Baki kalan kubbede…
Zaman akıp geçer ancak anıların önemi, değeri zamanla anlaşılır.
Sene 1938.
Mevsim bahar.
Aylardan Mayıs.
Mayısın 20’si günlerden.
Hastalığı ilerleyen Atatürk, Mersin’i son ziyaretinde yorgun, bitkindir. İlerleyen sirozdan karnı su toplamış, dermanı kalmamıştır. Ancak hayatı pahasına da olsa Hatay’ı anavatana bağlamak istemektedir.
Doktorların “kesin istirahat” tavsiyesi üzerine neredeyse bütün zamanını Vali Konağı’ndaki dairesinde dinlenerek geçirmekte, sevdiği şarkı ve gazelleri dinlemektedir. En çok da ‘fevkalade’ duygulandığı Hanende Hafız Mehmet’i…
Atatürk’ün ‘mücadele arkadaşı ve sırdaşı Kılıç Ali, insanın gözü iliştikçe her daim hüzün duyacağı anısını şöyle kaydedecektir:
“Evvelce Riyaseti Cumhur Alaturka Musiki Grubu’nda Hanende Hafız Mehmet isminde biri vardı. Bu Hafız Mehmet’in sesi çok içliydi. Onun söylediği gazeller Atatürk’ü fevkalade mütehassis (duygulandırırdı) ederdi. Hafız Mehmet son zamanlarda vefat etmişti.
Mersin Limanı’nda bir motor gezisi yapılırken Atatürk emrettiler, gramofon kuruldu ve Hafız Mehmet’in plakları çalınmaya başlandı. Atatürk bu plakları dinlerken dalgın, bir şey düşünüyor hissini veriyordu. Plak biter bitmez Atatürk derin bir iç çekişten sonra bize dönerek:
-Çocuklar, dedi: Bu kubbede kalan meğer yalnız bir hoş seda imiş.
*
Meraklısı elbet biliyor, altını bir de ben çizeyim.
Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Yirminci yüzyılın lideri, modern Türkiye’nin kurucusu, büyük dâhi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mersin’e 10 defa gelmiş, son yurt gezisinin adresi yine Mersin’dir.
Hatay konusundaki kararlılığını göstermek üzere geldiği ve ömrünü 3-4 yıl kısaltan 4 günlük Mersin gezisi, onun son yurt gezisi olacaktır. Büyük önderimiz, 23 Mayıs Pazartesi saat 12.35’te trenle Mersin’den ayrılmıştır. Bu, sonu olmayan bir ayrılıktır.
Onu yakından görenlerin anılarında hem onurlu hem hüzünlü fakat hepsi hayal olmuş görüntüler ve kulaklarında gönüllere sinmiş tatlı sesi ve bugün bile insanın gelip yüreğine çöreklenen şu cümle kalacaktır: “Bu kubbede kalan meğer yalnız bir hoş seda imiş.”
Ne mutlu bize ki bir Atatürk’ümüz var. Hâlâ yaşıyor ve yaşatıyor.