Acemoğlu: Hukuk ve adaleti sağlayın, kalkınma arkasından gelir
2024 Nobel Ekonomi Ödülü, Türkiye kökenli iktisatçı Daron Acemoğlu'na verildi. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson'ın "kurumların oluşumu ve refah üzerindeki etkileri" üzerine yaptıkları çalışmalar nedeniyle bu ödüle layık görüldüklerini duyurdu. Bu üç bilim insanı, "Bir ülkenin refah düzeyi, siyasal ve ekonomik kurumlarla doğrudan ilişkilidir. Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve dar bir elitin halkı sömürmesine imkan veren kurumların hakim olduğu toplumlarda sağlıklı ve uzun dönemli ekonomik büyüme ve refah artışı beklenemez" tezleri ile bilinirler.
*
Daron Acemoğlu, dünyanın en çok atıf yapılan ekonomistlerinden biri olarak tanınmaktadır. 2005 yılında, genellikle 'Nobel Ekonomi Ödülü’nün habercisi' olarak görülen John Bates Clark Madalyası ile onurlandırılmıştır. Acemoğlu, aynı zamanda Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde ekonomi profesörlüğü görevini yürütmektedir.
*
2001 yılında Avrupa Ekonomik Kuruluşu tarafından yapılan bir araştırmada, dünyanın en önemli 1000 ekonomisti arasında 12. sırada gösterilmiş olan Acemoğlu, 2007 yılında da Amerikan Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğine seçilmiş bir isimdir. Acemoğlu, James Robinson ile birlikte "Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri" (2006) ve "Ulusların Çöküşü" (2012) isimli önemli eserlere imza atmıştır.
*
Acemoğlu Türkiye ile ilgili yaptığı bir değerlendirmede, "Bu kadar insanın göçü, bir ülkenin çöküşüne yol açabilir ve Türkiye bu eşiğe yaklaşmış olabilir" şeklindeki ifadeleri dikkat çekicidir. Ülkemizin en yetenekli ve eğitimli gençlerini sürekli kaybediyor olması ve bu nedenle beşeri sermayemizin erimesi ülkemiz için büyük bir trajedidir. Bir yandan ekonomi Nobel ödülünün Türkiye vatandaşı Daron Acemoğlu'na verilmiş olması hepimiz için bir gurur kaynağıdır, ancak öte yandan Acemoğlu'nun ve nice yetenekli vatandaşımızın Türkiye'de kendi becerilerini ve emeklerini tam verimli bir şekilde kullanamadıkları için yurt dışına gitmeyi ve yerleşmeyi tercih ediyor olmaları hepimizin üzerinde düşünmesi ve kaygılanması gereken bir durumdur.
*
Siyasal ve ekonomik kurumların bir ülkenin refahı için taşıdığı önemin altını çizen Acemoğlu, hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı ve dar bir elitin nüfusun geniş kesimlerini sömürmesine imkan veren sömürücü kurumların var olduğu toplumlarda sağlıklı ekonomik büyümenin ve uzun dönemli refah artışının mümkün olmadığını vurgulamıştır. Türkiye'de kurumların erozyona uğradığı, özellikle Turgut Özal dönemiyle başlayan sürecin son yıllarda daha da tartışmalı hale geldiği belirtilmektedir. Siyasi partiler, yargı sistemi, TÜİK, Merkez Bankası, üniversiteler ve sendikalar gibi kurumlar, bu erozyonun önde gelen örnekleri arasında gösterilmektedir. Artık, kurumların yapısının ve işleyişinin, refah ve yoksulluk üzerindeki etkileri daha fazla gündeme getirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, hem merkezi hem de yerel düzeyde muhalefetin kendine çeki düzen vermesi ve ülkemizdeki kurumsal çürümenin nasıl tersine çevrilebileceği konusunda politika önerileri üretmesi gerektiği açıktır.