Hoşafın yağı
Bugün, bu koşullarda hayatta kalmayı başarabilen insana Nobel Ödülü verilmeli, Oskar verilmeli. Midesinden çıkan gurultulara Grammy verilmeli.
Oysa, kendisi tarafından pek fark edilmese de, karnı doymuş bir insanın öncelikleri değişmiştir.
Toplumsal ölçekte baktığımızda, yaşam standartlarımızın artan hayat pahalılığı nedeniyle durmaksızın erozyona uğradığını görüyoruz.
…
Arada bir bizim sıkıcı bir insan olduğumuzu söyleyenler çıksa da, biz kendi kendimize katlanırken pek fazla sıkıntı yaşamayız.
İnsanlar, iyi insanları kolay kolay bağışlamıyorlar ve böylelerini her fırsatta cezalandırmaktan da geri durmuyorlar.
Artık çarpık geleneklerin, dayatmaların maskesi düşürülmeli. Nerede şiddet, mobbing varsa önü kesilmeli.
“Sonsuzluğa seslenmek herkesin harcı değil” demiş Georges Perec.
Adına Amerikan rüyası denilen saçmalıkların dünyayı ne hale getirdiğini görüyorsunuz. Daha da ne hale getirecek bakalım.
Bu yaşamı bizim için zorlaştırıp çekilmez kılan çevremizdeki sahte evren. Bu sahte evreni yaratanlarla aynı gemide bulunmamız, onlara katlanabilmemiz olanaklı mı?
Dünya önümüze, aklımıza gelebilecek ve gelmeyecek her türlü engeli çıkarmaktan geri durmuyor. Bu böyle oluyor diye direnmekten vaz mı geçelim.
Bir insanın her şeye sahip olabileceğine inanmıyorum. Ancak her şeye sahip olduğuna inanan birkaç insan olabilir. Ya da o insanların her şeye sahip olduğuna inanan birkaç kişi. Hepsi o kadar.
Bir gün başınıza öyle bir iş gelir ki, ne dua etmek aklınıza gelir ne de dua etmek için zamanınız olur.
Dışlama, ayrıştırma, sindirme, soyutlama, etkisizleştirme, saf dışı bırakma gibi yaptırımlar; pazarlık gücü törpülenmiş, koşulsuz olarak anlaşmaya razı edilmiş, teslim olmak zorunda bırakılmış gruplar yaratmak için uygulanır. Her gün biraz daha eksilerek, kısacası yok olarak yaşamamızı isterler.
Ürkütücü örnekleriyle sık sık karşılaştığımız üzere, önceleri özgürlük adına yapıldığı söylenen, bunun böyle olduğu geniş halk kitlelerine kabul ettirilen kimi girişimler, politikalar, daha sonra kolayca ve çok kısa bir süre içinde özgürlük karşıtı bir sürece evrilebiliyor.
Bülent Gürsoy şöyle diyor: “Batı Bloku, önce bir ülkenin yönetimine bir diktatör getirir. Sonra da o devleti diktatörün elinden alır.”