Bir…iki...üç… Sesimizi duyan var mı?
“Depremlere hazır değiliz...”, “Sözler tutulmadı acılar unutulmadı” sözleri dün gazetemizin manşet ve sürmanşetten verdiği haberlerdi. 11 ilimiz başta olmak üzere ülkece yasa boğulduğumuz 6 Şubat depremlerinin 2. Yıldönümü hasebiyle
İnşaat Mühendisleri odası Mersin Şubesinin “Depreme hazır değiliz” şeklinde net uyarısını çok haklı olarak ve de gerçeği olduğu gibi ortaya koyması bakımından sevgili Abidin YAĞMUR manşete taşıdı.
Öte yandan Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Bileşenleri Özgür Çocuk Parkı önünde bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Ellerde taşınan “Sözler tutulmadı acılar unutulmadı” dövizindeki sözleri de sevgili Elvan PEHLİVAN haber yaptı.
Gazetecilik sorumlulukları ile ve de olması gerektiği gibi…
Türkiye genelinde bu sahada (deprem bilimi, yer bilimi...) çalışan tüm bilim insanları da yıllardır bilim insanı olmanın bilinci ve sorumluluğu ile ayrı ayrı uyardılar ve de uyarmaya devam ediyorlar.
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’nin istisnasız her şubesi bulundukları illerin jeolojik, sismolojik gerçekleri ile yapılaşmalarda ki ters orantıları dikkate alarak yapmayın, etmeyin yeni acılara sebep olmayın diye bas bas bağırdılar/bağırıyorlar.
Demokratik Kitle örgütleri “yeter artık… doğa değil ülkeyi yönetenler bu katliamların sebebidir” diye aydın sorumluluğu ile sokaklara dökülüp taşın altına ellerini değil gövdelerini koydular/ koyuyorlar…...
Ocaklarına ateş düşmüş ve bin yıl geçse de yaşadıkları acıları unutmayacaklarını söyleyen biçare ve mahzun insanlarımız ise biz yandık başka aileler yanmasın diye sorumluların cezalandırılması için yıllardır hukuk mücadelesi verme yolunda ölüp ölüp diriliyorlar…
Ve de
Bir… iki… üç…
sesimi/zi duyan var mı? şeklinde iki yıldır sloganlaştırdıkları ve fakat 6 Şubat sabahı saat 04.17 de başlayıp günlerce süren dermansız yalvarışlarının boğulmuş çığlıkları olan bu haykırışlarla ölü ve kayıplarının sesi olmaya devam etme vicdan ve sorumluluğunu her gün her saniye yaşıyorlar…
Buna karşın
Milyonlarca insanımızın acılarını dindirmeyen ve hukuk yolunu işlemez hale getiren yetkili sorumlular ise lojmanlar yaptıklarından, sorumluların cezalandırılacağından, konteyner sayılarını ne çok arttırdıklarından dem vurarak oy avcılığını sürdürmeye devam ediyorlar…
Oysa konteynerde yaşayan bir teyzemizin “üzülerek söylüyorum ama onlar öldü kurtuldu bizim buralarda neler çektiğimizi söyleyecek söz bulamıyorum” demesi önceki gün oraya kafileler halinde gidip yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatanların ve bunların borazanı olan gazeteci müsveddelerinin sözlerini taca atmıyor mu?
Bugün bu çığlıkların hesabını verecek üç beş müteahhit üç beş belediye çalışanı dışında kimsecikler nasıl olamaz diye soran;
yüreğine evlat, ana, baba, kardeş ateşi düşmüş insanlarımız
“bunlara sebep olanların hesabını sormanın yaşarken boyunlarının borcu olduğunu, bunu görmeden ölmenin acısının ise daha da büyük olduğunu” anlatmaya çalışmalarını anlamayan ve de duymayan yönetenlerin olduğu bir ülkeye her gün uyanmanın yaşamlarını nasıl çekilmez hale getirdiğini görebilmek bir insanda ne tür meziyetler gerektirebilir ki? ..
“Benim hayatım boyunca bir kere devlete ihtiyacım oldu…o da yoktu…o gün orada yanımda olmadı” diyen ve oğullarının diri diri ölümünü yaşamış bir ananın acısını anlayıp yaralarını sarmak için sadece hukuk- adalet- liyakat üçgenini harekete geçirmek emin olunmalı ki bu ananın bile az da olsa yüreğindeki sızıyı dindirecektir.
Çünkü
Depremin ikinci haftası gönüllü olarak gittiğim Hatay/Saraykent Çadır Kampında (AHBAP’ın kurduğu bir kamptı) bir hafta kalmış ve 6 Şubat depremlerinin 3. En yüksek şiddette olanını akşam 8 de çadır kampımızın içinde yaşamış biri olarak konuştuğum onca insanımızdan edindiğim ile bir kez daha yazıyorum
felaketin maddi boyutunu bir tarafa koyacak olursam insanlarımızın gün bugün olmuş acılarını daha da arttıran temel sebep adaletin işlemeyişi, hukukun rafa kaldırılmış olduğu gerçeğidir.
İki yıl önce de beklenti buydu bugünde aynı…hukuk işletilsin kardeşim
Sorumlular-yetkililer –rüşvetçiler- oy devşirenlerden her kimler ise bu yıkıma sebep olanlar hesap versinler
Yok öyle yüzyılın depremi ardına gizlenmeler diyorlardı hala aynı şeyleri söylüyorlar…
Bir… iki… üç… sesimi/zi duyan var mı?