Nükleer meclisi
Bizim Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nin, her belediye meclisine nasip olmayan bir özelliği var:
Nükleer santral gündemiyle toplanan ender belediye meclislerinden biri bizimki.
Bak Türkiye’deki belediyelere.
Kimin böyle afili gündemi var.
***
Nükleer lobilerinin, dünya genelinde saçtıkları paraya bakarsan, nükleer şirketlerin, mesela bizim Mersin’e santral yapmakta olan Rus devlet şirketinin stratejilerine bakarsan, az şey değil tabi.
Sadece yapım aşaması 20 milyar doları bulan…
Elektrik satışı 36 milyar dolara gelecek bir proje olduğunu hesaba katarsan, hiç de az şey değil belediye meclisinin üstlendiği rol.
***
Demokrasisi olgunlaşmış, yerel yönetimleri güçlendirilmiş, çevrecisinden belediye meclis üyesine kadar herkesin geniş vizyonlu, kültürlü, dirayetli olduğu bir ülkede, nükleer santralin o işi, bu işi, şu işi, her neyse artık, belediye meclisinin gündemine gelseydi ne olurdu biliyor musun?
“İzin vermiyorum kardeşim” derdi belediye meclisi.
“..Su mu istiyorsun, yol mu istiyorsun, lojman yeri mi istiyorsun, iletim hattı mı istiyorsun… Vermiyorum kardeşim!
Madem başkentle yaptın anlaşmanı, git başkent versin sana içme suyunu…”
***
Bizde böyle bir şey söyleyemez elbette belediye meclisi.
Yat Limanı’nın AVM olmasını bile izlemekle yetinmiş, oraya müdahale edememiş, bırak müdahale etmeyi vergi bile alamamış, su vermiş ama suyun bedelini bile tahsis edememiş belediyeler mi yok çekecek nükleer santrale.
***
Ama olsun; nükleer şirketlerine, onlara her türlü kolaylığı sağlayan Ankara bürokrasisine yok çekemese de…
Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bazı üyelerin “Nükleere karşıyız” demesi, diyebilmesi değerlidir.
***
O gün o değeri bir kez daha gördük.
Bir kadın belediye meclisi üyesi, “Doğa ve hayvan düşmanlarını dışarıda aramaya gerek yok. Mecliste zaten” dedi.
Erkek belediye meclisi üyeleri, kadın belediye meclisi üyelerinin üzerine yürüdü.
Saldırıya uğrayan kadın HDP’li…
Saldırmak isteyen erkekler MHP’li ve AKP’li…
CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı’nın meselede hiçbir kabahati yok; aksine aşağı inmiş, saldırıyı önlemeye, meclis üyelerini sakinleştirmeye çalışıyor.
Ama meclis salonunda görevli miymiş neymiş işgüzarın biri, gazetecilere ‘Görüntü almayın. Başkan istemiyor’ diye saçma bir cümle kurunca.
Kabak CHP’li başkanın başına patlatıldı, iyi mi?
***
Bu arada tabi kabak patlatıcılar, belediye meclisindeki nükleer santral tartışmasını bilerek ya da bilmeyerek gölgede bıraktılar gazetelerinde.
Dünyanın, nükleer santral tartışan sayılı belediye meclislerinden biri olan Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde nükleer tartışmayı değil de…
‘Gazeteciler engellendi’ başlığı üzerinden, siyaseti gördüler…
***
Ne demiştik…
Demokrasisi olgunlaşmış, yerel yönetimleri güçlendirilmiş, çevrecisinden belediye meclis üyesine kadar herkesin geniş vizyonlu, kültürlü, dirayetli olduğu bir ülkede…
Bu cümleye belki gazetecileri de eklemek gerekiyor.
Nükleer santral meselesini bilerek ya da bilmeyerek kapatan, gölgede bırakan gazeteciler var mı, yok mu?
Sormamın sebebi şundan:
Biz gazeteciler, her yerde, her zaman saldırıya uğrarız, her zaman engelleniriz.
Ama haberi yazarken, ana konuya sadık kalır, ana konuyu verir; bize yapılan saldırı ya da engellemeyi de haberin bir köşesine, protesto için yerleştiririz.
O gazetecilik edebi kalktı mı?
Yoksa nükleere özgü bir istisna mı bu?