Prof. Dr. Erkan Aktaş  | 15 Temmuz’dan ne öğrendik, ne unuttuk? | Güney Gazetesi Mersin
Prof. Dr. Erkan Aktaş 

Prof. Dr. Erkan Aktaş 

15 Temmuz’dan ne öğrendik, ne unuttuk?


15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi, Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran, hem siyasal hem de toplumsal hafızamızda derin izler bırakan bir olaydı. O gece, henüz darbe girişimi devam ederken sosyal medyada açıkça tarafımı belli ettim. Çünkü demokrasiden, halkın iradesinden ve hukukun üstünlüğünden yana olmak, böyle kritik anlarda sınanır.

*

Ancak o gece birçok kişi beklemede kaldı. Kimileri darbenin başarısız olacağından emin olunca, kimileri de sonucun kendisine zarar vermeyeceğini görünce bayrak sallamaya başladı. Tabiiki orada kahramanca darbe karşıtı fiziki direnç gösteriler de oldu ve ne yazık ki 252 kişiyi de kaybettik. Elbette herkesin koşulları farklıydı ama bu tutumlar, toplumdaki güven bunalımının da bir göstergesiydi.

*

15 Temmuz’un ardından yaşananlar da en az darbe kadar öğretici oldu. Bu süreci sadece bir askeri kalkışma olarak görmek yetersiz olur. Aynı zamanda, devletin bazı dini yapılarla yıllar boyunca geliştirdiği kontrolsüz ilişkilerin ve laiklik ilkesinden sapmaların yol açtığı bir yapısal krizle de yüzleştik.

*

Darbe girişiminde bulunanların yargılanması elbette hukuk devletinin gereğidir. Ancak süreç içerisinde yalnızca darbeciler değil, birçok masum insan da ciddi mağduriyetler yaşadı. Bir banka hesabı, okul kaydı ya da sosyal çevresi nedeniyle binlerce insan işinden oldu, hayatı altüst edildi.

*

Öte yandan kamuoyunda “FETÖ borsası” olarak adlandırılan iddialar da hafızalardaki yerini koruyor. Maddi gücü olan bazı kişilerin bu süreçten daha az zarar gördüğü, buna karşılık sıradan yurttaşların çok daha ağır bedeller ödediği yönünde oluşan algı, adalet duygusunu zedeledi.

*

Sadece cemaat bağlantısı gerekçesiyle değil, farklı görüşleri nedeniyle cezalandırılanlar da oldu. “Barış Bildirisi”ne imza atan akademisyenlerin, öğretmenlerin ve memurların başına gelenler bunun en açık örneği. Oysa ifade özgürlüğü, hele ki üniversitelerde, bir ülkenin demokratik derinliğinin göstergesidir.

*

 

15 Temmuz aynı zamanda şunu da gösterdi: Dini görünümlü yapılar yalnızca inanç alanında kalmadığında, devletin içine sızdığında ve siyasetle ittifak kurduğunda, çok tehlikeli sonuçlar doğabiliyor. Tarihimizde cemaatlerin zaman zaman emperyal çıkarlarla ya da bazı siyasal partilerle yan yana geldiğini gördük. Bugün de benzer yapıların farklı biçimlerde varlık gösterdiğini ve dikkatle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

*

Bu nedenle, devlet yönetiminde liyakat, şeffaflık ve denetlenebilirlik vazgeçilmez olmalıdır. Laiklik ise sadece bir anayasa maddesi değil, bu ülkenin huzur içinde yaşamasının güvencesidir. Bu tür kırılmalardan ders almazsak, benzer tehditlerle yeniden karşılaşmamız kaçınılmazdır.

*

15 Temmuz’u unutmamalı ama aynı zamanda sadece bir yıl dönümüne sıkıştırmamalıyız. Asıl mesele, bu tür karanlık yapıların bir daha aynı yollarla devlete sızamamasını sağlamak. Bu da ancak demokratik, katılımcı ve hukuk temelinde inşa edilmiş bir kamu düzeniyle mümkündür.



ARŞİV YAZILAR