Hülya Aslan | Mersin’den doğan bir kadın kooperatifi (2) | Güney Gazetesi Mersin
Hülya Aslan

Mersin’den doğan bir kadın kooperatifi (2)


Mersin’de bir kadın kooperatifinin doğuş öyküsünü anlatma isteğim sadece bu oluşumun içinde olmam değil; aynı zamanda bir eğitimci olarak bu girişimin pek çok kadına ilham vermesi yanında kültürel bir mirasa sahip çıkma ve bir markalaşma isteğine inancım sebebiyle olduğunu belirtmek isterim.

Sınırlı Sorumlu EVAPAL Kadın Girişimci ve Üretim Kooperatifinin amaçlarından söz edeceğim. Ama önce şunu belirtmeliyim: Bu kadınların içinde bir yer edinmek beni derinden etkiledi. Çünkü ayakkabı üreticilerinden Arçelik, Şişe cam gibi dev şirketlere hatta bisküvi fabrikalarından neredeyse tüm tekstil fabrikaları Mısır gibi pek çok Afrika ülkelerine yatırımlarını taşımalarına karşın bu gibi kooperatiflerin bunca ekonomik zorluklara rağmen bu ülkenin en değerli şeyi olan insan sermayesi ve de o sermayeyi çoğaltabilme derdi ile yola çıkması kendi başına bu yazıyı kaleme almak için yeterli diye düşünüyorum.

Çünkü bu ülkenin geleceğine umut olma heyecanının her şeye rağmen sürdüğünü görebilmek artık çevremizde çok az görebileceğimiz duygu ve düşüncelerden oldu ne yazık ki

İşte bu sebeple onların hikâyesini anlatırken, aslında biraz da kendi hikâyemi anlatıyor olacağım. Doğduğum yer olmasa da kendimi bulduğum, çocuklarımı büyüttüğüm, her köşesinde öğrencilerime rastladığım; sosyal, kültürel ve insani dokusuyla İzmir kadar sevdiğim güzel Mersin’imiz için bir katma değer olacağına inandığım bu kadın kooperatifinin bir parçası olmak benim için de benzersiz bir kazanım oluyor…

Zira çoğu zaman bir şehir yalnızca yaşadığınız değil, var olduğunuz yerdir. Ve işte bu kadınlar, tam da bu sözün manasını anlatırcasına, Mersin’de; üretmenin, dayanışmanın ve dönüşümün bir simgesi olarak yola çıktıklarını/çıktığımızı gösteriyorlar. “Farklılıkları içinde birliği, zorluklara rağmen üretkenliği ve dayanışmayı benimsemeyen bir ilke aslına bakılırsa bizi bir araya getiren” diyerek…

O nedenle bu bir araya geliş tesadüf değil, yılların biriktirdiği ihtiyaçların, gözlemlerin, deneyimlerin doğal bir sonucu. Ortak dertlerden yola çıkıp ortak hayallere yönelmiş kadınlar olarak “birlikte neler yapabiliriz” sorusuna verilen yanıtın adı oldu bu kooperatif.

Bu kooperatifin kurucu başkanı uluslararası Federasyon olan bir dernekte 14 yıl başkanlık yapmış, bir diğeri 30 yıl kadın aile ve sosyal politikalar bakanlığının il yöneticilerinden olmuş… diğer kadın arkadaşımız yurt dışına tekstil ihracat eden, bir diğeri kurulan bu kooperatifin atölyesinde ki tüm ürünlerin tasarım, dikiş ve üretimini yapan, bense eğitimin gücünün üretimden geldiğine inanan ve Köy Enstitüsü eğitim modelinin her alana uygulanabilirliğini savunan bir eğitimci ve köşe yazarı, diğer iki çok genç kadınlarımızdan biri öğrencim –Avukatımız ve en genç olanımız ise psikoloji öğrencisi…İşte bu kooperatifin hamurunu mayasını oluşturan kadınlar bunlar…

Üretmenin kıymetini bilen, kendi emeğiyle ayakta durmanın ne anlama geldiğini kavramış, yaşadıkları şehirle gönül bağı kurmuş işte bu kadınlar; Mersin’in bereketli topraklarını, zengin kültürünü ve tarihsel birikimini bir potada eritebilmek için çabalıyor. Ve buradan çıkan ortaklığın, sadece ekonomik değil; aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir dirilişin işareti olduğunu göstermeye çabalıyor. Çünkü yüzyıllar öncenin yörük çadırlarını süsleyen ve bugün unutulmuş MEZİTLİ BEZİ-AKBEZ’i gelecek nesillere öğretme ve unutulmasının önüne geçebilme bu kooperatifin en büyük amacı.

Toros dağlığında Yörük çadırlarında dokunmuş bu bez dokumayı bugün bilen iki elin parmaklarını geçmeyen sayıda kadına ulaşılarak MEZİTLİ BEZİ-AKBEZ denilen bu dokumanın öğrenilmesi için çaba gösterilmekte zira MEZİTLİ BEZİ’nin bir KUTNU Kumaşı bir HACERE Keşanı olabilmesini istiyor(uz)lar.

Eskinin savan, kilim, örtü dokuması olmuş bu bezin tekstilin her alanında yer alabilecek çeşitlilikte ve çoklukta üretimini sağlayabilmeyi ve bir marka oluşturma ile YÖRÜK dağlarından NEW YORK sokaklarına uzanmanın hayalini kuruyor(uz)lar.

Demem o ki “bu topraklara borcumuz var” anlayışı aslında, bize bunu yaptıran. Bu anlayışta   üretmek, sadece gelir elde etmek değil; geçmişin birikimini geleceğe taşımak, yerelin sesini evrensele duyurmak var. Ve bunu yaparken dayanışmayı, karşılıklı öğrenmeyi ve birbirinin yolunu açmayı esas almak yatıyor.

İşte bu yüzden, bizim kooperatifin hikâyesi sadece Mersin’le sınırlı değil. Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınlara, genç girişimcilere, yerel kalkınmayı dert edinen herkese ilham verecek güçte. Çünkü başarı hikâyeleri yalnızca rakamlarla değil, dokunduğu hayatlarla ölçülür. Ve ben eminim ki bu hikâye daha pek çok hayata dokunacak.



ARŞİV YAZILAR