ZELİHA ÖZİPEK
Yenişehir’in Çukurkeşlik Mahallesi’nde yapılması planlanan 3 ayrı taş ocağı için ÇED toplantısının yapılmasına engel olan köylüler, Kerimler Mahallesi’nde de ÇED toplantısına engel oldu. Çok sayıda vatandaşın katıldığı protesto eyleminde geniş güvenlik önlemleri alındı.
“Taş ocağınız batsın”, “Doğaya hep mi düşmandınız, sonradan mı oldunuz” yazılı pankartlar açan köylüler toplantının yapılacağı restoranın önünde etten duvar örerek toplantının yapılmasına engel oldu.
Köylerinin dedelerinden kendilerine miras kaldığını söyleyen Çukurkeşlik Mahallesi Muhtarı Süleyman Kuş, “Burada taş ocağının yapılmasına izin verirsek yarın bir gün bizim çocuklarımıza bu durumu açıklayamayız. Biz burada taş ocağı istemiyoruz. Eğer yapılırsa 2 gün sonra çöp olacağız. O yüzden herkesten destek bekliyoruz. Kesinlikle taş ocağı istemiyoruz. Buna da her türlü karşıyız. Direneceğiz” diyerek tepkisini dile getirdi.
“BİZDEN SİZE ZARAR GELMEZ”
“Bizden size zarar gelmez ama sizden bize zarar gelmediği sürece” diyen Çukurkeşlik Doğal Hayatı Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Abdullah Şahin, “Küresel ısınma yüzünden zaten derelerimiz kuruyor. Balıklar ölüyor. Bunlara çare bulmak gerekirken burayı tamamen yok etmenin hiçbir anlamı yok. Biz üretmezsek gidip de 52. Katı mı kemireceksiniz? Biz üretmezsek siz bitersiniz. Dağımıza, toprağımıza, taşımıza dokunmayın. Biz istemiyoruz” dedi.
“MERSİN’İN KAPISI BURASI”
Mersin Doğa ve Çevre Derneği Başkan Yardımcısı Kenan Hoplar ise “Yaşam hakkımız elimizden alınıyor. İşimizi aşımızı elimizden alan hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Geleceğimizi yok etmelerine izin vermeyeceğiz. Suyumuzu, havamızı koruyacağız. Bunu bitirmek isteyenlere karşı sonuna kadar direneceğiz. Bu toprak bizim, bu hava bizim. Kimse bizim elimizden kendi küçük çıkarları için buraları harcayamaz. Burası Mersin’in Toroslar’ a açılan en büyük kapısı. Bu kapının kapanmasını ister misiniz? Yüzlerce yıldır burada geçimini sağlayan Çukurkeşlik, Kayrakkeşlik, Kerimler geçimini ortadan kaldırmalarına izin vermeyeceğiz. Buraları yok edilmesi Mersin’in geleceğinin bitmesi demektir. Başkalarının paraları bizim hayatımızdan daha önemli değil. Dur diyeceğiz. Burada dağ keçilerinin, endemik bitkilerin, değişik kuş türlerinin en son örnekleri olduğu bilinmektedir. Var olan ekosistemi de bozacak bir durum söz konusudur. Yalnız burası için değil, Mersin için de tehlikelidir. Mersin’in dağa, yaylaya, havaya açılan kapısı burasıdır” dedi.
“DOĞAMIZIN KİRLETİLMESİNİ İSTEMİYORUZ”
Taş ocağının yapılacağı bölgenin bakir bir bölge olduğuna dikkat çeken Toroslar Doğayı Koruma Derneği Başkanı Selçuk Gök, “Şu ana kadar fazlasıyla betona boğulduk. Bu bölge bakir bir bölge olduğu için nesli tükenmekte olan yaban hayvanları var. Küçük akbaba dediğimiz kuşlar sadece bu bölgede, bir de Cehennem Deresi bölgesinde yaşıyor. Eğer biz bunları engelleyecek olursak yarın burada bir tane bülbül, serçe görmeyeceğiz. Kesinlikle verilen rapor usulsüzdür. Ses çıkarmadığımız sürece bu usulsüzlük devam ettirilecektir. Lütfen sesimizi çıkartalım. Elimizde son kalan ağaçlarımızı, hayvanlarımızı koruyalım. Biz bu bölgenin bakir kalmasını istiyoruz. Doğamızın kirletilmesini istemiyoruz” dedi.
“MESELE BU TOPRAKLARIN KURTARILMASI MESELESİDİR”
Köylerine korunması gerektiğine dikkat çeken Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi Abdurrahman Yıldız şu ifadelere yer verdi:
“Mersin’de uzun yıllardır yayla turizmi terörü var. Kentlerdeki insanlar yazın sıcağından bulandıkları için son 10-15 yıldır özellikle Toroslar köylerine göç ediyorlar. Dolaysıyla yayla göçü başlatılan köylerde turizminden kaynaklı tarım ve hayvancılık işi fiilen bitmiş durumdaydı. Taş ocakları ve benzeri doğa talanlarına izin verirsek bu köylerde hayvancılık ve tarım da bitecek. Ben uzun zamandır söylüyorum dünyada bizim günlük yaşamımızı kolaylaştıran birçok alet var. Bu aletler olmasa biz yaşamımızı devam ettirebiliriz. Bizim minibüsümüz, televizyonumuz, telefonumuz olmazsa hayatımıza devam edebilir ama evimizde buğday, peynir, su, zeytin yoksa insanlığın hayatını devam ettirebilmesi, neslini devam ettirebilmesi mümkün değil. Özetle bu gıdaların devam edebilmesi için bu köylerin korunması lazım. Bu köylerin korunması için Taşocakların buralarda kurulmaması lazım. Çevre Bakanlığı Mersin’in Toroslar köylerine çökmüş durumda. Çevre Bakanlığı eliyle tarım ve hayvancılık yapılan köylerimize ruhsatlar veriliyor. Şu an bizim bildiğimiz 37 adet Taşucu ruhsatı Mersin’in Toroslar köyünde işleme koyulmuş durumda ve bunların tek tek ÇED raporları yapılmaya başlanmış. Bu köylerin yakasından Çevre Bakanlığının düşmesi lazım. Bu köylerde mutlaka köylerin en alet birimleri olan köy kanaat önderlerinden tutunda kentin yerel yöneticileri, belediye başkanları, kimsenin fikri sorulmadan “Burada bu işler yapılabilir mi?” diye hiçbir şekilde fikir sorulmadan, görüş alınmadan buralara Ankara’da oturarak Taşocaklarına ruhsat dağıtmak doğru hizmet değil. Bu bir müddet sonra ciddi gıda güvenliği anlamında, gıdaya ulaşılabilirlik anlamında sıkıntıya sokacak. Bu ülkeyi yönetenlerin artık anlaması lazım. Mesele bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar insanı zengin etme meselesi değildir. Mesele bu toprakların kurtarılması meselesidir. Bu topraklarda tarımın, hayvancılığın devam ettire bilinmesi meselesidir. Bakın karşımızda görüyorsunuz onlarca çadır var. Burada hayvancılık yapıyor bu insanlar. Bu insanların tepesine diyoruz ki taşocağı kuracağız ve buradan süreceğiz. Böyle yaparak bu köyleri fiilen boşaltıyoruz. Tarımı ve hayvancılığı bitirmiyoruz bu köylerinde boşalmasına neden oluyoruz. Bunların durdurulması gerek ayrıca ben köylülerin buna izin vereceğini düşünmüyorum.”