiliyoruz. ‘Tutsaklığı bitmeli hep olanların hiç olanlara’ der dururuz da, kimi zaman, küçük ve önemsiz olayların geleceğimizi yönlendirmesinin önüne geçemeyiz. Asgari ücretle yaşayıp öleceğiz, yerimize yenileri gelecek, onlar da ……..

 

                Dünyayı üzerinde yaşanamaz bir gezegene dönüştürmek için, elimizden ne geliyorsa yaptık biz insanlar. Geriye doğru yapılan bir yürüyüşe nasıl ilerleme diyebiliriz ki?

 

                Umuttur, hep diri kalmaktır geleceği olanaklı kılan da…

 

                Kentin bu boğucu gürültüsü içinde, mutlaka ayrımsayıp duymamız gereken sesler var. Uğultular, homurtular içinde yitip giden, duyulmaz olan sesler. Başkalarınca yakalanıp, ele geçirilip, kafeslenip, el çabukluğuyla aklı çelinmeden, zaman geçirilmeden hemen elinden tutulup çekilip çıkarılacak olan, duyulası o seslerin sahibi, sevilesi insan.

 

                İşin en üzücü tarafı ne biliyor musunuz? İnsanların, yanlışları, sanki en doğruları savunuyorlarmış gibi, inatla, kararlılıkla, dirençle savunmaları ve bunu yaparken bilgiç bilgiç sırıtarak  sizi ‘yalancılıkla’ suçlamaları.

 

                Bir gülü tehlikelerden koruyan dikenleri midir yoksa kokusu mu? Ne denli didinsem de gidemiyorum şiirden daha uzaklara. Yine de çabalıyorum, sanki kolay bir işmiş gibi batan güneşi seyretmek. Sonra diyorum ki kendime; “Demek ki yıldızların da bir ruhu var”.

 

                Ya boşlukta kaybolan bir ses olsaydık. Öyle miyiz yoksa?

 

                Kolay olsaydı herkes insan olurdu. Yaşadığımız yer, hiçbir şeyin uzun sürmediği bu gezegen.

               

 

                                                                                                                         



ARŞİV YAZILAR