Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı olarak atanan Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, eşi Brigette Landrut ve beraberindeki heyetle birlikte bir dizi ziyaret ve incelemelerde bulunmak üzere Mersin’e geldi. Sabah saatlerinde Mersin Valisi Ali İhsan Su’yu makamında ziyaret eden Büyükelçi Meyer-Landrut, daha sonra Büyükşehir Belediyesine geçerek, Başkan Vahap Seçer ile bir araya geldi.
“TÜRKİYE’NİN NASIL BİR ÇABADA BULUNARAK 4 MİLYON MÜLTECİYİ AĞIRLADIĞINI BİLİYORUZ”
Ziyarette konuşan Büyükelçi Meyer-Landrut, Vali Su ile yaptıkları görüşmede Mersin’in tarım, liman, sanayi, endüstri, tarih gibi pek çok açıdan ne kadar zengin olduğunu öğrendiklerini söyledi. Pandemide herkesin zor koşullar altında yaşadığına işaret eden Meyer-Landrut, Suriyeli mülteciler konusuna değinerek, “Bunun yanı sıra tüm Türkiye’nin ve Türkiye halkının nasıl bir çabada bulunarak 4 milyon mülteciyi ağırladığını da biliyoruz. Bu çerçevede şehriniz de önemli sayıda mülteciye ev sahipliği yapıyor. Biz bu ziyarette özellikle sizin üzerinizden bu yükü kaldırma konusunda destek olmak için yürüttüğümüz mültecilere yönelik programlarımızın ne kadar etkili olduğunu görmek için bu ziyareti düzenledik. Programlarımızı, projelerimizi görüp ne derece etkili olmuşlar, ona da bakmak istiyoruz.
Bu çerçevede Türkiye’de her seviyede, özellikle de iller düzeyinde mülteciler ağırlandığı için belediye seviyesinde yürüttüğü çalışmaların ne kadar etkileyici olduğunu ifade etmek istiyorum, çünkü çok sayıda insanı ağırlıyorsunuz. Biz de programlarımızla size nasıl destek olabileceğimize bakıyoruz. Ayrıca bizim mali olarak destek verdiğimiz programlar ne kadar etkili olmuş, onunla ilgili yöntemlerde bulunmak istiyoruz” diye konuşarak, Büyükşehir Belediyesinin Suriyelilerle ilgili yaptıkları çalışmalar hakkında Başkan Seçer’i dinlemek istediğini ifade etti.
“YAKLAŞIK 400 BİN SURİYELİ MİSAFİR MERSİN’DE YAŞIYOR”
Mersin’in, 1,9 milyon yerli nüfusa sahip bir kent olduğunu dile getiren Başkan Seçer de “Ancak kayıtlı ya da kayıt dışı burada yaşayan yaklaşık 400 bin Suriyeli misafirle birlikte nüfusumuz 2,3 milyona yükseldi” dedi.
Konuklarına Mersin ile ilgili bilgiler veren Seçer, ilin lokasyon olarak çok stratejik bir yerde olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerden birinci derecede etkilenen bir lokasyona sahip. Şu anda 400 bin civarında 2011 sonrası Suriye’deki gelişmelerin ortaya çıkardığı sonuçla yüzleştiğimiz ve kentimize de hem sosyal hem ekonomik açıdan önemli yükler getiren mülteci, sığınmacı ya da misafirlerle yüzleşmek durumundayız. Yaklaşık 2 yıl önce belediye başkanı oldum. Yönetime geldiğim andan itibaren topluma verdiğim mesajlar hep birleştirici, bütünleştirici ve burada yaşayan misafirlerin kendilerini iyi hissetmelerini sağlayıcı mesajlar oldu. Çünkü kentte yaşayan hem yerli nüfusun hem geçici olarak yaşamak zorunda olan insanların bu duyguya ihtiyacı var. Elbette onların temel günlük ihtiyaçlarını karşılamak için hem merkezi hükümet hem biz yerel yönetimler elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanarak yardımcı olacağız ama öncelikli olarak bu motivasyonu, huzuru sağlamamız gerekiyordu. Bunu onurla gururla ve mutlulukla söylüyorum ki, kentte bir uyum, mutluluk havası hakim” ifadelerini kullandı.
“ULUSLARARASI GÖÇ ÖRGÜTÜ İLE MERSİN’DE YAŞAYAN SIĞINMACILARLA İLGİLİ ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ”
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütü ile Mersin’de yaşayan sığınmacılarla ilgili çalışmalar yaptıklarını kaydeden Seçer, “Belediyemiz şu anda BM Göç Örgütüyle işbirliği halinde Uyum Merkezi çalışmalarını sürdürüyor. Önceki gün de meclisten bunun kararını çıkarttık. Yine desteklediğimiz Mersinden Kadın Kooperatifi, belediyemiz ve Göç Örgütünün birlikte yürüttüğü bir sebze-meyve kurutma tesisi konusunda çalışmalarımız devam ediyor, kadınlara istihdam sağlayacak. Yine zaman zaman bölgede tarım alanında çalışan tarım işçilerine beraber işbirliği yaparak katkılar sağlıyoruz. En son yine BM Göç Örgütü ile ortak bir proje kapsamında bu insanlara çadır ve battaniye dağıttık. Yine sağlık hizmetlerinden gıda ve çocuklara süt yardımına kadar birçok konuda katkı sağlıyoruz. Yeni oluşturduğumuz Uyum Merkezi aracılığıyla sığınmacılarımızın özellikle genç yaştaki ve daha küçük çocuklarının uyumunu sağlayacak eğitimsel çalışmalar çok önemli” şeklinde konuştu.
“YAŞANAN SORUN BİZE AİT DEĞİL. HER İNSAN, HER ÜLKE BU KONUYA EL ATMAK ZORUNDADIR”
Çok kısa sürede Mersin’e 400 bin misafirin gelmesinin bazı komplikasyonları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Seçer, bu anlamda yaşadıkları sorunları da şöyle anlattı:
“Özellikle temiz içme suyu temininde, temiz çevre yatırımlarında önemli sıkıntılar yaşadığımızı söyleyebilirim. Ancak geçtiğimiz günlerde de AFP yetkileri AB temsilcilerinin bir arada olduğu verimli bir toplantı yaptık. Belediyemizin altyapı yatırımları için önemli kaynaklar aktarılmasını sağladık. Temiz içme suyu şebeke hatları, kanalizasyon hatları, arıtma tesisleri konusunda 39 milyon avroluk hibe konusunda ön mutabakat sağlandı. Umut ediyorum, bu çalışmalarımızı, güç birliğimizi daha iyi noktalara getirebiliriz. Elbette bu yaşanan sorun bize ait bir sorun değil, bölgemizde ortaya çıkan sorun ama bölgeye yakın olmamızdan kaynaklı en çok etkilenen bölgeler olarak yüzleştiğimiz bir sorun. Bu insanlar, çocuklar, kadınlar, onların daha huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için de her insan her yönetici her siyasetçi her ülke bu konuya el atmak zorundadır. Olaya belediye başkanından ziyade bir insan ve baba olarak bakıyorum, benim de çocuklarım var, empati yaptığımda çok üzülüyorum ve onlara yardımcı olma çabası içindeyim. Ortaya çıkan sonuçları ve bize neden olduğu sorunları nasıl ortadan kaldıracağımızı konuşmamız gerekiyor.”
“AB İLE İLİŞKİLERİN YENİDEN CANLANMASINI DİLİYORUM”
AB ilişkileriyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Seçer, “Türkiye’nin AB’ye tam üyelik serüveni yarım asırdan fazla bir süre. Özellikle 2002-2015 yılları arasında çok önemli gelişmeler olmuştu. O süreç içerisinde Türkiye Parlamentosunda AB’ye uyum yasaları çerçevesinde çok önemli çalışmalar olmuştu. Kişisel olarak AB sürecini destekleyen bir politikacıydım. Ancak, bugün geldiğimiz nokta arzu ettiğim bir durum değildir. İlişkilerimizin tekrar başlamasını, bu sürecin tekrar canlanmasını diliyorum” dedi.
“AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ OLMASI GEREKEN NOKTADA DEĞİL”
Seçer’in açıklamalarının ardından yeniden konuşan Büyükelçi Meyer-Landrut, AB-Türkiye ilişkileri noktasında Seçer’e katıldığını belirterek, “AB-Türkiye ilişkileri olması gereken noktada değil. Bunun da pek çok sebebi var ama umut ediyorum ki, önümüzdeki haftalarda ve aylarda ilişkilerimizi daha da geliştirebiliriz ve işbirliğimizi de en azından belli alanlarda daha da güçlendirebiliriz. Bu çerçevede de öncelikle karşılıklı güveni daha da geliştirirsek, onun üzerine başka adımları inşa edebiliriz” diye konuştu.
“DESTEK OLMAK İSTİYORUZ AMA ANA YÜK SİZİN ÜZERİNİZDE”
Seçer, belediyeye ve Türk toplumuna, dünyanın en büyük mülteci nüfusunu ağırladıkları ve gösterdikleri çabalar için takdirlerini ileten Meyer-Landrut, “Uyum son derece. Suriye’deki çatışmanın patlak vermesinden bu yana 10 yıl geçti. İlk başlangıç aşamasını çok net hatırlıyorum ve bu olayların meydana geldiği yer buraya uzak da değil. Çok çeşitli ihtiyaçlar var. Bu çerçevede biz de elimizden geldiğince destek olmak istiyoruz ama tabi ki ana yük sizin üzerinizde. Bunun yanı sıra belediye altyapısı açısından da size destek olmamız gerekiyor, çünkü 1,9 milyonluk bir nüfusun üzerine bir de bir anda 400 bin kişi geliyor. Dolayısıyla su arıtma tesisi olsun okullar olsun tüm bu açılardan belediye altyapısı baskı altında kalıyor ve daha çok güçlendirilmeye ihtiyaç duyuyor. Bu noktada temel ihtiyaçlar önem kazanıyor. Sağlık ihtiyaçları son derece önemli. onunla ilgili olarak bizim zaten sizinle ve Sağlık Bakanlığıyla programlarımız ve projelerimiz var. ama özellikle iki alan sizin de amaçlarınızdan biri olan toplumsal uyumun sağlanması açısından çok önemli. Birincisi eğitim. Türkiye 700 bini aşkın Suriyeli çocuğun Türk eğitim sistemine entegre edilmesi noktasında çok başarılı bir çalışma sergiledi. Biz de Türkiye’nin bu çabalarına, Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüğümüz bazı programlar vasıtasıyla destek oluyoruz. Ama tabi bu gruptaki çocuklar için uzaktan eğitime katılmak daha da güç. İkinci önemli husus da bu insanların geçinme imkanlarını kendi başlarına sağlayabilmeleri. Mesleki eğitim almaları, sonra iş pazarına girebilmeleri ve bu sayede artık yardıma bağımlı olmayıp kendi kendilerini geçimlerinin sağlanması” ifadelerini kullandı. (İHA)