İlkay Adalıoğlu

Umut Yorgunlarına Doping


Umut yorgunuyum ben.

Aklımın erdiği günden beri kısa vadeli kalkınma planlarının yapıldığı her memur evinde olduğu gibi bizde de hesap defteri her ay o masaya konurdu.

İnce ince giderler hesaplandıktan sonra ‘durumunuzun yine vahim olduğu ancak üç ay sonra bazı borçların bitmesiyle ferahlayacağımız’ babam tarafından sonlara doğru yumuşayan ses tonuyla hane halkına duyurulurdu.

Dört yaşında başladım o üç ayı beklemeye.

Öyle böyle değil, umutla babanım ‘evet rahatladık, bu ay istediğimizi alabileceğiz’ demesini.

Gelmedi.

Olmadı.

Farklı borçlar çıktı, öngörülemeyen giderler vs fakat o üç aylar, beş aylar ben büyüyene kadar bitmedi.

Dokuz yaşlarında falan artık saymaz oldum.

Biliyordum ki kriz tablosu açıklandıktan sonra ‘gazla karışık umutlu sözlerle’ oturum kapanacaktı.

Az daha büyüdüğümde ise durumu ti’ye alma aşamasına geçmiştim.

O yüzden diyorum umut yorgunuyum ben.

Beş yaşlarında hayalini kurmaya başladığım bisiklete 16 yaşında kavuşmuşum.

Sabret’ diye diye bi bakmışım büyümüşüm.

Anlayacağınız beklemek, sabretmek, umur etmek bizde ata sporu.

Bakıyorum pek kıymetli idarecilerimize sanki eski günlere dönüyorum. İktidarlarının üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen tek sunabildikleri hayal ve umut tacirliği.

Memleketin her yeri patlayan foseptiğin zararlı atıklarıyla çevrili.

Bırakın umuda benzer duyguları insanın yaşama isteğine sahip çıkması dahi zorlaşıyor bu ortamda.

Neyse ki Türkiye’nin aydınlık yüzünü gösteren pencere açıldı.

Sultanlar Ligi başladı. Onlar olmasa buranın hâlâ yaşanabilir olduğuna inancım kalmazdı.

‘Bir şey değişir, her şey değişir’ demiştim bir zamanlar yazımda.

Galiba abartmamışım.

Açılış maçlarında salonlarda gördüğüm manzara karşısında umutlanmamak mümkün değil.

Voleybola ilginin yüzde yüz arttığını söyleyebilirim.

Beş yıldır tutkulu voleybolsever olarak şahit olduğum artış inanılmaz.

Bu hafta salonların aileler, her yaştan çocuklar özellikle genç kızlarla dolup taşması Sultanların başarısı.

Rengarenk, enerjik, hırslı ve güzeller. Türkiye’ye bu açıdan bakabilmek ise bir yurttaş olarak paha biçilmez bir duygu.

‘Gerçek biz’i gösteren en şahane fotoğraflarımız buralarda çekiliyor çünkü.

Yeni başlayanlar veya başlamayı düşünenlere şiddetle önermekle birlikte bu sene çekişmenin pik noktasına ulaşacağına eminim.

İlk hafta maçları harika geçti. Detaylı analizlere önümüzdeki hafta yer vermeyi düşünmekle birlikte öncelikle şunu söylemeliyim ki ligimizin kalitesi iki basamak üste çıktı.

Şampiyonlar Kupası’nda Vakıfbank ile Fenerbahçe’yi izledik.

Oyuna iyi başlayan Vakıfbank, iki sette Boskovıc’ın performansıyla öne geçti. Ancak geriden gelen Fenerbahçe, Arina ve Vargas’ın üçüncü sette skorer oyunuyla öne geçti.

Vakıfbank’ın bu yılki transferi Fransız Cauzute’un ne kadar isabetli seçim olduğu anlaşıldı. Boskovic ile Markova’nın düştüğü setlerde fark Cauzute’ın çabasıyla açılmadı. Böylece yılın kupası Fenerbahçe Müzesi’ne gitti.

Kupayı kaybeden Vakıfbank tüm zamanların en iddialı takımını oluşturdu. Sırp yıldız Boskovic’in ardından Cauzute, Ogbogu gibi başarılı oyuncularla lige iyi başladı. Yine iddiasıyla gündeme gelen Zerenspor’u deplasmanda 3-1 mağlup etti.

Eczacıbaşı’nda ise atmosfer harikaydı. Ebrar’ı büyük coşkuyla karşılayan taraftar, maç boyunca takımına destek oldu. Fenerbahçe’den gelen Magdelena Stysık ve Ebrar uyumu ise dikkat çekti.

Öte yandan Fenerbahçe’de Orro rüzgarı esiyor.

İtalyan yıldız henüz alışma aşamasında olsa da iki maçta ortaya koyduğu performans gelecek maçların kalitesini şimdiden gösteriyor. Diğer yandan Polonyalı Korneluk, takımın orta savunmasında Aslı ve Eda’yı bütünlemiş görünüyor.

Yılın transferlerinden Myriam Sylla bu yıl Galatasaray’ın başarısı için sahada olacak.

Aydın maçında şahane enerjisi ve hırsıyla izlediğimiz ünlü oyuncu, ekibinin gücünü katlarken bizlere de seyir zevki yüksek karşılaşmalar izleteceğe benziyor.

Benim gibi umut yorgunlarına çağrımdır; ‘ bu memleket düzelmez!’ hissine kapıldığınızda bir de bu pencereden bakın

İyi geliyor, deneyin.



ARŞİV YAZILAR