Hülya Aslan | Travmalar biter mi? | Güney Gazetesi Mersin
Hülya Aslan

Travmalar biter mi?


Her gün yaşadığımız travmaların dozu ve kapsam alanı artarak devam ediyor. Çünkü Sistemli eğitimsizleştirme (eğitim kavramı ile diplomalar kastetmediğimi bir kez daha belirtmeliyim) sistemli fakirleşmeyi ve sistemli fakirleşme de sosyolojik travmaları aynı paralellikte yaşatıyor.

 Yıllardır bu ülke de yaşadıklarımızın özeti aslında budur. Dolayısıyla bu paralelliğin bu kadar örtüştüğü bir ülke de domino taşı misali işler. Sistemli eğitimsizleştirilmeyle başlayan fakirleşme ve sosyal travmalar önce ve çokça en zayıf halkaları (burada bedensel zayıflık kastedilmektedir) vurmaya başlar.

 Bu zayıf halka denilen ise bildiğiniz üzere Bebekler/çocuklar ve kadınlardır.

Buna binaen aynı zayıf halkalar üzerinden siyaset, tarikat cemaatlerle birlikte çeşitli çetelerin nemalanmaları da o oranda artar.

Birçok partinin ve siyasetçinin kadınlara biçtiği roller ile tarikatların kadın üzerinden din yazmalarına bakın aynı yerde buluşurlar…diller ve argümanların farklı olmasına takılmayın

Yine birçok parti ve siyasetçilerin çocukların yaşam hakları eğitim ve beslenme gibi temel anayasal haklarına bakışları ve geliştirilen sözüm ona çözüm önerilerine bakarsanız tarikatların cemaatlerin çocukların beyin ve bedenlerini ele geçirme ve kullanma yöntemleri ile farklı argümanları kullanıyor olsalar da nasıl benzerlikler içerdiğini görmemek için kör ya da fanatik olmak gerekir….

Hepsinde ortak payda para pul mevki makam…gerisi yalan durumu gibi…

Bu sebeple siyasileri de, tarikat ve cemaat denilen dinci para sevicileri de büyütecek ya da yerin dibine sokacak olanlar her zaman için kadınlar ve çocuklar olmuş/olacaktır.

İşte kadın ve çocuklar bu güruhlar tarafından ne kadar sistemli eğitimsizleştirilirse iş hayatlarından ekonomik ve sosyal özgürlüklerden mahrum bırakılma hallerini o oranda normalleştirmiş olmuş olacaklar. Günün sonunda da kendi ekmeklerine daha da bal kaymak çalmış olacaklardır.

Çünkü bu “zayıf halkanın” bedensel zayıflığını bir tarafa koyacak olursak aslında toplumu şekillendirme gücü bakımından tartışmasız en etkili olduğu gerçeğini çok iyi bilmektedirler.

Çok hazin ama bir o kadar da gerçek olan şudur ki

Bu dinamik, bir asır önce eğitim sosyal kültürel ve dolayısıyla ekonomik olarak yüceltmiş bir liderden ne var ne yok satan cemaat ve tarikatlarca kuşatılan her türlü ranta ve yaşam biçimlerine indirgeyenlerin yönettikleri elinde katledilişlerini izler hale getirildi.

 Ülke çocuklarının ve kadınlarının insanca yaşamasına ve eğitilmesine yönelik eşi benzeri olmayan devrimler yapan Mustafa Kemal ATATÜRK’ten bugün eğitimin amacını “Allah korkusu ve kuldan utanma duygusu yaratmayla” açıklayan utanmaz çapsız siyasetçilerin ve onların kol kanat gerdiği, tarikat cemaat hokkabazlarının yanında her türlü çetelere bırakılmış kadın ve çocuklarımız….

Sonuç olarak çocuk ve kadınlarının sistemli eğitimsizleştirilmiş olmasına evrilmiş bir toplumda travmalar biter mi?



ARŞİV YAZILAR