Ergün Parlat

Ergün Parlat

Daha iyi bir konu


Deneyimlerimizle biliyoruz ki büyük sözler, içinde çok fazla sözcük barındırmayan tümcelerden oluşuyor. İyi olmak için biraz çılgın olmak mı gerekiyor yoksa?   

 

Bilinene farklı bir bakış daha iyi bir konu yakalamamızı sağlayabilir, ancak bizim dünya görüşümüzü belirleyen temel öge, vazgeçilmez önceliğimiz olan çıkarlarımızdır. O denli kafamızı kurcalayan, yanıtını aradığımız bir soru olsa da; ilkel, açgözlü ve ahlaksız olduğumuz için uzaylıların bizimle iletişime geçmedikleri açıktır. Kişisel çıkarlarımıza hizmet etmeyen uğraşları ve diğer şeyleri çöp olarak görürüz.

 

 “Tüm soruların yanıtları bir köpeğin bakışlarında gizlidir” demiş Franz Kafka. Ancak bir insanın her şeyi tüm çıplaklığıyla söylemesi ne denli zor ise, aynı şeyi başkalarına itiraf ettirmesi de o denli zordur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler yeni ve üstün iletişim olanakları sağlasa da, iletişim kurabileceğimiz insanların sayıları giderek azalıyor, öyle değil mi?

 

Zaten her insan çevresinde olup bitenlerin tümünü göremiyor. Görsek de anlayamayacağımız olaylar ortaya çıkabiliyor. Görmek istemeyenler de cabası.

 

Söylemiyle eylemi birbiriyle örtüşmeli insanın.

 

Çağdaş gelişmiş ülkelerin ulaştığı entelektüel düzeyin altında yaşıyoruz. Yasaklamaları yasaklasak daha güzel bir yer olmaz mı dünyamız?

 

Bilinenlerin yinelenmesinin sanatın konusu olamayacağı bilinmekteyken, tehlike oluşturmayacağı için bu tür yinelemeler malum çevrelerce desteklenir. Kargaşayı sürekli kılmak için güzelliklerin üzerini örter insanoğlu. Örtsün ki kendisine oradan ekmek çıksın.

 

Kusursuz bir şey yok ve kavgalar hep olacak. Ama asıl konu, kimin yanında yer alacağın.

               

Doğru yanıtlar alabilmek için doğru sorular sormak gerekiyor. Hiç kimsenin her istediğini yapabilme özgürlüğü yoktur. Küçük bir azınlığın rahatı, çıkarı için değil mi tüm bu katlandıklarımız?

 

İç dünyamıza ilişkin eksiklerimizi tamamlamaya ve evrenin enerjisini yakalamaya çalışsak iyi olmaz mı?

 

Yerçekimi görevini layıkıyla yapmadığı için; enflasyon, fiyatlar, işsizlik, döviz kuru, cari açık, dış ticaret açığı, bütçe açığı bir türlü aşağıya düşmüyor. Hemen gözaltına alınmalı!

 

Ama her zaman, her şeyin sonunda ayrılık gelirdi. Otobüslerin, trenlerin bir kalkış saatleri vardı. Okulların derse giriş zillerinin çaldığı saat. Kavuşmak için çalışmak ve para zorunluydu; fabrikaların işe başlama borusunun çalma saati. Nasıl ki yüreklerin burkularak zorlandığı, boğazların düğümlendiği, mendillerin sallanma, kirpiklerin bir ıslanma saati olduğu gibi.

 

İnsanlar aynı kitabı okumuş olmalarına karşın, farklı yorumlarla karşınıza çıkabiliyorlar. Örneğin; Okuyuculardan biri, kitaptaki ayrıksı bir aşk öyküsünden söz açarken, bir diğeri, değinilen toplumsal sorunlara ilişkin saptamaların ne denli önemli ve doğru olduğunu ön plana çıkarabilir.



ARŞİV YAZILAR