Ergün Parlat | Geleceğe dönüş               | Güney Gazetesi Mersin
Ergün Parlat

Ergün Parlat

Geleceğe dönüş              


Kim sevmez ki yıldızları. Ama keşke acı çekmeden büyüyebilmenin bir yolunu bulabilseydik zamanında. Aşkta kaybetmek ile yaratıcı bir bireye dönüşmek arasında çok güçlü bir bağ olduğuna inanırım.

Gönül oyunlarında insanın önüne her zaman yanlış giden bir şeyler çıkar. Ölüler ise her şeye yeniden başlamak zorunda kalmazlar. Olanaksız bir şeyi dilemiş olabilirim, ama onu düşleyip durmamın kime ne zararı var?

Zaman zaman çevremizdeki insanları savunduğumuz olur. Çünkü bir hata yaptığımızda ya da başımız dara düştüğünde bizim de savunulmaya gereksinmemiz olacaktır.

Eğer olağanüstü değerler kazandığımıza inanıyorsak ya da böyle olduğumuzu zannediyorsak, artık bunları yalnızca kendimiz için saklamaya hakkımız yoktur. Artık bu saçmalıklar silsilesi içinde yaşayıp durmaktan kurtulmamızın zamanı gelmedi mi?

Gezegenimizi daha iyi gözlemleyebileceğimiz bir dürbünü elimizle itip, gözümüzü dayadığımız bir anahtar deliğinden bakarak onu çözmeye çalışıyoruz.

Kim açar bize yüreğini? Kimden bir şeyler öğreniriz? Kiminle çoğalır, kiminle zenginleşiriz.

Bizler, “Dünya her geçen gün daha kötü bir yer olmasın, her gün daha iyiye doğru yol alsın,” diyoruz da biz insanlara görmeleri gereken şeyleri göstermek için yırtındıkça, onlar inatla görmek istedikleri şeyi görüp duruyorlar.

Dünya ve gökadadan geçtim, biz bu evrene ait miyiz acaba? Hayat artık bize karanlık resimler göstermeyi bıraksa diyorum. “Düşlenen asla yitirilmez” diyorlardı. Ama biz düşlediklerimizi de özlediklerimizi de yitirip duruyorduk ardı ardına. Gördüğümüz tüm bu yoksul, umutsuz ve mutsuz insanlar, yanlış bir gezegende hayata gözlerini açmış olmalılar.

Zaman zaman bazı hatalar yaptığımızı kabul etmek zorunda kalsak bile, diğerlerinin daha büyük hatalar yapmış olduğunu kanıtlamaya çalışmakta hiçbir sakınca görmeyiz.

Ölümlere ağlarken, aslında biraz da kendi ölümümüz değil midir ağladığımız?

Ne acı; dünyada her gün milyonlarca insan ölüyor. Bir de içimizde ölen insanlar var. Yirmisinde, otuzunda ölürmüş insanların çoğu.

Yozlaşma yalnızca küresel güvenliği değil, küresel olmayan güvenliği de tehdit ediyor.

Bazen doğanın bir parçası olduğunu duyumsamak insana büyük bir mutluluk verir.

Biz büyükler olarak ne denli korumaya çalışsak da çocuklar da er ya da geç yalanlarla tanışıp onlarla büyümeyi, onlarla yaşamayı öğreniyorlar.

Onların iki ayrıcalığı var: Piyasaya girip yatırım yapabilmeleri, kaymağını yiyebilmeleri. Doğacak tüm fırsatları haber alıp, pozisyon alıp, tokatlayarak köşelerine çekilebilmeleri.

İnsanımız gelir eşitsizliği karşısında oldukça hoşgörülü. Nedeni; yoksullarla varsıllar arasında adil bir yarış olduğuna, akıllıların ve çalışkanların kazanacaklarına inanmaları.

Nedendir bilmem. İnsanlık onurunun ne denli önemli bir erdem olduğunu öğrendiğinizde, insanlardan uzaklaşmak isteği uyanıyor içinizde.



ARŞİV YAZILAR